Birlikte yaptığımız yaramazlıkların, edepsizliklerin hepsini anlatacak değilim. Komplo teorilerinin psikolojik çözümlemesini yapabilmek için, Şişko Ali'yle yaptığımız tavuk hırsızlığını ve bunun yankılarını aktaracağım size.
Ramazan aylarında gece dışarı çıkma iznimiz vardı. O yıl ramazan ayı, yaz mevsimine denk düşmüştü. Geç saatlere kadar sokak aralarında dolanır, maytap patlatır, oyunlar oynardık. Bir gece mahallemizin en varlıklı ailesinin çocuğu olan, okul arkadaşımız Murat'ın evinin damındaki kümesten tavuk çalmaya karar verdik. Yani Şişko Ali karar verdi. En güvendiği arkadaşı da ben olduğumdan konuyu bana açtı. Olur ama kem küm dedim, dinletemedim. Gece el ayak çekilince çatıya çıkan kapıyı tutan çengeli bıçağıyla ittirip açtı Ali. Çatıya çıktık. Aman allahım bir de ne görelim. Kümes tavuk dolu. Kümesin kapısını açmamızla birlikte, yakalamaya çalıştığımız tavuklar dışarı kaçışmaya ve bağırmaya başladılar. Ben vazgeçelim, kaçalım derken Ali bıçağını çıkardı. Tavukların bağırmasını cellatça bir yöntemle engelledi. Hepsini kesmedi tabi. Dışarı kaçan dört tavuğun kafasını kesti. Koynundan çıkardığı bir torbaya doldurdu.
Ben korkuyla karışık heyecan içinde onu izlerken, bu gün aptalca bulduğum şu soruyu sordum: "Kesik kafalar, kanlar ne olacak?". Ali bana tuhaf tuhaf baktı ve "Yürrüüü" dedi.
Tavukları nasıl paylaştık, ne yaptık anımsamıyorum. Anımsadığım tavuk hırsızlığımızın büyük skandallara yol açtığı. Murat'ın ailesi tavuklara fazla üzülmediler. Ama hırsızların arkalarında kesik kafa bırakmalarına derin anlamlar yüklediler. Hocalara danıştılar. Mana aradılar. Mevlüt okuttular. Kurban kestiler; fakir fukaraya dağıttılar. Bütün mahalle haftalarca bu konuyu konuştu. Babaannem bile, "Allah bilir ne fesatlık yaptılar ki..." gibi bir şeyler söyledi.
Asıl suçlular hiç bir zaman bulunamadı.
Paranoya ve komplo teorileri
Bu gün bu ifşaatta bulunmamın birinci nedeni, tavuk hırsızlığı ile komplo teorileri arasında bağlantı kurmak. İkinci neden de, nasıl olsa suç zaman aşımına uğradı diye itirafta bulunup, vicdanımı rahatlatmak. Belki olur da, otuz yıldır görmediğim Murat ve Şişko Ali bu yazıyı okurlar; onlar da rahatlar.
İşte ülkemizde gündem saptırmaya yönelik komplo teorilerini bu tavuk hırsızlığının çıkardığı yankılara benzetiyorum. O dönemde iki çocuğun yaptığı "masum" eylem, Murat'ın ailesi için savaş ilanı olarak yorumlanmıştı.
İki deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkarmak için uğraşmıştı.
Tabi komplo teorilerini ikiye ayırmak gerekir.
Bir, inanarak bu teorileri ortaya atanlar.
İki, inanmadan sadece provokasyon amaçlı ya da gündem değiştirmek için komplo teorileri yaratanlar.
Her ikisi de tehlikeli olmakla birlikte, söylediklerine inanarak komplo teorileri üretenler, daha çok kendilerine ve ailelerine zarar verirler. Toplum içinde infiale yol açmazlar. Bunları, ülkemizde yaygın bir ruhsal hastalık olan "paranoya" teşhisini koyarak anlamaya çalışırız. Günlük hayattaki belirtileri: Aşırı kıskançlık, korku, evham, hastalık hastalığı, kendini dünyanın merkezine koymak, kuşkuculuk olarak ortaya çıkar.
Çocuğunun her karnı ağrıdığında zehirlenme kuşkusuyla gece yarıları doktor arayan anne babalar olduğu gibi, iş çıkışı eşi bir saat geç kaldı diye, trafik kazası geçirdiğini düşünüp hastaneleri, karakolları arayan insanlar vardır. Evde veya giysilerin üzerinde bulunan yabancı bir saç telinin, farklı bir kokunun yol açtığı kıskançlık cinnetiyle işlenen cinayetler ya da "yıkılan yuvalar" ve benzeri trajediler yine bu hastalığın ürünüdür.
Yüzyıllardır "alın yazısı, kader" diyerek zalimlere baş eğenler, toplumsal muhalefetin ivmesini nasıl yavaşlatmışlarsa, benzer biçimde, doğanın dengesinin bozulmasını ve küresel ısınmayı "uzaylıların saldırısı" olarak açıklayanların bu (saf, masum görünen) komplo teorisi de, asıl suçluların gizlenmesine hizmet etmiştir.
Provokasyon amaçlı komplo teorileri
Ya, bir de bilerek, isteyerek provokasyon amaçlı komplo teorisi üretenler! Onların verdiği zararlar? Sanal düşmanlar yaratıp, eğitim ve sağlık bütçesinden kesinti yapıp silahlanmaya daha çok para ayırmaya yol açan komplo teorileri? Tabi bu teorileri savunanların asıl amacı, ya silah ihalesinden "pay almak", ya ülkenin gündemini değiştirerek, yıpranan hükümetlere soluk aldırmak ya da dikkate alınmak, onanmak, "düşün adamı" veya "yazar" olarak taltif edilme isteğidir.
Türkiye'nin silah satın alımında uluslararası skandallara yol açan rüşvet vakaları, örneğin 12 Eylül diktatörü Kenan Evren zamanında, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya üzerinde yoğunlaşan şaibeler unutulmamıştır.
Yine yakın tarihimizde bir utanç sayfası sayılan "6/7 Eylül olayları", "Selanik'te Atatürk'ün evini bombaladılar" yalan haberi ve kışkırtmasıyla başlamıştır. O zaman ortaya atılan komplo teorisi de, "Gayrı müslümlerin vatanı bölme hazırlığı içinde olduklarıydı". Doğal olarak dikkatler "vatanın bölünme tehlikesinde" yoğunlaşmış; hükümetin meclisten geçirdiği yasalar muhalefetle karşılaşmamış, halk da "milli birlik ve bütünlük zamanıdır" diye, dizini kırıp oturmuştur.
Komplo teorileriyle dolduruluşa gelen bir grup çapulcu da, güvenlik güçlerinin gözleri önünde gayrı müslüm vatandaşların ev ve işyerlerini yağmalayıp, vatanı (!) kurtardıklarını ilan etmiştir.
O günden bu yana istihbarat örgütleri ve psikolojik savaş kurmayları komplo teorileri üretmeye devam etmişlerdir. (Rozenbergler, Sacco ve Vanzetti, Dreyfus, kara Panterler vakaları ile ülkemizde yaşanan Kahramanmaraş ve Sıvas katliamlarını anımsayınız)
ABD, Irak'a saldırıya önce karar vermiş, gerekçe daha sonra siparişle CIA tarafından üretilmiştir. Üretilen komplo teorisinin en önemli argümanı olan, "kimyasal silah depoları, fabrikaları" hiç bir zaman bulunamamıştır.
Sonuç 100 binden fazla sivilin katledilmesi olmuştur.
Mahallenin üfürükçüsü ve iliştirilmiş gazeteciler
Meclisten ABD'nin istediği savaş tezkeresi geçmezse, Türkiye'nin batacağı, batırılacağı komplo teorilerini üreten "embedded" gazeteciler, kehanetleri gerçekleşmediği halde hala yüksek maaşlarla yeni komplo teorileri üretmek için, "kafa yormaktadırlar".
Bizim tavuk hırsızlığımızın altında çok büyük anlamlar olduğunu iddia eden mahallenin üfürükçüsü, nasıl cebini doldurmuş ve tavukları çalınan aileye yüzlerce tavuk bedelinde zarar vermiş, hatta onları "düşmanlarınız var" diyerek silahlanmaya teşvik etmişsse, Türkiye'deki komplo teorisi uzmanları da "kurtarmaya çalıştıkları vatana" pahalıya mal olmuşlardır.
Gelin siz, sözüm ona "kanıtları" olsa da, komplo teorilerine rağbet etmeyin.
Bitirmeden hatırlatayım: Astroloji diye bir bilim dalı yoktur. Ne ilgisi mi var? Ne ilgisi olduğunu da siz düşünün...(AO/EÜ)