* Fotoğraf: Evrim Kepenek/bianet.
İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi ve SPoD (Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği), 30. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası etkinliklerine getirilen yasaklara karşı dava açtı.
Beyoğlu ve Kadıköy Kaymakamlıklarının yasak kararlarına ilişkin açılan davada kurumlar, yasak kararının yürütmesinin durdurulmasını talep etti.
İstanbul 10. İdare Mahkemesi, kurumların yürütmeyi durdurma talebini reddetti. Esasa dair kararı ise henüz vermedi.
Beyoğlu Kaymakamlığı'nın dava dosyasında yer alan ifadeler ise dikkat çekici. Kaymakamlık, 2022 Onur Yürüyüşü'nü "Ülkemizin büyümesini çekemeyen küresel egemen güçler ve şer odaklarını engellemek" ve LGBTİ+'ları korumak için yasakladığını söyledi.
Kaymakamlık aynı zamanda yürüyüşün "açık bir terör tehdidi" olduğunu ve "farklı grup ve terör örgütleri tarafından kitleselleştirilerek ülkemizde uzun soluklu iç çatışmaya çevrilmesi amaçlanan telafisi zor ve hatta imkansız olabilecek şekilde kamu düzenin bozulması riskini beraberinde getirdiğini" dilekçesine ekledi.
Onur Haftası Komitesi'nin avukatı ve LGBTİ+ hakları aktivisti Umut Rojda Yıldırım "Beyoğlu Kaymakamlığı'nın dilekçesinde Sur'daki sokağa çıkma yasakları da örnek gösteriliyor. Bu dilekçe de bize bir kez daha gösteriyor ki, tüm yasaklama kararları birbiriyle iç içe geçmiş vaziyette. Sur'daki sokağa çıkma yasağı gelip İstanbul ve İzmir'deki Onur Yürüyüşlerine kadar uzanıyor. Kaymakam sağ olsun, aslında tüm toplumsal muhalefete bir dilekçe yazmış ve kimlerin yan yana durması gerektiğine dair bir fikir vermiş," dedi.
Mahkemenin, kurumların yürütmeyi durdurma isteğini reddini, Beyoğlu ve Kadıköy Kaymakamlığı'nın Onur Yürüyüşü'nü yasaklama gerekçelerini ve Beyoğlu Kaymakamlığı'nın savunmasında yer alan ifadeleri SPoD Hukuk ve Adalete Erişim Koordinatörü Avukat Umut Rojda Yıldırım'la konuştuk.
2022 Onur Yürüyüşü, Fotoğraf: Tuğçe Yılmaz.
İstanbul Onur Yürüyüşü yasağına dair hukuki süreci yürütmeye ne zaman başladınız?
Yasak kararı alındıktan sonra hem Beyoğlu hem de Kadıköy Kaymakamlığı'nın yürüyüşleri yasaklama kararıyla ilgili, Onur Haftası'nı kapsayan haftada 21 Haziran'da bir dava açtık ve acilen yürütmenin durdurulmasını talep ettik mahkemeden. Yürütmenin durdurulması hakkında zamanında karar verilmediği için Onur Haftası etkinlikleri ve yürüyüş yapılamadı. Bu sebeple mahkemenin vereceği karar geçmişi telafi etmeyecekse de hafızamız ve hukuk açısından önemli. Bu kararı içselleştirmek istemiyoruz. Yine aynı şekilde anayasal haklarımızdan vazgeçmek ve sonraki yıllarda bu kararın hukuki bir kararmış gibi karşımıza çıkmasını da istemiyoruz. Ancak mahkeme talebimize riayet göstermedi. 27 Haziran'da, Onur Yürüyüşü'nden hemen sonra yürütmeyi durdurma hakkında karar vereceğine dair bir ara karar kurdu mahkeme. 11 Ağustos'ta ise Beyoğlu Kaymakamlığı yazılı savunmasını mahkemeye iletti. Bu da bana 31 Ağustos'ta tebliğ edildi. Kaymakamlığın savunması üzerine mahkemenin verdiği karar çok kısa ve seri bir karardı.
Bu sizin için ne ifade ediyor?
Mahkemenin kararı aslında pratik olarak bir anlam ifade etmiyor, en azından hukuki açıdan. Ancak şu açıdan önemli: Ne olursa olsun kaymakamlığın verdiği yasak kararı hukuka aykırı ve hukuken korunmaması gereken bir karar. Biz de tam da bu yüzden ve bundan sonra bize yol göstermesi için yürütme durdurma isteminde hâlâ diretiyoruz. İstinafa da başvuracağız. Geçmiş yıllardaki Onur Haftalarının yasaklanmasına dair sadece İstanbul'da değil, Mersin, Ankara ve İzmir için üst mahkemelerde iptal kararı verildiği örnek kararları da sunduk mahkemeye. Çünkü açık bir şekilde ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ihlal edildi LGBTİ+'ların. Kadıköy Kaymakamlığı'nın yasak kararına dair ise mahkemenin vermiş olduğu bir karar yok hâlâ. Zaten mahkemelere ulaşamıyoruz. Kararlar ya biz uğraşmadan verilmiyor ya da geç veriliyor
Hem bir hukukçu hem de LGBTİ+ hakları aktivisti olarak, Beyoğlu Kaymakamlığı'nın yasağı savunduğu dilekçede yer alan "toplumsal duyarlılık" ifadesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Kaymakamlığın verdiği cevap aslında komplo teorileriyle dolu yaklaşık altı sayfalık bir dilekçe ve işte FETÖ'den girip Gezi'den; DAİŞ'ten girip PKK'den çıkılan bir metin. Yazdıkları aslında bir cevap dilekçesi ve hukuki değil. O yüzden hukuki bir yorum yapmak istemiyorum. Klasik bir tabir ama dört başı mahmur politik bir karar da bu. Ancak az evvel de dediğim gibi, yargı önünde geriye dönük olmasa da, bu kararın iptal edilmesi hukuk düzeni açısından önemli bir kazanç.
Türkiye'de toplantı ve yürüyüşü hakkını muhalif kimliğe sahip herhangi bir kesimin kullanma olasılığı zaten neredeyse yok artık. Van'da beş yıldır süren bir sokağa çıkma yasağı var. Mardin'de, Diyarbakır'da zaman zaman devreye sokulan sokağa çıkma yasakları var. Keza bu dilekçede Sur'daki sokağa çıkma yasakları da örnek gösteriliyor. Bu dilekçe de bize bir kez daha gösteriyor ki tüm yasaklama kararları birbiriyle iç içe geçmiş. Sur'daki sokağa çıkma yasakları gelip İstanbul'da, İzmir'deki Onur Yürüyüşlerine uzanıyor. Kaymakam sağ olsun, aslında tüm toplumsal muhalefete bir dilekçe yazmış ve kimlerin yan yana durması gerektiğine dair bir fikir vermiş. Dilekçede yine aynı şekilde Şehir Plancıları Odası'nın Onur Yürüyüşü'nün yasaklanmasına dair attığı bir tweet de var. Çünkü bu sene Onur Yürüyüşü'nün teması "Direniş"ti, Gezi Parkı'ndaki davalara verilen kararlara dair de bir temaydı bu. Buradan da Gezi Direnişi'ne bağlanıyor dilekçe. "Gezi Komplosu" diye bir tabir var örneğin. Bunlar tesadüf değil. Bizlerin de bunun farkında olması gerekiyor.
2022 Onur Yürüyüşü, Fotoğraf: Tuğçe Yılmaz.
Bahsettiğiniz diğer komplo teorileri neler?
O gün normalde yapılması planlanan Müdafaa-i İslam Hareketi'nin toplanma çağrısı var. Yine Odakule Meydanı'nda, Yeniden Refah Partisi'nin toplanma çağrısı var. Bu karşı yürüyüşler gerçekleşmedi ancak bu çağrılar da dilekçede var. Ve Kaymakamlık şunu diyor: Gelen kitleyi koruyamam, kamu düzenini sağlayamam, yürüyüşü bu yüzden yasakladım. Burada olması gereken tam tersi değil mi? Burada esasen yürüyüş hakkının, ifade özgürlüğün korunması gerekmiyor mu? Devlet LGBTİ+'ları koruyamıyor mu yani? Onur Yürüyüşü'nde son zamanların en yüksek toplumsal gözaltılarından biri yaşandı: 373 kişi gözaltına alındı. Demek ki Emniyetin yeterli personeli, "gücü", "becerisi" ve deneyimi var. Bu çağrıların yine bize karşı kullanılacağını bu çağrılar başladığında da öngörmüştüm zaten, yani en azından hukuki olarak bir dava sürecinde karşımıza çıkacağının bilincindeydim. Bu açıdan bu çağrıların da bilerek yapıldığını düşünüyorum.
"Bilindiği gibi ülkemizin son 15 yıl içerisinde sergilediği istikrarlı büyüme, bilim, sanayi, ekonomi, savunma, vb. birçok konuda kat ettiği mesafe; ülkemiz ve ülkemizin yer aldığı bölge üzerinde hesapları bulunan ve bu bölgede yer alan zayıf devletlerin hem iç hem de dış politikalarını kendi emelleri doğrultusunda şekillendirmeye alışmış küresel egemen güçleri ciddi biçimde rahatsız etmiştir. "İdare olarak vatandaşlarımızın Anayasa ve yasalardan doğan hak ve özgürlüklerini başka grupların karşı tepkilerini göstererek yasaklamak yerine gereken tedbirleri alarak vatandaşlarının yasal özgürlüklerinin kullandırılması gerektiği, bir görüş olarak ileri sürülebilirse de, burada söz konusu olan başka bir grubun LGBTİ etkinliğine yönelik olası basit bir saldırısının önlenip önlenememesi değildir. Karşı karşıya olunan risk çok boyutludur, sadece fiziki şiddet tehdidi olmanın ötesinde, açık bir terör tehdidi ve buradan farklı grup ve terör örgütleri tarafından kitleselleştirilerek ülkemizde uzun soluklu iç çatışmaya çevrilmesi amaçlanan telafisi zor ve hatta imkansız olabilecek şekilde kamu düzenin bozulması riskini beraberinde getirmektedir." (Beyoğlu Kaymakamlığı'nın dilekçesinden.) |
Komplo teorileri gibi "şer odakları" gibi ifadeler de Beyoğlu Kaymakamlığı'nın dilekçesinde yer alan ve dikkat çeken bir ifade. Avrupa sağının ve Rusya'da Putin'in LGBTİ+'larla ilgili tutumunu da hatırlatıyor. Siz bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Konu LGBTİ+'lar olunca hepsinin karnesi birbirine benziyor ve baskı taktiklerini de birbirlerinden kopyalıyorlar. Normalde haftaya Sırbistan'da yapılması planlanan EuroPride 2022 de Sırbistan Cumhurbaşkanı tarafından ortada idari bir karar olmadan yasaklandı. Oradaki gerekçe de şuydu: Sırbistan'daki aşırı sağcı Hıristiyan Katolik bir grup toplanıp pride karşıtı yürüyüş yapacaklarını söyledi. Aynı senaryo burada da geçerli. Tüm dünyada yükselen bir sağ var ve LGBTİ+'lar ve toplumsal cinsiyet söz konusu olduğunda argümanları da silahları da aynı.
Tuğçe Kazaz bugün çok rahat bir şekilde bir "LGBT lobisine karşı yürüyüş yapacağız" diyebiliyor ve savcılar bununla ilgili harekete geçmiyorsa bunun sebebi de bu. Ancak baktığımızda 2015'ten beri Onur Yürüyüşü'nü yasaklıyorlar ve LGBTİ+'lar 2015'ten beri yürüyor. LGBTİ+'lar var olduklarını göstermeye devam ediyor ve bu böyle devam edecek. Bu yasak kararları ne bizi durdurur ne de hukuk önünde onların hesap vermesinin önüne geçer. Ki bizim için yasak kararları aslında onların, tarihin yalnız kalanlar tarafına düşmelerinden ibaret.
(TY)