Kıbrıs Türk Kesimi lideri Rauf Denktaş ile Kıbrıs Rum Kesimi lideri Glafkos Klerides, 4 yıl aradan sonra, dün Lefkoşa'da bir araya geldi. Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi Alvaro De Soto'nun gözetiminde yapılan görüşmeden sonra, açıklama da De Soto'dan geldi. De Soto, Denktaş ile Klerides'in 15 Ocak'ta yeniden bir araya geleceğini söyledi.
Uzun bir süredir uzlaşmaz tutum sergileyerek, görüşme masasına oturmayan Denktaş'ı görüşmeye iten neydi? Kıbrıs Rum Kesimi'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğinin tartışıldığı birkaç gün önce, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'den "gerekirse bedel öderiz" açıklaması gelirken, Türkiye, neden görüşmelerin yapılmasını istedi? Gerçekleşmesinde, Avrupa Birliği'nin ve ABD'nin etkisi nedir? Kıbrıs sorununda gerçekçi bir çözüm çıkar mı?
Bu soruları, Çanakkale Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yardımcı Doçent Doktor Mehmet Hasgüler'le konuştuk.
Denktaş ile Klerides arasındaki görüşme hangi koşullar da gerçekleşti?
* Hem Denktaş hem Klerides ön koşulsuz görüşmek istiyordu ve bu anlamda da bu görüşme ön koşulsuz gerçekleşti. Ama, her iki tarafın da mevcut taleplerinden geri adım attığını söylemek çok zor. Gerek Avrupa Birliği, gerek ABD ve gerekse de Türkiye-Yunanistan arasındaki yumuşama sürecinin bu yüz yüze görüşme yapma isteğine yansımadığını söylemek çok zor.
Görüşme öncesinde Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in Meclis'te yapmış olduğu, "bedel ödememiz gerekebilir" açıklamasından sonra, TÜSİAD açıklama yaptı. Bu bir tartışma süreci başlattı, daha önceki tartışmalara göre, farklı bir tartışma süreciydi. Çünkü herkesin Türkiye'yi, Batı'yı, Kıbrıs'ı, Yunanistan'ı, ABD'yi algılaması farklı. Bu algılamaların farklılığı, ilk defa, tartışma şekline dönüştü. Tartışmanın gerçekleşmiş olması olumlu, ancak, dışarıdaki basınçlarla yapılmış olması da olumsuz.
Kıbrıs çok ciddi sorunları olan bir yer. Kuzey'de ciddi bir nüfus bozulması var, demokratik yapı sürekli bozuluyor... Ve bozulan demokratik yapı içinde, gerçekten demokratik bir Kıbrıs Türk toplumunun çıkması artık çok zorlaşıyor.
"Bu parametrelerle çözüm mümkün"
Dünkü görüşmede Ocak ayında yeni bir görüşme yapılacağı kararı alındı. Sizce bu görüşmeden sonuç çıkar mı?
* Bir yumuşama başlamış ama 15 Ocak'tan sonra ne olur? Bu şekilde devam ederse, sorunun en azından tanımlanmış parametreler içinde çözümlenebileceğini söyleyebiliriz.
İki toplumlu, iki bölgeli, bir federal ya da konfederal, ( o kadar önemli değil, çünkü federal de, konfederal de bir kapıya çıkıyor) çözüm mümkün. Avrupa Ordusu'nun Türkiye'nin de isteklerini içeren şekilde düzenlenmiş olması, o konudaki uzlaşma sonrasında, Kıbrıs sorununun gelmiş olduğu nokta bir pozitif izlenim veriyor. Bunun nereye varacağını, şu parametreler içinde kalıp kalmayacağını bilemiyoruz. Birleşmiş Milletler'in ortaya attığı ilk genel ilkeler çerçevesinde bir uzlaşmanın sağlanabileceğini söylemek çok yanlış olmaz.
* Bu aşamadan sonra Türk tarafının önerileri değişebilir mi Kıbrıs konusunda?
* Zaten geri adım atmışlar. Kuzey ve Güney'in birlikte ortak bir irade oluşturarak Avrupa Birliği'ne girmesi gerekiyor. Avrupa, sorunlu bir bölgeyi içine almak istemiyor. Rum tarafı, ekonomik olarak çok ileride. Bu ciddi bir sorun ve çok hızlı bir şekilde Kuzey'e yardım edilmesi gerek. Gerçekçi çözüm, Kıbrıs halkının elinde
* Sizce Kıbrıs'ta gerçekçi çözüm nedir?
* Zor bir soru. Çünkü Kıbrıs, o kadar çok aktörü olan bir ülke ki... Avrupa Birliği'nin her ülkesinin Kıbrıs Özel Temsilcisi var, Rusya'nın, Çin'in Kıbrıs özel temsilcileri var, ABD'nin Kıbrıs özel temsilcisi var. Türkiye'de Kıbrıs işlerinden sorumlu devlet bakanı var. Yunanistan'da benzer durumlar var. Dolayısıyla, bütün bu aktörlerin rol oynadığı bir yerde, coğrafyanın taşıdığı derinliğe nüfusun katkı yapması çok da mümkün değil.
Gerçekçi çözüm, elbette, iki toplumun kendisinde barındığı, demokratik kuruluşların öngöreceği, asgari müştereklerde buluşacağı bir çözüm programı. Gerçekçi olan bu. Fakat o kadar çok aktörün çıkarı ve algılaması var ki... Bunu söylediğiniz zaman sizi kimse dinlemez. Mesela, Avrupa Birliği faktörü, 1991'den sonraki süreçte, Kıbrıs sorununun, gerçekçi çözüm aşamasına ulaşmasına belki de negatif etki yapmıştır. Çünkü, çok ciddi gerginlikler yaratmıştır.
Avrupa Birliği istedi diye sorunun çözüleceğini düşünmek de doğru değil. Sonuçta Ada'da sosyo-ekonomik farklılıklar, uzlaşmaz bir hal alırsa, yarın orada yeniden alevlenmeye neden olur. Kuzey Kıbrıs'ta milli gelir kişi başına 2500-3000 dolar iken, Güney'de yaklaşık 18 bin dolar seviyesine ulaşmış. Gerçekçi çözüm konuşulurken, bunların altının doldurulması lazım. Üst yapının biçimlendirildiği, anayasasının oluşturulduğu bir yerde, eğer siz bunun altını doldurmazsanız, gerginlik oluşur. Bunları gözetmek lazım.
Kıbrıs, Ortadoğu'daki gerginliklere, Kafkasya'daki gelişmelere her zaman tepkisi olabilecek bir stratejik konuma sahip. Ve bir sürü aktörün rol oynadığı bir yer. Mesela, İngiltere, Kıbrıs'taki garantörlüğünü niye bugün tartışmıyor? Niye üslerini ve 20 bin askerini tartışmıyor? İngiltere, kendisini hep perdeledi son 20 yıldır. Hep konuyu Türkiye ve Yunanistan arasındaki bir sorunmuş gibi gösterdi bunu. Bunların da tartışılması lazım. (NU)