17. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali'nin açılış töreni dün Ankara Devlet Opera ve Balesi Salonu'nda yapıldı.
Yetkin Dikiciler ve Senay Gürler’in sunumuyla gerçekleşen tören de Onur Ödülü, Bilge Olgaç Başarı Ödülleri ve Tema Ödülü sahiplerine verildi.
Ankaralı sinemaseverlerin doldurduğu salonda, ödül alacak kadın sinema emekçilerinin yanı sıra konuk yabancı kadın sinema emekçileri de vardı.
Sokakları isteyen, özleyen festival
Şenay Gürler “Kim özledi sokağı bizim kadar. Bir sokağa adı verilemeyenler kadar kim istedi bizim kadar, kim özledi bizim kadar sokakları. Paylaşma, söyleşme, dertleşme sokakta olur. Sokağa çıkıyoruz. Sokaktan içeri girip ‘festival çok güzel gelsene’ diyor Uçan Süpürgeciler” dediğinde; Yetkin Dikiciler “Siz uçan süpürgeci bir avuç kadının gücünü biliyor musunuz? Onlar gücünü sokaktan alıyor 17 yıldır” dediğinde salondakiler alkışlarıyla yanıt verdi.
Programın “Her Biri Ayrı Renk” bölümünde yer alan, dünyanın her yerinden on iki yepyeni ve ödüllü filmin yarışacağı filmlerin tanıtımı yapıldıktan sonra; sinemada kadınların kameranın önünde ve arkasındaki emeğini görünür kılmayı amaçlayan ve bu yıl sinemanın farklı alanlarından altı kadına verilen “Bilge Olgaç Başarı Ödülleri”nin dağıtımına geçildi.
Natali Yeres: Biz sokaktan besleniyoruz
“Sinemanın tam ortasına doğmuş, bu işi çok sevmiş, kendini geliştirmekten bıkmamış, 90’ların sonunda başladığı sanat yönetmenliğini bugünlere başarıya taşıdığı” gerekçesiyle ödüllendirilen Natali Yeres “Biz sokaktan besleniyoruz. Ekmek almaya giderken öldürülmeyen çocuklar yetiştirmek istiyoruz. Eğer bir başarı varsa, bunu çalışma arkadaşlarıma, en çok da Pirselimoğlu’na borçluyum” dedi.
Yeres’e ödülünü veren Tayfun Pirselimoğlu “Sinema belasına birlikte bulaştık. Natali benim hem arkadaşım, hem çalışma arkadaşım, hem de tanıdığım en iyi sanat yönetmeni.” dedi.
Dersim'in kayıp ızlarına ve Cumartesi Annelerine adanan ödül
Festival tarafından “Anlatılmamış hikayelerin peşine kamerasıyla düşmüş bir gezgin olduğu, hakların ve halkların yazılmamış tarihini beyazperdeye taşıyarak sinemanın toplumsal belleğe katkısını hepimize hatırlattığı” için ödüllendirilen; Sema Kaygusuz’un söylemiyle “bize sorumluluk verip, tanıklığa çağıran“; Ferhunde Özbay’ın söylemiyle “evlatlık olgusunu doğru yere oturtan” ve belgesel film yönetmeni Nezahat Gündoğan’ın heyecanı salondakilere de yansıdı.
“Zoru başaran bir kadının, Bilge Olgaç’ın adına verilen ödülü beş sinemacı kadın arkadaşımla alıyorum. Bu ödül beni güçlendirdi. Kötülerin ve zulmedenlerin rengi her yerde aynı. Ödülümü Dersim’in kayıp kızlarına ve Cumartesi Annelerine adıyorum.“ diyen Gündoğan’a ödülünü Dersim Katliamında ailesi öldürüldüğünde 5-6 yaşlarında olan ve katliamdan tesadüfen kurtulan ‘Hay Way Zaman’ belgeselinin kahramanı Emoş-Gülver verdi.
“Dünyada acı çeken bütün kadınlar ve çocuklar adına Nezahat Hanıma ödülünü veriyorum” diyen Emoş-Gülver, salondakileri duygulandırdı.
Çiçek Kahraman ödülünü Seyfi Teoman’a adadı
“Sinemaya kamera arkasında emek veren nice kadından biri. Sinema tarihinde çoğunlukla erkeklerin oturduğu kurgu masasında, birçoğu ödüllü onlarca filme son noktayı koymuş bir sanatçı. Sinemanın mutfağında kadın emeğini görünür kılmak için, kurgu gibi teknik alanlarda da kadınların çok başarılı olabildiğini kanıtladığı” gerekçesiyle ödüllendirilen Çiçek Kahraman “Bilge Olgaç adını taşıyan bu ödülü beş arkadaşımla paylaştığım için mutluyum. Bugün 8 Mayıs. Seyfi Teoman iki yıl önce bugün öldü. Bu ödülü onun için alıyorum.” derken yaşlanan gözleri salondakileri de duygulandırdı.
“Kadınların sinema sektörünün her alanında varlığını göstermesini önemsiyorum” diyen Yasemin Göksu törene türküleriyle renk ve anlam kattı.
Ödülüm tüm kadın film emekçilerine
Festivalce “Yapımcılık alanında kadınların var olabildiğini, sinema sektöründe sözünün geçtiğini kanıtlayan bir yapımcı. Filme ruhunu katan kadın. Türkiye'de yönetmen sineması algısını altüst ederek yapımcının rolünü gözler önüne serdi ve kadınların bu alandaki başarılarının iki binli yıllardaki somut örneği oldu. Yapımcılığın yatırımcılık değil, yaratıcılık olduğunu gösterdi. Yapımcılığın meslekleşmesine katkısını öğrenci yetiştirerek sürdürdüğü” gerekçesiyle ödüllendirilen Zeynep Özbatur Atakan, “Birlikte ödül aldığımız arkadaşlarım benim yol arkadaşlarım. Ödülümü tüm kadın film emekçileri adına alıyorum” dedi.
Ödülümü iki anneme adıyorum
“Sinema yazarlığına getirdiği feminist yorumla kadınların beyazperdedeki temsiline başka türlü bakmanın mümkün olduğunu gösterdiği, film tarihini ve teorisini en iyi bilen eleştirmenler arasında sayıldığı, bu işe gönül vermekle kalmayıp kadınların bu mesleği seçmesinde rol modeli olduğu, film eleştirmenliğinin ilk koşulunun sinemayı sevmek olduğuna hep inandığı” gerekçesiyle ödüllendirilen Alin Taşçıyan ödülünü sinema yazarı Sevin Okyay’dan aldı.
Bu yıl FIPRESCI Başkanı görevini de üstlenen Taşçıyan “Ödül aldığımı öğrendiğimde utandım. Mahcubum ama mutluyum. Ödülümü mesleki annem Sevin Okyay’a ve biyolojik anneme adıyorum; beni yetiştirdikleri için.” dedi.
Güzel günlere birlikte el ele
Festivalce “90'lı yılların ortasında tiyatro sahnesinde başlayan kariyerini televizyon ve sinemada sürdüren, sanatçılığın özgürlük ve adalet arayışında da önde durmayı gerektiren bir meslek olduğunun dirençli ve inatçı tanıklarından” olduğu gerekçesiyle ödüllendirilen oyuncu Şebnem Sönmez, “Olmaması gereken her şeye ‘hayır’ diyen meslektaşlarım kardeşimdir benim. Bu ödülü almaya gelmek için canımı dişime taktım. Uçan Süpürgeci arkadaşlar beni buraya getirmek için çok uğraştılar. Bizim için keçi boynuzu gibidir, alkışlar. Güzel günlere ulaşmak bu kadar zor olmasın. El ele tutuşalım,” dedi.
Sönmez ödülünü Yasemin Göksu’dan aldı. Birlikte söyledikleri ‘Arkadaş’ şarkısına salondakiler de eşlik etti.
Tema ödülünü LİSTAG ve “Benim Çocuğum“ aldı
Festivalin farklı kişi, grup ve kurumlara verdiği ‘Tema Ödülü’nün sahibi; “Cinsiyet kimliklerine yönelik önyargının kırılmasına katkıda bulunduğu, homofobi ve transfobiyle mücadeleye aile içi dayanışmayla ivme kazandırdığı, LGBTT ailelerini çocuklarının kimliğiyle barışma yolunda cesaretlendirdiği” için LİSTAG’a (LGBTT Aileleri Grubu)’a ve onların hikayelerini anlatan “Benim Çocuğum” belgeseli idi.
Kadınım, anneyim, yılmıyorum
Yapımcı-Kurgucu Gökçe İnce ile LİSTAG üyesi Alev Hanım ödüllerini yönetmen Biket İlhan’dan aldı. İnce “Bu ödülü almak bizim için önemli. Doğru iş yaptığımızı biliyorduk. Biz kalıplaşmış toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin ezberleri bozduk, bu filmle.” dedi. Alev Hanım “Zor zamanlar geçirdik. Kadınım, anneyim, yılmıyorum. Kızımla geldim buraya. Sekiz sene önce kızım oldu” dediğinde salondakiler alkışlarıyla onu destekledi.
Muhterem Nur: Yarınlar çok güzel olsun
Sinemaya oyuncu olarak emek vermiş kadınlara sunulan “Onur Ödülü”nün sahibi Muhterem Nur oldu.
“Sinemamıza 1950li yıllardan itibaren emek vermiş, 170’den fazla filmle beyazperdede görünmüş bir yıldız. Dokunaklı karakterlerin unutulmaz rollerin kadını. Bugün bile hatırımızda ve hatıramızda yeri olan filmlerin güçlü oyuncusu. Sinemaya bir ömür yetmez diyen, oyunculuk sanatına katkı veren, sıradan kadınların sıra dışı yaşamlarını ustalıkla canlandıran, sinemamızda bir döneme damgasını vurmuş usta oyuncu” olduğu gerekçesiyle ödüllendirilen Muhterem Nur, sahneye alkışlarla geldi.
“Arkadaşlara teşekkür ederim. Sizlerle beraber olmak çok güzel. Yarınlar çok güzel olsun. Bu akşam burada olmamı sağlayan Uçan Süpürge ailesine teşekkür ederim“ dedi.
Verilen kısa bir aradan sonra tören dans gösterisiyle ve “Festival çok güzel gelsene” dileğiyle sona erdi. (ŞD/HK)