Yaklaşık 1950'li yılların sonuna kadar süren "Gramofon Çağı"nda, taşplaklar öncelikle "iktidar"in kullandığı birer propaganda aracı olmuşlardır.
Milli Şef döneminde, İnönü'yü "Türklerin Babası" olarak tanıtan, tek-partili cumhuriyetin tek partisi CHP'nin seçim kampanyalarında kullanılan veya "Künyemi Yazdım Taşa" diyerek halkı savaşa hazırlamak amacıyla dağıtılan taşplaklar, bir diğer gurubu oluşturur.
Müzik tarihinde en uzun süre saltanat süren gramofon ve taşplaklar, 1950'li yılların sonuna doğru tahtını kaybediyor, yeni bir çağ başlıyordu: "Pikap Çağı". Bu çağ yaklaşık 1980'lerin başına kadar sürdü ve yerini "teyp çağı"na bıraktı.
Plaklar bir süre sonra, ağırlıklı olarak 1970'li yılların başından, özellikle de 1973 yılından itibaren, partilerin yoğun olarak kullandığı bir propaganda aracına dönüşmüştür. CHP'nin 1973 seçim sloganı olan "Ak Günlere" ya da "Adalet Partisi Marşı" veya Demokratik Parti'nin "Demirkırat Efsanesi" ve "Demirkırat Türküsü" seçim meydanlarında çalınmaya başlamıştır.
Siyasal rekabet, ideolojik kutuplaşma ile bilenince plaklara yansıyan sesler de sertleşmiştir. İstanbul Ülkü Ocakları'nın çıkardığı plakta Alparslan Türkeş'e atfen "Geriye dönersem vurun, davaya katılıp geriye dönen herkesi vurun" sesi veya bir marşta "Masonlar pusu kursa, Marksistler fırsat bulsa, Türk yılmaz" sözleri işitilirken, soldan bir plakta "Patron köpekleri yine kudurdu/Dört bir yanda halkımıza saldırdı / Kahpecene yiğitleri öldürdü," veya "Bütün devrimciler birlik olalım/Cellatların karşısında duralım/Faşizme karşı sırt sırta verelim" sesleri işitilmekteydi.
Kıbrıs, plaklarda en çok işlenen konulardan biridir. Bir kısmı harekât sırasında ulusal duyguları coşturma niyeti taşırken, bir kısmı "Yunan Kam Dökmek İçin Yeminliyiz", "Kahpe Yunan", "Kafana Yıkarız Atina'yı" gibi Rum ve Yunan düşmanlığı yapan, hatta Yunanistan'ı bile işgal etmeyi öneren ifadelerin olduğu plaklardır. Ama harekât, siyasal olarak en çok Ecevit'in işine yaramış, "Kahraman Ecevit", "Aslan Ecevit", "Baba Ecevit" gibi şarkılarla ulusal bir kahraman olarak plaklarda işlenmiştir.
Toplumsal değişimin hızlanmasıyla ortaya çıkan sorunlar plaklarda dillendirilmeye başlanır. Kentlerin 1960'lı yıllarda tanıştığı gecekondu gerçeği, "Ah Gecekondu, Gecekondu" veya "Gecekondu Gülü Fadimem" diye plaklara türkü olmuştur.
Genelde gurbetlik, özelde ise Almanya'ya göç plaklarda en çok işlenen temalardandır. Varto Depremi veya Kayserispor - Sivasspor arasındaki maçta başlayan ve 40 kişinin ölümü ile sonuçlanan önemli toplumsal acılar da "Varto Felaketi", " Kanlı Gol" gibi isimlerle plaklara okunmuştur.
Plaklar futbol tarihi, eğitim tarihi, reklam tarihi gibi alanlarda kullanılabilecek bir malzemeyi de içinde barındırmaktadır. Hatta Bakırköy Belediyesi'nin "Bu Plak Belediyemizin Temizlik Kampanyası Dolayısıyla Hazırlanmıştır" adı altında çöplerin zamanında kapılara çıkarılması ve çevrenin temiz tutulmasını isteyen plağının yanı sıra bir davetiye olarak hazırlanan ve dost ve akrabaları "Beyoğlu Evlendirme Dairesi"ne davet eden plaklar da bulunmaktadır.
Plakları bir "belge" olarak kullanırken ortaya çıkan ciddi sorunlardan bir diğeri de, plakların yayım yeri ve tarihinin bilinmemesinden kaynaklanır. Gerçi gramofon çağındaki taşplaklar genellikle büyük şirketler tarafından çıkarıldığı için çoğunlukla envanteri tutulmuş, zaman zaman düzenli, bazen de düzensiz olarak katalogları yayımlanmıştır.
Amerika Propagandası: "Kore'de Olduk Kan Kardeşi" ya da "Oşt Amerika, Puşt Amerika"
II. Dünya Savaşı Almanya ve Japonya'nın teslim olması ile bitmiş ve bu teslim oluşların ertesi günü Türkiye her iki ülkeye savaş ilan etmiştir. Bu savaş ilanları aslında yeni dünya düzeninde Batı blokunda yer almanın bir açıklamasıdır.
Amerika'nın başını çektiği iki kutuplu dünyanın "hür kutbu" olan Amerika, Avrupa ve keza Türkiye için Truman Doktrini adı altında yardım planlıyordu. Varşova Paktı'na ya da iki kutuplu dünyanın negatif, "esir" veya komünist kutbuna komşu olan Türkiye bu yardımlardan "Marshall Yardımı" adı altında pay alıyordu. Yardım antlaşmasının koşullarından biri Türkiye'de Amerikan propagandasının yapılmasıydı. Aynı tarihlerde Amerika'dan kısa dalga üzerinden yayım yapan Amerika'nın Sesi Radyosu da, "hür dünyanın sesi" olarak, Türkçe yayımlarına başlıyordu.
Bu gelişmelere uygun olarak "Dostluk Şarkısı" (The Song of Friendship) adında, Celal İnce tarafından söylenen (Sung by Celal ince) ve Amerika'nın Sesi için (Recorded in U.S.A. for Voice of America) Amerika'da kaydedilen 33 devirli plastik baskı bir propaganda plağı hazırlanmış, mebzul miktarda Türkiye'ye yollanmış ve dağıtılmıştır.
Türklerin dünya durdukça hürriyet savaşında Amerikalılar ile birlikte olduğunu vurgulayan nakaratıyla bu şarkı Türk-Amerikan dostluğunu, kardeşliğini vurgulamıştır. Plağın görsel olarak özen gösterilen ön yüzü iki ayrı kentin görüntüsü ile süslenmiştir: "Göklere yükselen New York" ve"Efsane şehir İstanbul". Plağın arka yüzünde ise her iki ülkenin "hürriyet savaşlarında" kahraman olmuş isimlerinin "hürriyet" konusundaki sözleri yer almaktadır. Bu konuda Amerikan tarihinden dört isim seçilmiştir: Franklin Roosvelt, Thomas Jefferson, George Washington ve Patrick Henry.
Türk tarihinden ise üç isim seçilmiştir: Namık Kemal, Mustafa Kemal Atatürk ve Ziya Gökalp. Bu isimlerin bazı sözleri ise plağın arka yüzüne yazılmıştır.
1950'li yıllar Amerikan "dostluğu" ile geçse de, 1960'lı yıllarda ortaya çıkan Amerika'ya yönelik tepki, 1970'li yılların başından itibaren doruk noktasına varmıştır.
1960 başında TİP ile başlayan sosyalist tepki bir süre sola özgü kalmakla birlikte, 1970'li yıllarda yaygın bir tavır halini almıştır. Âşık Ferhat'ın okuduğu, sözü ve müziği kendisine ait olan "Oşt Amerika, Puşt Amerika" böylesi sert tepkilerden yalnızca biridir (Can Plak: MS 68). Bu konuda bir başka örnek Mehmet Koç'un "A) Amerikan Köpeği B) Biz Uyandık" (Keban-18) adlı parçalarıdır.
Dostluk Şarkısı
Amerika, Amerika, Türkler dünya durdukça,
Beraberdir seninle, Hürriyet savaşında.
Bu bir dostluk şarkısıdır, Kardeşliğin yankısıdır,
Kore'de olduk kan kardeşi, Sönmez bu dostluğun ateşi.
Azmimizdir hür yaşamak, Dünyada sulhu sağlamak,
Dalgalanır hep bu uğurda, İstiklal aşkı ruhumuzda.
Amerika, Amerika, Türkler dünya durdukça,
Beraberdir seninle, Hürriyet savaşında.
Senin New York'un, Yükselir göklere,
Senin İstanbul'un, Destandır dillere,
Amerika, Amerika, Türkler dünya durdukça,
Beraberdir seninle, Hürriyet savaşında.
Ankara ile Washington, İzmir'in ile San Francisco'n,
Benzer derler birbirine, Doyulmaz güzelliklerine.
O muhteşem beldelerin, Pınarların nehirlerin,
Ünlü şelalen Niyagara, Haykırır gücünü dünyaya.
Amerika, Amerika, Türkler dünya durdukça,
Beraberdir seninle, Hürriyet savaşında.
Senin New York'un, Yükselir göklere,
Senin İstanbul'un, Destandır dillere.
Amerika Amerika, Türkler dünya durdukça,
Beraberdir seninle, Hürriyet savaşında.
İlk Askeri Darbe:"Kahrolası Diktatörler, Bu Dünya Size Kalır mı?"
1960'lı yılların başından itibaren plaklar eskisine oranla daha sık başvurulan bir propaganda aracı olarak kullanılmaya başlamıştır. Türkiye'de yaşanan ilk darbe olan 27 Mayıs'ın en meşhur türküsü, o dönemde oldukça yaygın bir şekilde söylenen "Olur mu Böyle Olur mu" şarkısıdır. 27 Mayıs döneminde çıkarılan plastik baskı propaganda plağı, posta kartı tarzında ve dikdörtgen şeklindedir. Turizm ve | Enformasyon Bakanlığı tarafından İngilizce olarak hazırlanmıştır.
Plak 331 devirlidir ve ön yüzünde "Salute to the Second Turkish Republic" yazısı ile "İkinci Cumhuriyet" selamlanmaktadır. Plakta önce İstiklal Marşı yer almaktadır. Ardından da "Gazi Osman Paşa" adlı marşın ilk dörtlüğü aynen bırakılarak, izleyen dörtlükler 27 Mayıs'ı meşrulaştıran bir tarzda değiştirilmiştir.
12 Mart darbesinden kısa süre sonra Bad. Yb. Mehmet Kutay yönetimindeki Türk Kara Kuvvetleri Komutanlığı Bando ve Armoni Mızıkası tarafından "Türk Marşları" adıyla bir uzunçalar piyasaya sürülmüştür. Kapağında "Bu L.P. T.C. Genelkurmay Başkanlığı'nın 17.5.1971 gün ve 6252-417-71 DİSİP-MOR 2. Ks. Sayılı Yüksek Emir ve Müsaadeleri ile yapılmıştır. Genel Kurmay Başkanlığı'na ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na şükranlarımızla" kaydı bulunmaktadır.
İsveçli Felix Korling'in bestesinden Türkçeye uygulanan gençlik marşı, İsveççe adı "Tre Trallade Jantor" (Şakıyan Üç Genç Kız) olan marşı Türkiye'de Selim Sırrı Tarcan tanıttı. Türkçe güftesini 1916 yılında Ali Ulvi Elöve yazdı. Aynı yıl bestesi biraz değiştirilerek Kadıköy İttihat Spor çayırında çalınıp söylendi. Atatürk, çok sevdiği bu marşı 1919 yılı Mayıs ayı içinde Samsun'dan Havza'ya giderken maiyetine öğretti, marş o günden sonra yurdumuzda yaygın hale geldi. Özellikle 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nda söylenir." [Arka Karton Kapak]
Yukarda da değinildiği üzere plaklar siyasetten spora, doğal afetlerden toplumsal sorunlara kadar pek çok temayı kapsıyor. ((MÖA/NM)
* Mehmet Ö. Alkan'ın (İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Yrd. Doç. Dr.) Tarih Vakfı yayınlarından çıkan aylık Toplumsal Tarih dergisindeki "Tarihin Sesli tanıkları: Plaklar" başlıklı çalışmasını özetleterek yayımladık.