Uluslararası Hrant Dink Vakfı'nın düzenlediği "İnciten Sözler, Yaralayan Fiiller: Nefret Söylemi ve Nefret Suçları" konferansının ilk gününde "Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi" çalışması tanıtıldı, eleştirel söylem analizinin önemli isimlerinden Prof. Teun van Dijk "Söylem ve Erk" adlı bir konuşma yaptı.
Açılış konuşmasını yapan Özlem Dalkıran, "Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi" adlı çalışmayı anlattı.
"Şiddetle, ayrımcılıkla mücadeye nasıl katkı sağlarız? Bir arada yaşamayı, çokkültürlülüğü bir medyaya nasıl dönüştürebiliriz? Çalışmanın amacı bu soruları cevap bulabilmekti. Sekiz ay boyunca ulusal yayın yapan 24 gazeteyi inceledik. Genç gazeteciler ve iletişim öğrencileriyle, çeşitliliği temsil eden habercilik için atölyeler düzenledik."
Nefret söylemi en çok köşe yazarları tarafından üretiliyor
Galatasaray Üniversitesi'nden Dr. Ceren Sözeri çalışmanın yöntemini anlattırken, elde edilen verileri gazete haberlerinden örneklerle açıkladı.
"Nefret söylemi içeren haberleri dört kategoride inceledik: abartma ve ya çarpıtma içeren, küfür,hakaret ve aşağılama içeren, düşmanlık-savaş söylemi içeren, doğal kimlik öğesini nefret-aşağılama unsuru olarak kullanan haberler. Araştırmamızda en çok düşmanlık ve savaş söylemi içeren haberlere rastladık. Ayrıca nefret söyleminin en çok köşe yazarları tarafından kullanıldığını gördük."
Bir kontrol aracı olarak söylem
Pompeu Fabra Üniversitesi'nden Prof. Teun van Dijk ise konuşmasında eleştirel söylem analizini anlatırken, erkin söylem yoluyla yeniden üretimine değindi.
"Detaylı bir söylem analizi, detaylı bir toplum analizi gerektirir, çünkü söylemlerin insanlar üzerindeki etkisini ya da insanların söylemler üzerindeki etkisini anlamak için öncelikle bağlamı anlamak gerekir. Toplumun aklında üretilen söylemin metni kalmaz, bu metnin temsili etkisi kalır ve bu da bir zihin modeli yaratır. Yani söylem bir kontrol unsuru olarak kullanılmaktadır. Bu sırada metin dışında, kişinin sahip olduğu bilgi, ideolojiler ve geçmiş deneyimler de bu zihin modelinin oluşumunda etkilidir. Zihin modeli ise kişinin tavır ve tutumlarını belirler. Bu durumda söylemlerin zihinleri kontrol edebilme gibi bir yetisi vardır ve sembolik elitler kamusal söylemi kontrol eden kişilerdir."
Konuşmaların ardından katılımcılarla beraber yurttaş gazeteciliği ve ifade özgürlüğü olguları tartışıldı. Ana akım medya üzerinde kontrolü olmayan vatandaşların kamusal söyleme internetten katkı sağlaması olumlu birşey olarak değerlendirilirken, yurttaş gazeteciliğinin de nefret ve ayrımcılık söylemleri üretebildiğinin altı çizildi. Dijk, "ifade özgürlüğü, ırkçılık ve ayrımcılık söylemleri içermesi halinde kısıtlanmalıdır" diye konuştu.
Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü'nde 12 Nisan'a kadar devam edecek konferansta Cumartesi günü nefret suçlarının üretilmesinde medyanın rolü ve nefret suçlarının engellenmesinde medyanın sorumluluğu tartışılacak. Pazar günü ise nefret suçlarının hukuk boyutu tartışıldıktan sonra çeşitli ülkelerden insan hakları örgütleri ve Türkiye'den LGBTT'ler ayrımcılık ve nefret suçlarıyla mücadele mekanizmalarını konuşacak. (ÇT)