*Afganistanlı göçmenler yürüyerek yolculuk yapıyor.
Afganistan'da Taliban'ın güçlenmesiyle dengeler tekrar değişirken 20 yıldır bitmeyen savaşla yaşayan insanlar yeni bir göç dalgası başlattı.
Afganistan'dan gelen göç dalgasının Türkiye'ye yönelmesi ihtimali ise her platformda en çok konuşulan konulardan biri. Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde öğretim görevlisi olan göç uzmanı Doçent Didem Danış sorularımızı yanıtladı.
Afganistan'da Taliban'ın varlığı arttıkça göç konusu Türkiye tarafında çok konuşulur oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son günlerde özellikle sosyal medya üzerinden Afganistan üzerinden mülteci karşıtlı söylemlerin arttığını görüyoruz. Bunun sebeplerinden biri ana muhalefet liderinin Suriyeli mültecilerle ilgili söylediği sözlerin zamanlaması.
Var olan bir rahatsızlığın daha serbest bir şekilde dile getirilmesine neden oldu. Afganistanlı mültecilerin fotoğrafları da aynı zamana denk geldi ve sosyal medyada bir infial oluştu.
Öncelikle şunu söyleyeyim Türkiye'ye Afganistan'dan uzun zamandır çok sayıda göçmen geliyor. Özellikle yaz aylarında yürüyerek, dağları aşarak gelenlerin sayısı artıyor.
Bazılarının söylediğinin aksine, henüz Afganistan'da yaşanan siyasi gelişmelerin, Taliban'ın ilerlemesinin etkilerini görmüyoruz. Şu an bizim gördüğümüz yıllardır perişan olmuş bir halkın süren göçünün bir devamı.
Afganistan'daki siyasi değişikliklerin ve Taliban'ın ilerlemesinin etkilerini önümüzdeki aylarda göreceğiz.
"Birleşme noktası mülteci karşıtlığı"
Genel olarak Türkiye mültecilere bakış açısı olarak şu anda nasıl bir noktada?
Pek çok yönden kutuplaşmış ve ayrışmış bir toplum olmamıza rağmen Türkiye'de, toplumun büyük kısmının birleştiği nadir konulardan biri mülteci karşıtlığı. Yapılan pek çok araştırmada da bu gözüküyor.
Farklı siyasi parti seçmenlerinin hemfikir olduğu bir konu mülteci karşıtlığı. Bir partiyi destekleyenler arasında yüzde 80 ise bir başka partiyi destekleyenler arasında yüzde 70 gibi oranlar var.
Ama toplamda baktığımızda yüzde 65'in üzerinde bir mülteci karşıtlığı görülüyor. Bugüne kadar, toplumda bir rahatsızlık ve tepki olmasına karşın siyasiler bu konuyu çok fazla gündeme taşımadıkları için bu tepkiler fazla medyaya yansımıyordu.
TIKLAYIN - Afganistan Savaşı'nın 20 yılı: Bitmeyen keder
"Kurz'unki çok bahtsız bir açıklama"
Avusturya Başbakanı Kurz'un Afganistanlı mülteciler ile ilgili sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hükümetimiz açısından çok bahtsız bir açıklama. Türkiye'de zaten tartışmaların yoğun olduğu bir dönemde daha da fazla tepki yarattı.
Bahtsız diyorum ama bir yandan da Avrupa'nın pozisyonunu bize açık açık gösteren bir açıklamaydı, ki ondan hemen önce de Merkel de benzer bir açıklama yaptı ve Türkiye'nin mülteci karnesini çok başarılı bulduğunu ama Türkiye'yi yakın gelecekte AB üyesi olarak görmediğini söyledi.
"AB onları üçüncü ülkelere devrediyor"
Dolayısıyla, AB aslında göç politikaları konusunda çok net. Ana hedefleri, göçü kontrol etmek, düzensiz göçü engellemek ve bu amaçla yürütülen sınır kontrolü görevinin bir kısmını da bizim gibi üçüncü ülkelere devretmek.
Bu hizmetlerin karşılığında maddi ve başka bazı destekler veriyor. Bu anlamda Avusturya Başbakanı'nın da, Merkel'in de söyledikleri Avrupa'nın gerçek tavrını gösteriyor ama Türkiye'deki tepkiyi ve mültecilere yönelik nefret havasını da iyice körüklemiş oluyor.
Peki genel olarak entegrasyon için nasıl bir noktadayız? Ne yapılmalı?
Bir kere şunu vurgulamak gerekiyor; entegrasyon sonlu bir süreç değildir. Örneğin, Türkiye'den Almanya'ya giden göçmenlere bakalım. Bu göçün altmışıncı yılını geride bırakıyoruz bu sene, ama hala entegrasyondan tam olarak söz edemiyoruz.
Entegrasyon ve uyum süreci iniş çıkışlarla ilerler. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki şu anda muhalefet siyasetçilerinin başlattığı bu mülteci karşıtı söylem entegrasyonu kolaylaştırmıyor, tam aksine zorlaştırıyor aslında.
"Söylemler onları tedirgin ediyor"
2019 yazında İstanbul Valiliğinin geri gönderme kampanyasında da aynısı olmuştu.
Bu söylemler mültecileri çok daha tedirgin ediyor ve içe kapanmalarına, sadece kendi topluluklarıyla sosyalleşmelerine ve dolayısıyla bulundukları şehirlerde toplumun geri kalanıyla kaynaşmalarına engel oluyor.
Afganistan hakkında notlar
- Yaklaşık 32 milyonluk nüfusunun çoğunluğunu Peştunlar, Tacikler, Hazaralar ve Özbekler oluşturur.
- 1919'da kurulan monarşi neredeyse 50 yıl sonra Muhammed Zahir Şah'ın tahttan indirilip cumhuriyetin ilan edilmesine kadar devam etti. 1
- 1978'de ikinci bir darbenin ardından Afganistan sosyalist bir devlet oldu, bu olay 1980'li yıllarda mücahit isyancılara karşı Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a müdahalesine yol açtı.
- 1996 yılına gelindiğinde ülkenin büyük kısmı ülkeyi gelecek 5 yılı aşkın süre boyunca totaliter bir rejimle yönetecek olan İslami köktendinci Taliban tarafından ele geçirilmiş durumdaydı.
- 2001'de ABD işgali sonucu Taliban yönetimi sonlansa da ülkenin önemli bir bölümünu kontrol ediyor. Taliban, ABD'nin ülkeden çekilmesiyle tekrar güçlenmeye başladı.
- Afganistan, başkanlık sistemi ile yönetilen üniter bir İslam cumhuriyetidir. Ülkede terörizm, yoksulluk, çocuk malnütrisyonu ve yolsuzluk üst seviyededir.
(PT)