DEMOKRASİ NOTU 67'DEN 55'E DÜŞTÜ
Siyaset bilimciler: "Trump Amerikası, hızla otoriterleşmeye kayıyor"

ABD'de 500'ü aşkın siyaset bilimcinin katıldığı bir anket, büyük çoğunluğun ülkenin liberal demokrasiden bir tür otoriterliğe doğru hızla ilerlediğini düşündüğünü ortaya koydu.
Bright Line Watch adıyla bilinen karşılaştırmalı ankette, ABD'de yerleşik bilim insanları Amerikan demokrasisinin performansını 0 (tam diktatörlük) ile 100 (mükemmel demokrasi) arasında bir ölçek üzerinden derecelendiriyor. Kasım'da Trump'ın Başkan seçilmesinden sonra, akademisyenler Amerikan demokrasisine 67 puan vermişlerdi. Trump'ın ikinci döneminin ilk birkaç birkaç haftasında bu sayı 55'e düştü.
"ABD yanlış yönde ilerliyor"
Dartmouth'ta siyaset bilimi ve kamu yönetimi profesörü ve Bright Line Watch eş direktörü John Carey, "Bu ani bir düşüş" diyor. "Kesinlikle bir fikir birliği var: ABD yanlış yönde ilerliyor."
Carey, Kasım ve Şubat arasındaki düşüşün, Bright Line Watch'un 2017'de Amerikan demokrasisine yönelik tehditler konusunda akademisyenler arasında anket yürütmeye başlamasından bu yana en büyük düşüş olduğunu söyledi. Ankette, katılımcılar hükümetin basına müdahale edip etmediği, siyasi muhalifleri cezalandırıp cezalandırmadığı ve yasama ile yargının yürütme yetkisini kontrol edip edemediği gibi 30 demokratik performans göstergesini göz önünde bulunduruyor.
"Artık liberal bir demokraside yaşamıyoruz"
Tüm siyaset bilimciler Trump'a endişeyle yaklaşmıyor, ancak Carey gibi demokrasi ve otoriterlik arasındaki çatışkıya odaklanan birçok kişi, göreve geldiği ilk birkaç ay içinde Trump'ın yürütme yetkisini genişletme girişimlerinden derinden rahatsız.
Harvard'da siyaset bilimi ve kamu yönetimi profesörü ve "Demokrasiler nasıl ölür"ün (How Democracies Die) ortak yazarı Steven Levitsky, "Bir tür otoriterliğe kaydık" diyor. "Bazılarına kıyasla nispeten hafif. Kesinlikle geri döndürülebilir, ancak artık liberal bir demokraside yaşamıyoruz."
Yıllarca Macaristan'ı izleyen Princeton Üniversitesi'nden sosyolog Kim Lane Scheppele de derin bir kaygı içinde: "Çok büyük bir hızla, rekabetçi otoriterlik denen şeye doğru kayıyoruz."
Bu akademisyenler "otoriterlik" derken, Çin'inki gibi anlamlı seçimleri olmayan tek partili bir devletten bahsetmiyorlar. Bunun yerine, akademisyenlerin Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerde saptadıklarını söyledikleri "rekabetçi otoriterlik" denen başka bir şeyden bahsediyorlar.
Rekabetçi otoriterlik
Rekabetçi otoriter bir sistemde, liderler iktidara demokratik yoldan gelir ve ardından denge ve denetleme sistemini aşındırır. Genellikle yürütme, kamu hizmetlerine ve savcılıklar ve mahkemelere önemli atamaları kendilerine sadık kişilerle doldurur. Daha sonra kamuoyundan gelen eleştirileri kısmak ve seçim alanını iktidar partisinin lehine çevirmek için medyaya, üniversitelere ve hükümet dışı kuruluşlara saldırır.
Princeton'da Çin üzerine çalışan siyaset bilimci Rory Truex."Hükümet yine seçimler yapacak ve [bunlar] nominal olarak demokratik olacak," diyor "Ancak bu seçimler artık özgür ve adil olmayacak."
Ankete katılan akademisyenlerin büyük çoğunluğu Trump'ın ülkeyi otokrasiye doğru ittiğini söylerken, buna şiddetle karşı çıkan ptofesörler de var. Buffalo Üniversitesi'nden emekli siyaset bilimci James Campbell, Trump'ın uzun zamandır süre giden sorunları çözmek için meşru başkanlık yetkilerini kullandığını söylüyor. Campbell, Trump'ın tarifeleri şirketlerin üretimi ABD'ye geri getirmeye zorlamak için kullandığına işaret ediyor. Son yıllarda firmaların işlerini denizaşırı ülkelere, özellikle de Çin'e taşımasına yol açan ekonomik küreselleşme, Kuzey Carolina'daki mobilya üreticilerinden Ortabatı'daki otomobil montaj hattı işçilerine kadar herkesin işlerini kaybetmesine neden oldu.
Campbell, Trump yönetimi için "Bence mükemmel bir iş çıkardılar" diyor. Campbell, birçok siyaset bilimcinin kendisinden veya politikalarından hoşlanmadıkları için Trump'ı otokrat olarak görebileceğini düşünüyor.
"Sanırım çoğu sol siyasetten geliyor," diyor. "Hepsi bir araya gelip 'Ah, ah, Trump kötü bir adam. O otoriter.' diyerek rahatlıyorlar."
Trump otokratların taktiklerini kullanıyor
Ancak birçok demokrasi uzmanı Trump yönetiminin otokratlarca kullanılan taktikleri kullandığını söylüyor ve belirli eylemlere işaret ediyorlar. Örneğin, Trump'ın Federal İletişim Komisyonu (FCC), Trump yanlısı Fox News Channel'ın sahibi olan Rupert Murdoch'un Fox'u hariç tüm büyük yayın kuruluşları hakkında tahkikat yürütüyor.
Trump döneminde Beyaz Saray basına yönelik yeni sınırlamalarla mesajların daha sıkı bir biçimde denetlenmesi peşinde. Federal iletişim Komisyonu (FCC), CBS televizyonunun Trump'ın 2024 seçimlerinde rakibi Kamala Harris'le röportajını nasıl düzenlediğini ve NPR radyosunun ve Kamu Yayın Hizmeti'nin (PBS) kurumsal taahhüt maddelerine ilişkin düzenlemelere uyup uymadığını sorguluyor. Bunun sonucunda FCC'nin bu yayın şebekelerine mali zarara uğratacak şekilde yerel yayın lisanslarını iptal edebilir.
Princeton'dan Scheppele, mevcut durumun Başbakan Viktor Orbán dönemindeki Macaristan'ı hatırlattığını söylüyor. Orbán, büyük ölçüde devlet reklamlarına dayanan Macar medyasının iş modelini hedefe koymuştu.
Scheppele, "Bir gecede [Orbán] bağımsız ve muhalif medyaya tüm reklamları kesti," diyor. "Hepsinin bütçesinde bir delik açıldı."
Başka bir örnekte Trump, antisemitizm endişeleri gerekçesiyle Harvard, Princeton ve Columbia dahil üniversitelerin milyarlarca dolarlık fonlarına el koydu veya koymakla tehdit etti. Scheppele, Orbán'ın da hükümetini eleştiren üniversiteleri hedef aldığını söylüyor.
"İlk iki yılda Orbán üniversite bütçelerini yüzde 40 oranında kesmişti," diyor.
Otoriterliğin bir göstergesi: Hükümet misillemeleri
Levitsky'ye göre otoriterliği ölçmenin bir başka yolu da hükümete alenen karşı çıkmanın bir maliyeti olup olmadığı. Trump döneminde bunun bir maliyeti olduğunu söylüyor. Örneğin Trump, sevmediği şirketlerdeki avukatların hükümet binalarına girmesini ve hükümet müteahhitlerini temsil etmesini yasaklayan yürütme emirleri yayınladı.
Hükümetin misilleme yapması korkusu artık toplumda yayılıyor. Bu haber için NPR'ye konuşan bir akademisyen daha sonra alıntı yapılmamasını istedi ve Trump yönetiminin üzerinde çalıştığı araştırma hibelerini keserek kendisini cezalandırmaya çalışabileceğinden korktuğunu söyledi. NPR'nin ifade özgürlüğü üzerine yakın zamanda yayınladığı bir dizide, birçok kişi adının açıklanmasını istemedi.
Ancak Trump'ın otokratik eğilimleri olduğunu söyleyen bazı akademisyenler bile Amerikan sisteminin bunlara dayanabilmesi gerektiğini düşünüyor.
Austin'deki Teksas Üniversitesi'nde siyaset bilimci Kurt Weyland, alt mahkemelerin şu ana kadar Trump'ı denetlediğini söylüyor. Ayrıca Trump'ın, Venezuela'nın Hugo Chávez'i ve El Salvador'un Nayib Bukele'si gibi otokratik liderlerin sahip olduğu ezici halk desteğine sahip olmadığını ve bunun ülkelerinin siyasi sistemlerini değiştirme yetenekleri için çok önemli olduğunu söylüyor.
Örneğin, geçen hafta Beyaz Saray'da Trump ile görüşen Bukele, yüzde 90'ın üzerinde onay oranları gördü ve geçtiğimiz yıl ezici çoğunlukla yeniden seçildi. Buna karşılık, yakın zamanda yapılan bir anket Trump'ın görev onay oranının yüzde 43'e düştüğünü ve halk oylarının neredeyse yarısını alarak yeniden seçildiğini gösterdi.
"Bu popülist liderler, gücü ciddi şekilde yoğunlaştıran ve ülkeleri rekabetçi otoriter yönetime doğru yola sokan kırılma noktası olan yeni anayasalar tasarlamayı başardılar," diyor "Popülizm Tehdidi Karşısında Demokrasinin Direnci: Küresel Vesveseye Karşı" yazarı Weyland. "Amerika Birleşik Devletleri'nde bu söz konusu bile olamaz."
Anketini Şubat başlarında gerçekleştiren Bright Line Watch yakında bir anket daha yapmayı planlarken Eş direktör Carey, siyaset bilimcilerin Amerika'nın demokrasisinin sıralamasını daha da aşağı çekmelerini bekliyor.
(AEK)