İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlum-Der) Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı (TİHV) Yavuz Önen ve Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) Başkanı Hülya Şekerci ordu ile hükümet arasındaki gerilimi Bianet'e değerlendirdi:
TİHV: Bir kaşık suda fırtına
TİHV Başkanı Önen, ordu ile hükümet arasındaki gerilimin bu dönemde çıkmasının Avrupa Birliği (AB) üyeliği ile uyum çerçevesinde çıkarılan demokratikleşme yasalarıyla da ilişkili olduğu görüşünde:
"Ordu, AB taraftarı olduğunu savunuyor ama öyle değil. Çünkü siviller irade alanlarını genişletmeye çalıştıkça müdahale etme çabasına giriyor."
"Hangi hükümet olursa olsun onun ülkeyi yönetme yetkisi kullanabilmesi gerekir" diyen Önen, şunları söylüyor:
* "Bizim bu tartışmada hükümete de eleştirimiz var. Mesela hükümetin yaptığı politikalarda toplumla hiçbir diyalogu gerçekleşmiyor.
* Türkiye'de bu kadar sorun varken, bu tartışmaya girilmesinin bir kaşık suda fırtına koparılmak istendiği izlenimi veriliyor. Bunun anlamı gündemi alıp götürmenin ötesinde bir şey değil...
* Sivil toplum kuruluşlarının (STK) böyle bir durumda demokratik kamuoyunu oluşturması gerekiyor. STK'larda gerçek anlamda siyasal muhalefet olmalı. STK'larda sivil siyaset zemini sağlarsa ancak sivil olabilir."
Mazlum-Der: Bizim gençlerimiz de tedirgin
Mazlum-Der Başkanı Ensaroğlu, gazetelerde çıkan "genç subaylar tedirgin" haberlerine atfen şunları söylüyor:
"Eğer ordunun genç üyeleri tedirginse bizim gençlerimiz de tedirgin. Bizim gençlerimiz de işsizlik, başörtüsü, eğitim gibi sorunlar yaşıyor. Madem gençler bu kadar önemli gelsinler hep birlikte gençlerin sorunlarına çözüm arayalım."
Ordu, cumhuriyetin başlangıcından beri hem siyasetin öbeğinde yer almış, hem de bunu siyasetin dışında kalma söylemi ile gerçekleştirmiştir. Halkın oy vererek seçtiği kişilerin ülkeyi yönetme hakkı olmalı diyen Ensaroğlu, hükümetin tutumunu da eleştiriyor:
"Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile ordu arasındaki gerilimin AB'ye uyum konusunda önemli sonuçları olacaktır. AKP zaten ordunun rahatsız olacağı bir üslup kullanmamaya özen gösteriyor, bunu yaparak da yani orduyu rahatsız etmemek adına toplumun sorunlarından uzak duruyor."
Ensaroğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor:
* Bu ortamda STK'ların yapabileceği çok şey yok. Çünkü hükümetin onlara danışmak gibi bir kaygısı yok. Bu durumda STK'lara düşen tek şey kamuoyu oluşturmaya alışmak oluyor.
* Bu gerilim yalnızca AKP hükümetiyle sınırlı değil. Bu durum artık geleneksel bir şey ve YÖK gibi kurumlarda askeri görevliler bulundurmaya devam edildiği sürece sorunlar devam edecektir."
Özgür-Der: STK'lar daha cesaretle eleştirmeli
Özgür-Der Başkanı Hülya Şekerci de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün dünkü açıklamasında "demokrat kişiliğinden" bahsetmesine değinerek bazı "çelişkileri" aktarıyor:
"Genelkurmay başkanı Özkök, kendisinin demokrat bir insan olduğunu söylüyor ama demokrasiyle bağdaşmayan şu açıklamayı yapıyor; Hükümetin atamalarını takip ediyoruz. Bize göre bu açıklama demokrasiye yapılmış bir darbedir. Çünkü ordunun bunu söyleme yetkisi yok, sonuç olarak ordu hükümete bağlı bir kuruluş. Özkök'ün açıklamasına bazı basın mensuplarını çağırmaması da Özkök'ün söylediği demokratlığıyla çelişiyor."
Şekerci de STK'lara sesleniyor: "Sivil siyaset alanının daraltılmasını engellemek için STK'ların açıklıkla MGK eleştirisi yapmaları gerekiyor. Bunun için cesaretli olarak eleştiri yapmak, bu yönde kamuoyu oluşturmak gerekiyor."
KESK: Bu davranışlardan kaçınmalı
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ise bugün yaptığı basın açıklamasında konuyu şöyle değerlendirdi:
"Askerlerin gelişmelerden rahatsız olduğu" biçimindeki haberlerin de geçmişte ülkemizin demokratikleşmesi önünde engeller oluşturan darbeleri çağrıştırması ve toplumu geriye çeken anlayışın kurumsallaşması kaygılarımızı artırıyor. Bütün tarafların toplumda yeni gerginlikler oluşturabilecek tutum ve davranışlardan kaçınması gerekir."(HA/BB)