birartibir.org, Sanatçı Kazım Koyuncu’nun ölüm yıl dönümünü hatırlattı.
“Kâzım Koyuncu 25 Haziran 2005’te, çok genç yaşında, daha 33’ünde dünyaya veda etti. Erken gidişi bir şok yaratmıştı, acısı da hâlâ duruyor. Sadece Laz müziğine, Laz kültürüne değil, bütün bir rock’a taze nefes üflemiş, kültürle politikayı kendiliğinden meczetmişti. 2001 tarihli ilk solo albümü“Viya”nın ardından yaptığımız söyleşiyi anısına saygıyla, hasretle Roll’dan aktarıyoruz” notuyla Derya Bengi’nin Kazım Koyuncu ile yaptığı söyleşiyi paylaştı.
Söyleşinin bir kısmını yayınlıyoruz.
Konuşmaya albümün ikinci şarkısından başlayalım mı? Yaşlı bir kadının ağıtıyla modern gitar riff’leri bir arada… Ne anlatıyor “Domivamis”?
Kâzım Koyuncu: Yirmi sene önce köyde yapılan bir kayıttan, yaşlı bir kadının sesini aldık şarkının girişine. Şarkı kıtlık dönemini anlatıyor; bizim ulaşabildiğimiz Laz halk müziğindeki toplumsal konulara değinen tek şarkı. Sözler şöyle: “Kaymakamın iki gözü kör olsun / Karısı da benim gibi olsun / Açlıktan takatsiz kalsın / Bitmiyor derdim sıkıntım // Ekmek yok, paramız yok / Mısır bulmak için bir sürü köy dolaştım / Elim boş geri döndüm / Bitmiyor derdim sıkıntım…” Muhtemelen 20’li, 30’lu yılları anlatıyor… Babaannem de fındık kabuklarından ekmeğe benzer bir şey yapıp yediklerini anlatırdı. Fındıktan, mısırdan bol şey yoktur bizim oralarda. Fakat şarkıda mısırın bile yokluğu anlatıldığına göre, ciddi bir kıtlık dönemiymiş. Hem siyasal açıdan hem de iklimsel açıdan acı bir dönem.
Normalde kemençeyle söylenen bir şarkı mı bu?
Hayır. A capella. Laz müziğinde tulum, bazen de kemençe kullanılıyor; kavalın da kullanıldığı görülmüştür. Fakat ağırlıklı olarak şarkılar tek insan sesine, vokale dayalıdır.
İnsanlar bilse de konuşmazdı, küçük görürdü Lazcayı. Şu anda Lazlarıçok rahat buluyorum. Bunun kahramanının Zuğaşi Berepe olduğunu düşünüyorum. Lazlara duygusal olarak ulaştık.
Kadının sesine karışan harika bir gitar riff’i kullanmışsın. Beğenen de, beğenmeyen de sana şu soruyu soracaktır: O gitarın orda işi ne?
Biz bu melodinin en otantik halini kadının sesinden koyduk, böylece tarihsel sorumluluğumu orada tamamlamış oldum. Ordan yırttım. Günyüzüne çıktı şarkı, ilk defa yayınlanıyor çünkü. Çok etkilendiğim bir melodi, çok etkilendiğim bir ses ve harikulâde sözler… Onun hemen yanına kendi kişiliğimizi koymak mecburiyetindeydik. Kendi hislerimi, gitarı çalan arkadaşın hissettiklerini… Sadece arşivlik bir şey olması mümkün değildi. O gitarları çok sert biçimde koyduk, üstelik senkrona hiç dikkat etmedik. Ritmler de hiç Laz ritmleri değil, daha çok Bektaşi-Alevi müziğindeki ritmler gibi…
Sence o gitar ne diyor? Kadının anlattıklarını pekiştiren bir unsur mu, yoksa farklışeyler mi söylüyor?
Orda aslında kaval da enteresan. Kaval kadına daha yakın bir şeyi çağrıştırıyor. Gitarsa yırtıyor. Bir taraftan geçmiş var, bir taraftan biz varız. Gitar bizi ifade ediyor. Bence gitar orda kadının hissettiklerine dair bir duyguyu vermiyor, belki bir nebze kızgınlık veriyor, ama bana hissettirdikleri serbestliğe, özgürlüğe, geleceğe dair bir şey. Ama neticede o gitar sesi, o kadının sesinin bizde uyandırdığı etkilerden ortaya çıktı. O kadın olmasaydı, o riff de olmayacaktı tabii.
TIKLAYIN – Söyleşinin tamamamunu okuyun
(EMK)