Arap Ayaklanmalarının sesini duyuran "Devrimleri Yazmak" kitabında Khawla Dunia " Suriye bir sessizlik hükümdarlığıydı" demişti. 2011 yılında Suriye’de sessizlik son bulsa da ayaklanma, kanlı bir içsavaşa dönüşürken, hem insani yıkımı hem de körüklediği mezhepçi boyutu ile birlikte yakın tarihin en kanlı çatışmalarından biri oldu.
Suriye’de Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin rakamlarına göre Şubat ayında 1547 kişi öldü. Toplamda ise sayı 200 bini geçti. Milyonlar yaşadıkları şehirleri terk etti, vahşi savaş suçları işlendi ve ülke radikal grupların sığınacak limanı oldu. Yakın zamanda herhangi bir çıkışın olası görünmediği çatışmada sessizlik nasıl bozuldu ve Tunus’tan esen rüzgar Suriye’ye nasıl ulaştı? Birçok ayaklanmacının dediği gibi ‘devrim nasıl çalındı’ ve çıkmaza ulaştı?
"Suriye halkı aşağılanamaz"
Tunus. 2010 yılının sonunda tüm Arap kralları ve tiranları Tunus kelimesinden nefret ediyordu. Arap ülkelerinde alışageldik düzeni yıkacak ilk kıvılcım, Tunuslu bir işportacı Muhammed Bouazizi’nin kendisini yakması ile atıldı.
Bouazizi’nin ölümün ardından başlayan ayaklanmalarda, devlet başkanı Zeynel Abidin Bin Ali bir ay içinde görevi bırakıp Suudi Arabistan’a kaçtı. Tunuslu protestocuların kısa zamanda ülkeyi 23 yıldır yöneten diktatörü kaçırtması diğer ülkelerdeki ayaklanmaların cesaret kaynağı oldu.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Ocak ayında Wall Street Journal’a verdiği röportajda protesto ve isyan dalgasının Suriye’ye uğramayacağını söylemişti. Fakat Mart’a kadar yaşan olaylar büyük bir isyan dalgasının geldiğini gösteriyordu. Tunus ve Mısır ile dayanışma protestoları örgütleniyordu. Bunun yanında Ocak ayında Hasan Ali Akleh, rejimi protesto etmek amacıyla kendisini yakarak intihar etti. Şam’da polisin bir esnafı dövmesinin ardından 1500 kişi, “Suriye halkı aşağılanamaz” sloganıyla sokağa çıktı.
Eş-Şa’ab yürîd iskât en-Nizâm!
Eş-Şa’ab yürîd iskât en-Nizâm yani "halk rejimi devirmek istiyor " 2010’un sonundan itibaren Arap dünyasında en çok atılan slogan oldu.Yemen’den Mısır’a ayaklanan halk aynı ezgi ile halk rejimi devirmek istiyor diyordu. Suriye’de ise bu slogan ilk olarak Deraa’da duyuldu.
Deraa baskı bir yana yıllarca kuraklık, işsizlik ve yoksullukla boğuşan bir şehirdi. 6 Mart günü duvara “Halk rejimi devirmek istiyor” yazan 15 öğrenci tutuklandı ve evlerine vücutlarına işkence izleri ile döndüler.
2011
15 Mart 2011 devrimin başlangıcı
Çocukların hikayesi diğer şehirlere yayılırken 15 Mart’ta ilk "öfke Cuması " gerçekleşti. Deraa’da halk sokağa çıktı ve rejime karşı ilk kitlesel eylemi düzenlendi. Bu tarih, Suriye’deki olayların başlangıcı olarak kabul edildi.
23 Mart’a kadar gösterilerde 100’e yakın kişi öldü. Ayaklanma Hama, Humus, Lazikiye, Kamışlı, Deyr ez-Zor şehirlerine yayılırken Beşar Esad protestoların dış mihrakların işi olduğunu söylüyordu.
Reform ve başkaldırı
Mart ayında protestoların önünü kesmek için zorunlu askerliğin süresi azaltıldı, maaşlar yükseldi, siyasi tutsaklar serbest bırakıldı ve başkanın kabinesi istifa etti.
1962 nüfus sayımında yabancı olarak kaydedilen Kürtlere vatandaşlık hakkı verildi.
Esad 18 Mayıs’ta yaptığı açıklamada güvenlik güçlerinin protestoları bastırırken “hata” yaptığını ve bu hatanın tekrarlanmayacağını ifade etti ama reformlar ayaklanmanın önünü kesmedi. Protestolar ve çatışmalar geniş alanlara ve şehirlere dağıldı.
“Hepimiz Hamza el Hatip’iz”
Reform taleplerinin yanında devlet güçleri barışçıl yürüyüşlere ağır biçimde saldırıyordu. Nisan ayında bir gösteri esnasında tutuklanan ve bir ay boyunca ağır işkenceye maruz kalan 13 yaşındaki Hamza el Hatip’in parçalanmış cesedi üzerinde yanıklar ve üç kurşun deliği bulunan, cinsel bölgeleri parçalanmış şekilde 25 Mayıs tarihinde ailesine teslim edildi. Ailesinin fotoğrafları sosyal medyada paylaşmasının ardından öfke büyüdü ve Hatip ayaklanmanın sembollerinden biri haline geldi.
Muhalefet Türkiye’de toplanıyor
Haziran’a gelindiğinde mücadelenin silahlı kanadı toparlanmaya başladı. 2 Haziran tarihinde Antalya’da buluşan Suriyeli 300 muhalif “Suriye’de Değişim Konferansı” gerçekleştirdi. Konferans sonucunda 31 kişiden oluşan bir komite kuruldu. Konferansa Arap aşiretleri, Müslüman Kardeşler, Kürtler, Arap Aleviler, Türkmenler, Dürziler, Hıristiyanlar, Süryaniler, Yezidiler, Aydınlar (akademisyen, sanatçı, bilim adamı), sivil toplum örgütleri, önde gelen vilayetlerin temsilcileri, Şam Deklarasyonu liderleri, Avrupa’daki Suriyeliler, ABD’deki Suriyeliler, Ortadoğu’daki Suriyeliler, Türkiye’deki Suriyeliler* katıldı.
Temmuz’da ise Suriye ordusuna mensup ve kasabaları korumak için örgütlenen kitle Riyad el-Esad liderliğinde, Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) kurduğunu açıkladı. Bunun yanında bağımsız halk komiteleri de oluşuyordu.
Türkiye son kez Esad Rejimi ile yan yana
2011 Ağustos’unda zamanın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Esad ile görüşü ve reform sözü aldı. Bu temas, Türkiye ile Suriye rejimi arasındaki son yüz yüze görüşmeydi. Eylül’de Türkiye muhalefet karargâhına dönüşmeye başladı. Önde gelen Suriyeli muhalifler, muhalif fraksiyonların birleştirilmesi amacıyla İstanbul’da bir araya geldi. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Suriye ile ilişkileri askıya aldığını ve yaptırımlara katılacağını açıkladı.
4 Ekim’de Suriye’ye yaptırım kararı Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nda Rusya ve Çin tarafından veto edilince Türkiye tek taraflı yaptırım kararı aldı.
11 Ekim’de "Suriye devriminin şiddet içermeyen karakterini koruyacağını ve yabancı askeri müdahaleye karşı olduğunu" savunan Suriye Ulusal Konseyi (SUK) kuruldu.
Esad: Kendimi suçlu hissetmiyorum
2011’in sonuna doğru Beşar Esad, olaylardan kendisinin sorumlu olmadığını ve hükümeti yanlış bir şey yapmadığı için kendisini suçlu hissetmediğini söyledi. Çatışmalar kızışırken ÖSO yabancı ülkelerden sağlanan mühimmat, istihbarat ve para akışı ile askeri kapasitesini arttırdı fakat tüm silahlı muhalifleri koordine eden bir örgütlenme yaratamadı.
2012
2012 yılında radikal gruplar ülkede güç kazanmaya başladı.
Ocak ayında El Nusra Cephesi kuruldu.
Şubat 2012’de El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri Irak, Türkiye, Ürdün ve Lübnan’daki Müslümanları Suriye’deki cihada çağıran video yayınladı.
2012 yılında Suriye’nin büyük kentlerini hedef alan intihar saldırıları gerçekleşti, özellikle El Nusra’nın sivillere saldırı metotları savaşın daha kanlı bir boyuta ulaşmasına neden oldu.
Mart ayında Suriye Ulusal Konseyi silahlı mücadeleyi tek çatı altında toplamak için askeri konsey oluşturma kararı aldı.
Barış girişimleri sonuçsuz kalıyor
Birleşmiş Milletler’in ilk barış girişimleri 12 Nisan’da BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın ateşkes için verdiği sürenin sona ermesi ile başarısız oldu. Artan sivil ölümler ile birlikte BM, 13 Haziran’da, “Suriye’de yaşanan durumun bir iç savaş olduğu” açıklamasında bulundu.
Türkiye jeti düşürüldü
22 Haziran’da rejime bağlı güçler, uluslararası hava sahasında seyretmekte olan bir Türk jetini düşürdü. Türkiye angajman kurallarını değiştirerek saldırıya cevap verdi.
Muhalefet ilerliyor
Temmuz ayında muhalefet büyük ilerlemeler kat etti. İlk olarak Esad’ın yakın arkadaşı Manaf Talas muhaliflerin tarafına geçti. Sonraki hafta ise üst düzey yetkilerine yapılan saldırıda Savunma Bakanı Daud Rajha, Hasan Türkmani, Savunma Bakan Yardımcısı Asıf Şevket ve İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim el Şar öldürüldü.
Ağustos ayında rüzgar Esad’ın tarafından esmiyordu. PYD ve diğer Kürt gruplar Esad ülkenin kuzey bölgelerden çekildikçe kontrolü ele geçirdiler. 2 Ağustos’ta BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan görevini bıraktı. 6 Ağustos’ta Başbakan Riyad Hicab muhaliflere katılarak Ürdün’e sığındı. Bu esnada Esad güçlerinin gerçekleştirdiği hava saldırılarında birçok sivil hayatını kaybediyordu. Halep en çok kaybın yaşandığı şehir oldu.
Türkiye’de gerginlik
Ekim’de Türkiye savaşa müdahil oldu. 2 Ekim’de Suriye tarafından açılan ateş sonrasında Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde 5 Türkiye vatandaşı hayatını kaybetti. Türkiye saldırıya misliyle karşılık verdi, belirlenen hedefler vuruldu. 4 Ekim 2012’de TBMM, yabancı ülkelere asker gönderilmesi için hükümete yetki veren tezkereyi kabul etti.
Kasım ayında Türkiye’nin de tanıdığı Suriye Devrimi Muhalefet Güçleri Koalisyonu (SMDK) muhalefetin yeni çatı yapılanması oldu. Muhalefetin siyasi örgütlenmeleri hep yurtdışında gerçekleşti ve bu da Suriye topraklarında sözünün geçmemesine neden oldu.
Yıl sonuna gelindiğinde en az 60 bin kişi hayatını kaybetmişti.
2013
2013’te rejim varil bombaları ve hava operasyonları ile birçok sivilin ölmesine neden olurken El Nusra ve IŞİD güçlenmeye devam etti.
2013 yılı Esad rejimi ve İsrail arasındaki Golan Tepeleri krizi ile başladı. Bununla birlikte 15 Ocak’ta Halep Üniversitesi’nin önünde gerçekleşen patlamada onlarca insan hayatını kaybetti. Her geçen gün ölü sayısı arttı.
11 Şubat’ta Cilvegözü sınır kapısında Tampon Bölge’de patlama gerçekleşti. 13 kişi hayatını kaybetti.
18 Şubat’ta Birleşmiş Milletler bünyesindeki Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu, Suriye’de Esad yönetiminin ve muhaliflerin savaş suçu işlediğini duyurdu.
1 Mart’ta ABD Suriyeli muhaliflere askeri malzeme göndereceğini belirtirken AB ülkeleri silah ambargosu kurallarını hafifletti.
Muhalifler 4 Mart’ta Rakka’yı ele geçirdiler.
IŞİD’in doğuşu ve kimyasal silah kullanımı
Nisan’da IŞİD Ebu Bekir Bağdadi liderliğinde Suriye’deki varlığını ilan etti.
11 Mayıs’ta Reyhanlı'da bombalı araçla düzenlen saldırıda 52 kişi öldü. Hükümet, olayla ilgili Suriye rejimini suçladı. Muhalifler Şii ve Alevi köylerinde katliamlar gerçekleştirdiler.
12 Temmuz’da Lazikiye’de ÖSO komutanlarından Kemal Hamamî IŞİD tarafından öldürüldü.
21 Ağustos’ta kimyasal silah kullanıldığı BM tarafından onaylandı. Rusya kimyasal saldırının muhalifler tarafından gerçekleştiğini savundu.
Saldırının ardından Suriye’nin elindeki kimyasal silahların imha edilmesini öngören anlaşma imzalandı.
21-28 Ekim aralığında Süryani kasabası Sadad'da IŞİD ve diğer radikal gruplar tarafından 46 kişi öldürüldü, 1500 aile rehine olarak tutuldu. Rehineler canlı kalkan olarak kullanıldı.
2013 yılının sonunda hayatını kaybedenlerin sayısı 100 bini geçti.
2014
2014'te savaşın en çok yıkıma yol açtığı yıl oldu. En az 76 bin Suriyeli sivil yaşamını kaybetti. Yaklaşık 5 milyon Suriyeli BM tarafından "ulaşılması güç" bölgelerde yaşamaya devam etti. Çatışmalardaki aktörler artarken, devlet dışı örgütler de sivillere kasıtlı saldırılar gerçekleştirdi. Çocuk askerler, kaçırma, işkence gibi birçok yönteme başvuruldu.
Kantonların ilanı
2014 yılının başında 'Batı Kürdistan Demokratik Özerk Yönetimi Yasama Meclisi' yeni anayasa ile Kürtlerin yaşadığı kuzeydeki bölgeyi Cizirê, Kobanê ve Afrîn olmak üzere 3 kantona ayrıldı.
Ocak ve Şubat ayında Esad rejimi ile muhalefetin ilk kez görüştüğü Cenevre Görüşmeleri başarılı olamadı.
Esad güçleri Mayıs’ta Homs ve Yebrud şehrini geri aldı. İki önemli şehrin kaybı muhalefetin yenilgi sürecinin başlangıcını oluşturdu.
BM yaptığı incelemede Suriye’de kimyasal silah kalmadığını belirtti. Muhalefet gerilerken IŞİD Suriye ve Irak’ta güç kazanmaya başladı.
17 Haziran’da Bağdat'a 60 km uzaklıktaki Bakuba'ya kadar ilerledi ve şehri kuşattı.Rakka’yı ele geçirdi. Bunun yanında Halep’in çevre köylerinde de hakimiyet sağladı. Tabka barajı ve petrol kaynakları üzerinde hakimiyet kurdu.
ABD’den ilk müdahale
Ağustos’ta Erbil'e yaklaşması üzerine ABD ordusuna IŞİD'e müdahale yetkisi verildi. ABD, Kuzey Irak'ta IŞİD'e karşı hava saldırısı düzenlediklerini açıkladı.
Fransa müdahalesi
Eylül’de Fransa Hava Kuvvetleri, ilk kez Irak'taki IŞİD hedeflerine hava saldırısı gerçekleştirdi.
Kobanê direnişi başladı
IŞİD Kobani’ye saldırı düzenledi ve çevredeki köylerde hakimiyet kurmaya başladı. 22 Eylül’de ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri Kobanê’de IŞİD unsurlarını bombaladı. Ocak ayına kadar kuşatma sürdü.
Tezkere Geçti
2 Ekim tarihinde, gerektiğinde Irak ve Suriye topraklarına girebilme yetkisi veren tezkere Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edildi.
Peşmergeler sınırı geçti
Peşmergeler, Ekim sonu IŞİD’e karşı savaşmak için, Türkiye üzerinden Kobanê'ye geçmeye başladı.
IŞİD’in katliamları
IŞİD Ağustos ayından itibaren Şengal ve benzeri saldırılarda Ezidiler ve Süryaniler başta olmak üzere sivillere karşı katliam gerçekleştirdi. Bu esnada özellikle Batı’dan gelen gazeteciler öldürüldü ve video çekimleri ile sosyal medyada yayıldı.
IŞİD’in elinde bulunan Deyr Ezzor kentinde 17 Aralık’ta 230 kişilik toplu mezar çıktı.
4 yılın ölüm yaşanmayan ilk günü
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Suriye’den yaklaşık dört yıl sonra ilk kez, 7 Ocak Çarşamba günü hiç kimsenin çatışmalar veya bombardıman nedeniyle ölmediğini açıkladı.
Süleyman Şah Türbesi kaçırıldı
Suriye'nin Halep ilinin Karakozak Köyü sınırları içerisinde bulunan ve Türkiye'nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak parçası olan Süleyman Şah Türbesi'nin bulunduğu bölge, 13 Mart 2014 tarihinde ÖSO ile IŞİD arasındaki çatışmalar sonucu IŞİD kontrolüne geçmişti. 20 Mart 2014 tarihinde IŞİD, YouTube üzerinden yayımladığı bildiride Süleyman Şah Türbesi'nin üç gün içerisinde boşaltılıp Türk bayrağı indirilmediği takdirde türbeyi yerle bir edecekleri tehdidinde bulundu.
21 Şubat gecesi Şah Fırat Operasyonu adıyla düzenlenen askeri operasyonla türbedeki emanetler alındı ve Rojava Türkiye sınırına getirildi. Türbe binası havaya uçuruldu ve Türkiye'nin yurtdışındaki tek toprak parçası terk edildi. Daha sonra pperasyonda PYD ile iş birliği yapıldığı; IŞİD ile anlaşmalı operasyon düzenlendiği gibi iddialar ortaya atıldı; oysa Tayyip Erdoğan başbakanlığı sırasında 25 Mart'ta "Bu topraklarda yapılacak bir saldırı aynen Türkiye'ye yapılmış bir saldırıdır" demişti.
Bugün Suriye
Görseldeki ışık haritası, Mart 2011'den Şubat 2014'e ülkenin karanlığa büründüğünü ve Suriye kentlerinin nüfus kaybettiğini gösteriyor. |
Suriye ayaklanması barışçıl gösterilerden kanlı bir içsavaşa dönüşürken Idlib Kafranbel’de öne çıktığı gibi birçok grup meşru protestolarına devam ettiler, hem radikal grupların hem de rejimin saldırılarından kurtulamadılar. 2015’e geldiğimizde ölü sayısı 200 bini geçti ve çatışmanın mezhepçi boyutu, ülkedeki dış ve çeşitli aktörlerin varlığı savaşı saha içinden çıkılmaz hale getirdi. Dört yıllık içşavaş sonrası Esad Rejimi hala ayakta; IŞİD etkinliğini Irak'a doğru yönlendirdi ancak Halep'in kuzeydoğusu, Rakka ve Deyr Ez-Zor'un bir kısmını kontrol ediyor; Afrin, Kobanê ve Cizirê'de PYD yönetimi sürüyor. (BZ/HK)
* Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi, Antalya’da 1-2 Haziran 2011 Tarihlerinde Gerçekleştirilen “Suriye’de Değişim Konferansı”nın Tam Deşifresi.