Ilısu konsorsiyumunda yer alan Almanya, Avusturya ve İsviçre ülkelerinden şirketlerin, hükümetlerine yaptıkları kredi teminatı başvuruları hakkında olumlu karar verilmesi öngörülse de, çok tartışmalı bir süreçten geçiliyor; ki bu tartışmalar önümüzdeki aylarda da devam edecek.
Kredi teminatı olmaksızın projenin bu konsorsiyum tarafından yapılması imkansız olduğu için Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetleri tarafından alınacak karar kritik.
Yani kredi teminatı olmadan Avrupalı şirketler Ilısu Barajı projesine başlamayacaklar ve çokça ilan edilen inşaatın başlaması da mümkün olmayacak.
Avrupa Ilısu'ya nasıl bakıyor?
Aralık 2005'de yapılan Ilısu konsorsiyumun kredi teminatı başvurusuna, Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetleri, 2006'nın Aralık ayında tartışmalı bir sürece ve protestolara rağmen prensipte evet kararı verdi.
Toplam 150 koşula bağlanan bu prensip kararı, 30 koşulun Türkiye/Devlet Su İşleri (DSİ) ve Ilısu konsorsiyumu tarafından yerine getirilmesi durumunda prensip kararın nihai evet kararına dönüştürüleceği belirtildi.
Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetleri ile Türkiye arasında geçen ekim ayında Ankara'da özel ve gizli bir toplantıda yapılan anlaşmaya göre, projenin başlayabilmesi için Türkiye'nin bu 30 koşulu önceden yerine getirmesi gerekiyor.
Ancak 30 koşul, yapılan bu anlaşmaya göre gizli kalıyor ve böylece projeden tüm etkilenen insanlar tartışma dışında bırakılıyor. Türkiye bu koşulları yerine getirmeden Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetlerine acil karar almaları konusunda ültimatom iletti:
"Ya 30 Mart'a kadar 'evet' diyeceksiniz ya da bu projeyi başka partnerlerle gerçekleştiririz" sözleriyle aslında bir nevi şantaj uygulanan Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetleri geçen haftadan beri "Ilısu" gündemiyle toplantılar yapıyor.
Benzeri bir ültimatom Türkiye tarafından geçen aralık ayında verilmişti; ancak Almanya Başbakanı Angela Merkel doğrudan devreye girerek Türkiye hükümetine geri adım attırmayı başarabilmişti. Bununla Almanya'nın Ilısu projesi konusunda ağırlığı ortaya çıktı.
İhracat kredi teminatları konusunda uzun bir tartışmadan sonra geliştirilen ve bazı olumlu boyutları barındıran kriterler (OECD - Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü çerçevesinde) Ilısu konusunda Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetleri tarafından sürekli ihlal edildiğini de dikkate alarak, Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi ve Avrupalı çok sayıda sivil toplum kuruluşu (STK) bu şantaja boyum eğmeme çağrısı yaptı.
Avusturya'da ihracat kredi teminatlarıyla ilgilenen Avusturya Kontrol Bankası'nın (ÖKB) danışma kurulu Ilısu gündemiyle 8 Mart'ta toplanarak, Ilısu projesine tam/nihai kredi teminatı verilmesini bir kararla Maliye Bakanı Molterer'e tavsiye ederken -ki Molterer'in bir ay içinde onaylaması gerekiyor- Almanya'nın Ilısu'yla ilgili karar veren Ekonomi, Dış ilişkiler, Maliye ve Kalkınma Bakanlıkları aynı gün yaptıkları özel toplantıda beklenmesine rağmen karar alamadı.
Diğer iki hükümete göre kendini daha ılımlı gösteren İsviçre hükümetinin ise 16 Mart'ta Ilısu konusunu ele alması bekleniyor.
Almanya'nın bu tavrında yapılan kampanyaların, protestoların, basının ilgisinin ve 30 koşulun henüz yerine getirilmemesinin etkili olduğu tahmin ediliyor.
Bilinmeyenler ve yasalara aykırılık
Örneğin nihai karar alınabilmesi için gerekli olan Ilısu ve çevre köyleri için Yeniden Yerleşim Eylem Planı (YYEP) ve Çevre Etki Değerlendirme Raporu'nun (ÇED-R) bazı bölümlerin düzeltilmesinin henüz yapılmadığı haberi Frankfurter Rundschau'da 9 Mart'ta yer aldı.
Yine Irak ve Suriye'ye Türkiye tarafından yeterli bilgilendirme yapılıp yapılmadığı net değil. Oluşacak baraj gölü su kalitesinin korunmasının nasıl sağlanabileceği belli değil. Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi ve başkaların Ilısu projesiyle ilgili açtığı davaların sayısı Türkiye'de 5'i buldu. Ilısu projesi Türkiye yasalarını açıkça ihlal ediyor. Bu ve benzeri boyutlar Ilısu projesinin ne derecede sorunlu ve sakıncalı olduğunu ortaya koyuyor.
Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi Ilısu projesinin "koşullar ve antlaşmalarla düzeltilebilecek" bir proje olmadığını defalarca tüm taraf ve ilgililere ayrıntı raporlarla bildirdi.
En basit örneği ve kamuoyunda üzerinde çok tartışılan konu Hasankeyf'teki tarihi yapıların başka bir yere taşınamayacağıdır. Fakat ne Türk ve de bu üç Avrupalı hükümet bu konuya ciddi yaklaşmıyor. Sonra göç ettirilecek insanların hepsine tazminat öngörülmüyor ve yeniden yerleşim için yeterli alan bulunmuyor.
Baraj pazarı
Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi'nin Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetlerinden Ilısu projesi konusunda temel talebi, uluslararası kriter ve kurallara bağlı kalmalarıdır ki, yeniden yerleşim, kültürel mirasa etkiler ve çevrenin değişmesi konusunda hazırlanan çok sayıda rapor bunu ortaya koydu.
Ancak yine de Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetlerinin Ilısu projesinden vazgeçmemelerinin ardındaki neden, ekonomik çıkarlarına dayalı olarak Türkiye'deki hidroloji ve baraj pazarına hakim olma niyetleriyle açıklanabilir.
Almanya'nın kararsızlığı tepkiyi ve karşı duruşu geliştirmenin önemini bir daha ortaya koyuyor.
23 Mart'ta "gelecek için bir fidan da sen dik"
Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetlerinin şimdilik nihai olumlu kararlarını engellemek için bugün (14 Mart) yani Dünya Barajlarla Mücadele gününde çok sayıda Avrupalı STK protesto eylemini düzenliyor.
Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi çalışmalarını daha da yoğunlaştırarak, 23 Mart'ta tüm duyarlı insanları Hasankeyf'e "Umudun Parkı"nın açılışına çağırıyor:
"Gelecek için bir fidan dik" adı altında herkesi 23 Mart'ta ve sonrasında Hasankeyf'te fidan dikmeye davet ederek, Ilısu baraj gölü bölgesinde birinci derecede etkilenecek insanlarla dayanışmanın önemini ortaya koymak istiyor.
Proje ne getirip ne götürecek?
4 Türkiye ve 6 Avrupa kökenli şirketten oluşan bir konsorsiyum, Ilısu Baraj ve Hidroelektrik Santralı Projesi'nı (HES) Dicle nehri üzerinde Mardin-Şırnak il sınırları arasında Devlet Su İşleri'yle (DSİ) yapmayı planlıyor.
Ilısu baraj gölünün uzunluğu 136 km (yan kollarla 180 km) ve hacmi 10,4 milyar metreküp olarak öngörülürken, bin 200 megawatt (yıllık üretim 3.822 GWh) enerji kapasitesiyle Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) ikinci büyük barajı olma özelliğini taşıması hedefleniyor.
Ilısu projesinin gerçekleşmesi durumunda 55 bin insan ev ve toprağını kaybedip yoksullaşmayla karşı karşıya kalacak.
Türkiye'nın en son büyük nehir ekosistemi olan Dicle Vadisi de ekolojik önemini tamamen kaybedecek.
Başta en az 9 bin yıllık geçmişi olan antik Hasankeyf kenti ile yaklaşık 300 arkeolojik sit alanı kazılamadan sular altında kalacak.
Yıllardır dünyanın en tartışmalı baraj ve HES projeleri arasında yer alan Ilısu, 2-3 yıllık aradan sonra bir yıldan fazladır Türkiye ve dünyanın gündemine girdi. 2 Milyar avroluk Ilısu projesi beklenen olumsuz kültürel, sosyal ve çevresel etkilerinden dolayı etkilenecek insanlar tarafından tepkiyle karşılanıyor.
Bu tepkilerin sonucunda Ocak 2006'da 72 üye örgüt ve oluşumla kurulan Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi, bu günden beri yoğun bir kampanya yürütüyor.(EA/EZÖ/TK)
* Ercan Ayboğa, Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi sözcüsü.