Ankara’da evine yapılan baskınla gözaltına alınan belgesel yönetmeni ve gazeteci Sibel Tekin’in çıkarıldığı mahkemece ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla tutuklanması, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısıyla protesto edildi.
Açılamaya, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın-İş, Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası (Haber-Sen), Kaos GL, Belgesel Sinemacılar Birliği ile pek çok sivil toplum kuruluşundan temsilcisi katıldı.
“Hangi örgütün üyesi, karar vermelerini bekliyoruz”
Toplantıda ilk olarak konuşan İHD Ankara Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Sevinç Koçak TEM dosyasında, savcının tutuklamaya sevk tutanağında, mahkeme heyetinin tutuklama kararında ya da cezaevine gönderilen belgelerde Sibel Tekin’in hangi örgütün üyesi olduğuna dair herhangi bir bilginin yer almadığı kaydetti.
“Savcı ve mahkeme heyetine, hukuksal dayanaklarla verilmediği açıkça belli olan bu kararı hangi gerekçeyle verdiklerini sormak istiyoruz. Sibel ve kamerasının hangi örgütün üyesi olduğuna karar vermelerini de merakla bekliyoruz” diyen Koçak, şunları söyledi:
“Sibel Tekin, Belgesel Sinemacılar Birliği üyesi bir sinemacıdır, video eylem aktivistidir, akademisyendir. Ankara’nın yakın tarihinin hafıza kaydıdır. Kamerası, Ankara sokaklarında hak arayan herkesin tanığıdır. Yaptığı tüm çekimler mesleğinin gereğidir ve belgesel film için çekim yapmak suç değildir.
“Yıllardır sokağın kayıt kanıt hakkını savunarak çekim yapan Sibel Tekin’in, özgür kaldığında yine kamerasını eline alarak kaldığı yerden çekimlerine devam edeceğine şüphemiz yok.
“Ankara’da hak mücadelesi verenlerin de bu kentin hafızasına sahip çıkacağından kimsenin şüphesi olmasın. Baştan sona haksız ve hukuksuz ilerleyen bu tutukluluk sürecine derhal son verilsin. Belgesel sinemacı Sibel Tekin derhal serbest bırakılsın.”
“İnsan hayatıyla oynamak bu kadar kolay olmamalı”
Belgesel Sinemacılar Birliği Başkanı Tufan Taştan, Sibel Tekin’in birliklerinin üyesi olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Belgeselcilere yönelik son zamanda artan şiddet endişemizi büyütüyor. Sibel, 18 yıl boyunca, dünyanın her yerinden gelen yüzlerce filmle Türkiye’deki izleyicileri buluşturduğumuz Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali’ne ve birliğimizin her türlü faaliyetine gece gündüz emek vermiş, güler yüzü ve sıcak enerjisiyle yanındakilere hep moral kazandırmış, kendi çalışmalarımızı da çekip belgelemeyi hiç ihmal etmemiş, yorulmak bilmeyen bir arkadaşımız. Ve gelecek kuşaklara bilgi-belge aktarma görevini gönüllü olarak üstlenmiş bir belgeselci. Çocuklarımız, gençlerimiz için iyi bir şeyler yapmaya çalışan herkesi cezalandırmak zorunda mıyız?
“Çektiklerimizi, kurguladıklarımızı, ulaştığımız belgeleri gelecek kuşaklara aktarmak için arşivlemek meslekî sorumluluğumuzdur. Sibel, kimse adına değil hakikat adına bu sorumluluğu yerine getiriyor. Bu sorumluluğa sahip çıkmazsak kendimize belgesel sinemacı diyemeyiz. Sibel Tekin ile ilgili hukuki süreci gözümüzü ayırmadan izleyeceğiz. Ne suçlama yapılırsa yapılsın kabul etmeyeceğiz, çünkü Sibel’i tanıyoruz. İnsanların hayatlarıyla oynamak bu kadar kolay olmamalı. Sibel Tekin derhal serbest bırakılmalı, el konulan bütün ekipman ve arşivi eksiksiz geri verilmeli.”
“Basın emekçileri büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıya”
Sibel Tekin’in avukatı Mehtap Sakinci, müvekkilinin sadece özgürlüğünden mahrum bırakılmış bir adli kontrolle karşı karşıya bırakılmadığını, yaşam hakkı dışında pek çok hakkının da ihlale uğradığını söyledi.
“Bugün Türkiye’de bir basın emekçisini, bir akademisyeni, bir kamu emekçisini bir suç şüphesiyle yaftalamanın tam karşılığında itibarsızlaştırma süreciyle birlikte pek çok hakkının da elinden alındığına tanıklık ediyoruz” diyen Sakinci, şu ifadeleri kullandı:
“Bugün Sibel’le ilgili en büyük öfkemiz, sadece tutuklanması değil, ona isnat edilen suçun büyüklüğü bakımından da itibarsızlaştırması da. Bu anlamda bütün mücadelemiz ilk etapta Sibel’in serbest bırakılmasına olduğu kadar, iade-i itibarının da sağlanması için elimizden geleni yapacağımızı, Sibel’i gerek hukuken temsiliyette gerek kamuoyuna anlatmak noktasında da bize çok fazla iş düşüyor.
“Sibel’in neyle suçlandığını ve sonrasında nasıl örgüt üyeliği suçlamasıyla karşı karşıya bırakıldığını anlatmak istiyorum. Sibel Tekin kış saati uygulamasıyla ilgili özellikle işçilerin ve çocukların yaşadığı zorluklara dikkat çekmek amacıyla bir belgesel çekmek istiyor. Ankara’da en çok işçinin emekçinin bulunduğu, insanların saat 05.30-06.00’da güne başladığı Tuzluçayır Mahallesi’ni seçiyor. Soruşturma kapsamında neden Tuzluçayır’ı seçtiğine dair de altında kasıt arayan pek çok soru da yöneltildi müvekkilime.
“O gün 06.45 civarında Tuzluçayır’a geliyor ve okulların ışıklarını, insanların koşuşturmacalarını arkalarından çekiyor ve başka görüntü yakalayabilmek için 20-25 dakika daha yürüyor ve Dikimevi metrosuna geliyor ve buradan da Beytepe Kampüsü’ne, işine dönüyor.
“Mehmet Çekiç Ortaokulu’nun bahçesinde servis araçlarını var ve dışarıdan baktığınıza kime ait olduğunu bilemezsiniz. Tabi Sibel de bunların gardiyanların servisleri olduğunu bilmiyor ve rastgele birkaç görüntü alıyor. Bize önce polislerin servis araçlarının bulunduğu noktaya yönelik bir çekim yaptığı ve bunun şüpheli bulunarak ihbar edildiği söylenmişti. Sonrasında Ankara TEM Şube Müdürlüğü bunu polise bir suikast girişimi mi, bir eylem hazırlığı içinde keşif amacıyla bir faaliyet mi diye çok fazla sorguladı ve Sibel’i bırakmamak adına ne bulunabileceğine dair bir çalışma yürüttüler.
“Türkiye’de şunu görüyoruz; muhalif olmanız tek başına yeterli bir sebep olabilir ya da sokaktaki gerçeği belgelendirmekle, kayıt altına almakla ilgili iradeniz zaten muhalefet olarak değerlendiriliyor ve artık basın emekçilerinin aidiyeti ne olursa olsun, ne yazık ki büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıya kalacakları anlamına geliyor.
“Bu sistem, bu kadar emeğiyle ve var gücüyle çalışan bir insandan terörist yaratmaya, bir suçlu yaratmaya çalışıyor ama bu dosyadan kesinlikle suçlu çıkmayacak. Bu dosyada bir şüpheli yok, şüphelisi olmayan bir dosyadan örgüt üyeliği suçlamasına gelinemeyeceğinin hepimiz farkındayız.”
“Biz bu gözdağına teslim olmayacağız”
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Ankara Şube Başkanı Sibel Hürtaş da Sibel Tekin’in gözaltına alınması ve tutuklanmasının, insan hakları savunucularına yönelik politikanın son halkası olduğuna dikkat çekerek, şunları ekledi:
“Sibel’in bugün ev baskınıyla gözaltına alınması, onu kriminalize etme politikasının bir parçasıydı. Hiçbir örgüt ismi belirtmeden, örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklanması, bir itibarsızlaştırma politikası ve tutuklanması da bir cezalandırma politikasıdır. Sibel bu kentin gözüdür, hafızasıdır, kaydıdır.
“Her zaman bizim sesimize ses oldu, her zaman bizim yanımızda oldu. Biz de bugün Sibel’in yanında olacağız. Biz biliyoruz ki bugün Sibel’in, dün diğer arkadaşlarımızın başına gelenler, hepimize verilmek istenen bir gözdağıdır. Biz bu gözdağına teslim olmayacağız. Sibel’i de alacağız ve kaldığımız yerden devam edeceğiz.”
(AO / HA)