İstanbul'un temiz su sorunu için bir araya gelen uzmanlar, şebeke sularının aslında içilebilir olduğuna, bunun için evlerdeki transfer ve depolama tesisatlarının iyi denetlenmesi gerektiğine ve mevcut su havzalarının korunmasının aciliyetine dikkat çekti, suyun halk yararına kullanılmayıp hızla ticarileştirilmesini eleştirdi.
Toplantıda basın açıklamasını okuyan İstanbul Tabip Odası Başkanı Taner Gören sağlıklı ve içilebilir suya erişimin bir anayasal hak olduğunu söyledi.
"Bu kamu hizmeti olarak sağlanmalı ve her vatandaş bu hakka eşit olarak ulaşabilmelidir."
Gören bunun ancak sağlıklı ve güvenli şekilde arıtılmış şebeke suyu ile mümkün olduğunu da belirtti.
Gören'in aktardığı bilgilere göre, İstanbul'da su İSKİ'ye ait 12 adet arıtma tesisinden temin ediliyor. Şebekeye verilen suyun temizliği 350-400 noktada izlenerek tespit edildi.
Mesele evlerde
Toplantının katılımcılarından Prof. Dr. Bilge Hapçıoğlu ise, evinde çeşmeden su içtiğini belirterek, ambalajlı suların hangi koşullarda dezenfekte edildiğinin, doldurulduğunun, transfer ve depolama koşullarının nasıl olduğunun bilinmediğini anlattı.
"Örneğin her yerde kullanılan sebillerin pompa temizliği son derece önemlidir. Bu konuda bir farkındalık bile oluşturulmuyor."
Suların arıtma tesislerinden temiz olarak çıktığını vurgulayan Hapçıoğlu "bütün mesele kapımıza kadar gelen temiz suyun, evlerdeki tesisatlardan geçerken kirlenmesi. Kullanılan metal borularda mikroorganizmalar birikebiliyor ve bu risk oluşturuyor" diye konuştu.
Devletin tıpkı doğalgazın evlerde kullanımı konusunda denetimler yaptığı gibi su konusunda da denetimi yapması gerektiğini ve içmekle yiyecekleri temizlemek arasında fark olmadığını vurguladı.
"Evdeki suyla diş fırçalıyor, yiyeceğimizi temizliyoruz, hatta bebeğimizi yıkıyoruz bunun içmekten çok da farkı yoktur. Hastalık bu koşullarda da oluşabilir."
Havzalar korunmalı
Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mevhibe Gözcelioğlu havzaların korunması konusuna dikkat çekti.
"Mevcut koruma alanları 300 metreden 50 metreye düşürüldü. Öncelikle elimizdekileri koruyabilmeliyiz. Aksi takdirde Alibeyköy Barajı gibi kaynaklarımızı kaybederiz.
"Damacanalar asla içme suyuna alternatif olamaz. Suyun pahalılaştırılması, ticarileştirilmesi durdurulup, devletin sorumluluğu suyun musluğa ulaşma aşamasına kadar genişletilmelidir."
Sermayenin su oyunları
Kimya Mühendisleri Odası adına görüş bildiren Suat Güneş ise sermaye gruplarının sürekli su üzerinde oyun oynadığını hatırlatarak uygulanan politikaları eleştirdi.
"Dünya Su Forumu Türkiye'ye yoğunlaşıyor, son zamanlarda HES'leri konuşuyoruz. Sermaye grupları sürekli su üzerine oyunlar oynuyor. Kentleşme son hızda devam ederken devlet bir yandan su havzalarının yakınlarında fabrikalara izin veriyor, atıkları denetlemiyor, diğer yandan arıtma yapmaya çalışıyor. Bu çelişkidir."
Ne yapılmalı?
Taner Gören basın açıklamasını tamamlarken yapılması gerekenleri şöyle özetledi.
"Yüzeysel ve yeraltı suları kaynağında korunmalı, havza koruma sınırları daraltılmamalı, bu alanlarda yapılaşmanın önüne geçilmeli ve sanayi tesislerinin kurulmasına izin verilmemeli.
"Denetimler sıkılaştırılmalı, önleyici tedbirler görünürde değil gerektiği şekilde uygulanmalı.
Dünyada kişi başına düşen günlük su miktarı ortalamasının 7000 metre küp olduğunu belirten İmkanları olan bir ülkenin bu kadar su fakiri olmasını" eleştiren Gören, Türkiye'de bu rakamın 1400 metreküp olduğunu da vurguladı. (YB/YY)