Leopold Senghor, “İnsan hakları kahvaltıyla başlar” der.
Gıda güvenliği halk sağlığını birebir ilgilendiren konuların başında geliyor. Dar anlamda ele alındığında gıda maddelerinin tarladan, çiftlikten veya elde edildikleri noktadan sofralarımıza ulaşıncaya kadarki süreç içinde insan sağlığına zarar verecek fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik unsurların kontrol altına alınmasını ve besleyici özelliklerini korumasını sağlayacak yaklaşımlar “Gıda Güvenliği” kavramı içinde toplanır. “Tarladan çatala gıda güvenliği” ifadesi bu kavramın çerçevesini çizen cümlelerden biri.
Yukarıda dar anlamda tanımlanan gıda güvenliği kavramının içine ekolojik bir bakış açısını ve insanların gıda maddelerine erişim hakkını kattığımızda ise “Gıda Güvencesi” kavramından söz etmiş oluruz.
Gıda güvencesi insanların gıdalara erişimini bir hak olarak tanımlasa da bu hakkı nasıl elde edeceklerine ya da bu hakkın nasıl güvence altına alınacağına dair bir şeyler söylemez. Gıdaya erişim hakkını güvenceye alan yaklaşımları tanımlayan, yani işin içine politik atmosferi, siyasal karar alma mekanizmalarını da dahil eden kavram “Gıda Egemenliği” kavramıdır.
Birbiri ile içiçe geçmiş bütün bu kavramların hukuki dayanak noktasını ise İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi içinde yer alan ve insanın sağlıklı beslenmesini sağlayacak geçim olanaklarından iradesi dışında mahrum kaldığı durumlarda yiyecek ihtiyacının karşılanmasına yönelik güvenceler oluşturulmasının bir hak olarak tanımlandığı madde oluşturur diyebiliriz. Sağlıklı beslenme sosyal bir haktır ve insanların bu haktan mahrum edilmemesi için gerekli önlemleri almak devletin asli görevlerinden biridir.
Tarım alanlarımız yok ediliyor; zeytinlikler ve meralar çimento, mermer ocakları, altın ve gümüş madenciliği gibi toksik kimyasal kirlilik yaratan sanayi yatırımlarına açılıyor; bebek mamalarında, pirinçte GDO çıkıyor; sermayenin allayıp pulladığı “organik gıda” pazarının kar payı büyüyor… Sağlıklı, doğal gıdaya ulaşmak büyük sorun haline geliyor; gıda ve beslenme en temel sosyal haklardan biriyken bir lüksmüş gibi sunuluyor ve bu hakka erişim engelleniyor.
Peki nasıl? Sorusuna verilecek yanıt başka sorular sormayı da gerekli kılıyor:
Gıda güvenliği ve güvencesi nedir? Sağlıklı beslenme hakkının kullanılması önündeki engelleri kaldırmak, gıda üretimi ve tüketimi sürecine müdahil olabilmek için neler yapabiliriz?
Sağlıklı gıda temini ve beslenme hakkımızı nasıl savunabilir; bilgi edinme hakkımızı ülkemizde mevcut gıda güvenliği sistemine müdahil olmamızı sağlayacak şekilde nasıl inşa edebiliriz?
Gıda güvenliği çalışmalarının üzerine yaslandığı laboratuvar analizleri hangi temellere dayanır?
Analitik çalışmalar hakkında nasıl bilgi sahibi oluruz? Gıdalarda pestisitler, antibiyotikler ya da ağır metal kalıntıları ile ilgili bir analiz raporunu nasıl değerlendirebiliriz?
Gibi sorular
17 Haziran Cumartesi saat 12.30 ‘da gerçekleştireceğimiz “Sosyal Bir Hak Olarak Gıda Güvenliği” atölyesinde konuşulacak, tartışılacak ve yanıtı birlikte aranacak sorular. Çalışma gıda ve tarım sorunlarına duyarlı medya çalışanı, gazeteciler, aktivistler, ana babalar ve bir yurttaş olarak konuya ilgi duyan herkese açık. (BŞ/BK)
Gıda Güvenliği Atölyesi
Konuşmacı: Bülent Şık
Tarih: 17 Haziran 2017,Cumartesi
Kayıt: 12.00’de
Atölye Başlangıç: 12.30’da
Yer: Kemankeş Mah. Kemankeş Cad. No:31 Karaköy/Beyoğlu 34425 İstanbul
İletişim: Sosyal Haklar Derneği, [email protected]