Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 27 Mayıs 1995’ten bu yana İstanbul, Galatasaray’da oturmaya başlamalarının üzerinden 19 yıl geçti.
Bugün yine Galatasaray’da toplandıklarında 19 yıl içinde devleti yönetenlerin kayıpların akıbetinin açıklanması yönünde adım atmadığını, faillerin devlet tarafından korunmaya devam edildiğini anlattılar.
“Devleti yönetenler kayıpların faillerini yargı önüne çıkartmadı. Gözaltına kaybetme fiilini ceza yasasında ağır uluslararası suçlar kapsamında tanımlamadı.
“Yargı önüne çıkarılması kaçınılmaz olan failleri ise tanıklara rağmen, delillere rağmen beraat ettirerek kaybedenlere ‘arkanızdayız, korumamız altındasınız’ mesajı verdi.”
Devlet yine faili korudu
Anlattıklarının en güncel örneğinin geçtiğimiz günlerde yaşandığını belirten Cumartesi İnsanları Musa Çitil davasını hatırlattı.
“Rıdda Yavuz, Necat Türk, Serhat Bilen, Piro Ay ve Vecdin Avcıl’ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu tuttuğumuz, 1992-94 arasında Derik’i kayıplar, infazlar cehennemine çeviren dönemin İlçe Jandarma Komutanı Musa Çitil hakkında 13 sivil insanı gözaltına alarak keyfi ve kısa yoldan infaz ettiği iddiasıyla kamu davası açıldı ve 13 kez ağırlaştırılmış müebbet istendi.
“21 Mayıs 2014’te Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Mahkeme Başkanı Süreyya Saygın Çitil’in beraatine karar verildiğini açıkladı.
“Geçmişte olduğu gibi bugün de kayıplarımızın failleri ceza hukukunun temel ilkeleri ihlal edilerek beraat ettirildi, kaybedenler korundu. Geçmişte olduğu gibi bugün de Kürtlerin katledilmesi/kaybedilmesi suç sayılmadı.”
Katletme görevi
1994’te Ankara’da gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin de 478 haftadır Galatasaray’da otururken kayıpların faillerini de işaret ettiklerini ama iktidarın harekete geçmediğini söyledi. Musa Çitil’in mahkemede “bana verilen görev buydu, ben kimseyi öldürmedim” dediğine dikkat çekti.
“Mehmet Ağar, Musa Çitil gibi yargı önüne çıkarılmak istenen insanların söylediği hep aynı: biz görevimizi yaptık.
“Yani, katletme görevi bize verildi, biz de yerine getirdik, diyorlar. Şimdi bu görevi niçin verdiklerini soruyoruz, niçin bu insanları katlettiniz; sizin gibi düşünmedikleri için, halkın yanında yer aldıkları için öldürdünüz.”
İktidarların Roboski’de, Gezi’de, Soma’da hep “gereği yapılır” dediğini söyleyen Bilgin, bu suçların ortak suçlar olduğunu, örgütlü ve devlet tarafından işlenen suçlar olduğunu belirterek devletin kendi suçunu ortaya çıkarmayacağını anlattı.
12 Eylül Davası
1980 kayıplarından Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikhail Kıbayır da Cumartesi İnsanları’nın adalet uğruna Edirne’ye de Kars’a da gittiğini ifade etti.
28 Mayıs’ta Ankara’da “12 Eylül Davası”nın gerçekleşecek duruşmasını hatırlattı, yargılananların insanlık suçundan yargılanması gerektiğini söyleyedi ve Cumartesi İnsanları’nın bu duruşmaya gideceğini belirterek herkesi destek vermeye çağırdı.
İntikamcı başbakan
1995’te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun da yıllardır kimse bir daha öldürülmesin, gözaltında kaybedilmesin diye burada oturduklarını ama bu hafta da iki kişinin öldürüldüğünü hatırlattı. Kayıplar Haftası’nda öldürülenleri andı, yakınlarının acılarını paylaştıklarını söyledi ve Başbakan Erdoğan’ı eleştirdi.
“Öyle bir intikamcı başbakanımız var ki başka bir şey bilmiyor. Gençler arkadaşlarını anmak istiyor, o intikam lafları söylüyor.”
Herkesin sorumluluğu
Cumartesi İnsanları kayıplar gerçeğini açığa çıkartmanın yalnız insan hakları savunucularının değil, hükümetin, parlamentonun, yargının, akademi dünyasının, basının ve toplumun da sorumluluğu olduğunu bir kez daha dile getirdi. (YY)