Prens Adaları ya da bilinen adıyla Adalar’daki ulaşım ve Adalar’ın kültürel varlığının korunması yeniden gündemde.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri’nin (İETT) elektrikli Adabüs’leri 15 Haziran’da uygulamaya kondu.
İstanbul Adaları'nın UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmasına katkıda bulunmak üzere oluşturulan sivil girişim “Dünya Mirası Adalar Girişimi” kurucu üyelerinden Derya Tolgay, Adalılar’ın neden minibüse karşı olduğunu bianet’e anlattı.
Tolgay, Adalar’ın tarihine değinerek, Adalar’ı korumanın herkesin yükümlülüğü olduğunu söylediği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Ada yolları yasalarda yaya yolu olarak geçiyor. Geçtiğimiz hafta yasalara uyulması talebiyle, yaya yolunda duran arkadaşlarımız gözaltına alındı. Bundan yedi-sekiz gün önce ise Ada halkı için bir toplantı yapıldı ve İETT Genel Müdürü ile Adalar Belediye Başkanı bize bu minibüslerin yola çıkmayacağı sözünü verdi. Ancak bu söz tutulmadı ve bizler büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Halbuki seçilmeden önce, kültürel varlıkları koruyacağını, kent suçlarına karşı Ada halkıyla mücadele edeceğini söyleyen yerel bir yönetim vardı. İstanbul’un en özel kültürel ve doğal miras alanlarından biri olan Adalar’da, yerel halkın bu mirası koruma taleplerinin seçilmiş yerel yönetimlerce karşılanması gerekiyor.
Büyükadalıların minibüs tepkisi sürüyor
SİT alanı
“1930’larda Atatürk’ün ziyareti sonrası, yayalaştırma kararı alınarak Adalar’da arabalar yasaklandı. Adalılar, Adalarda minibüs istemiyor, çünkü Adalar yaya bölgesi ve 1984’ten bu yana SİT alanı. Akabinde Koruma Bölge Kurulunun ilgili kararları uyarınca çok sınırlı kamu hizmeti dışında, Adalar’da her türlü elektrikli ya da fosil yakıtlı motorlu taşıt kullanımı yasak. Bu karar doğrultusunda kamu hizmetini sağlayan ambulans, itfaiye, polis gibi araçlar dışında ada yollarında diğer motorlu araçların kullanılmayacağı güvence altına alındı. Yani özetle Adalılar, Adalar’ın yaya bölgesi olarak korunmasını, koruma mevzuatına ve ilgili kararlara uyulmasını istiyor.
“Öte yandan, bilim insanlarının yaptığı araştırmalara göre, Adaların 100 yıldır değişmeyen bir sokak dokusu var. İlçede, geçmişe ait üç imparatorluğun izlerini görmek mümkün. Adaların yüzde 60'ı orman, geri kalan yerleşim bölgeleri ise zaten tarihi yapılarla, özellikle ahşap köşklerle dolu. Olası bir yangında, kuvvetli rüzgârla alevlerin ormanları ve köşkleri sarması, Büyükada özelinde konuşursak, dört saati buluyor. Diğer adalarda bu süre daha kısa. En önemli ve kırılgan coğrafyalarından birine bu denli hoyrat yaklaşılmasının izah edilebilecek bir durum olduğunu düşünmüyoruz.
“İETT’nin uygulamaya koyduğu minibüslerle bir ambulansın, itfaiye aracının yan yana geçmesi mümkün değil. Elektrikli araçların yarattığı tehlikeler, tüm bu risk tablosunun başka bir boyutu. Araçlarda bulunan bataryalar bir anda patlayabiliyor ve bu araçlar tek kapılı.
“Ziyaretçi planı yok”
“Büyükada’da bir uçtan bir uca yürümeniz en fazla bir buçuk saat sürüyor. Senelerdir bir ziyaretçi planı yok Adalar’ın. 20 milyonluk İstanbul'un son kalan yeşil alanı ve insanların buraya gelmeye ihtiyacı var. Fakat Adalar’da hüküm süren turizm faaliyetleri ve kâr hırsı nedeniyle turistler, taksilere ve arabalara yönlendiriliyor. Ne Emniyet ne de Kaymakam bu konuyla ilgileniyor. Yasalara uymayanlara hiçbir işlem yapılmıyor, araçlar hiçbir denetime tabi değil.
“Araçlar yüzünden çok fazla trafik kazası oluyor. Yaralılar Kartal Devlet Hastanesi’ne götürüldüğü için kaydını dahi tutamıyoruz. Korsan araçlar nedeniyle haksız kazanç sağlayan ve buradan kendine dokunulmazlık sağlayan bir grup insan oluştu. Bunların hepsi, başımıza gelen ya da gelecek olan felaketin bir parçası.
“Sizin aracılığınızla haksız yere bize yöneltilen bir eleştiriye de yanıt vermek istiyorum. Biz Adalar’da ziyaretçi istemiyor değiliz, aksine, Adalar 100 yıl sonra da tüm güzelliğini koruyabilsin ve insanlar Adalar’ı öyle ziyaret edebilsin diye uğraşıyoruz. Adalar hepimizin. Korumak da hepimizin sorumluluğunda.”
Bisiklet ve faytonlar
Doğma-büyüme Büyükadalı olan ve Adalar’ın son yıllarda geçirdiği değişimden büyük üzüntü duyduğunu belirten Nayad Elbe de Tolgay gibi Adalar’ın bir ziyaretçi planı olmamasından şikâyetçi.
Kanada’da ziyaret ettiği bir adanın yıllar sonra da dokusunu koruduğunu ve aynısının Büyükada için geçerli olmadığını söyleyen Elbe, şöyle konuştu:
“41 yaşımdaydım ve doğma-büyüme adalıyım. Uzun zamandır ise daha çok yaz aylarını burada geçiriyoruz. Çocukluğumdaki Ada’da en çok bisikletlerin varlığını hatırlıyorum ve sonra da faytonları. Büyük bir mücadele sonucu faytonlar kaldırıldı. İyi de oldu. Çünkü Ada’ya gelen turistler, artık özellikle sadece faytonlar için buraya geliyordu. Atların durumu ise içler acısıydı. Beslenmiyorlar ve uzun süre çalıştırılıyorlardı. Günden güne zayıflayan hayvanlar bir süre sonra ölüme terk ediliyordu.
“Günde ne kadar insan taşıyabilirlerse, kâr nedeniyle bu neredeyse iki-üç katına çıkmıştı. Hâl böyle olunca atlar ölmeye ve kazalar olmaya başladı. Elbette özellikle tepede oturanlar için ulaşımın rahatlıkla sağlanabilmesi bir ihtiyaç. Alışveriş yaptığınızda bunu eziyet çekmeden evinize taşıyabilmeniz gerekiyor, herkes bizim gibi düz ayak yerde oturmuyor. Faytonların kaldırılmasından sonra akülü arabalar yaygınlaştı; fakat burada öncelik yaşlı ve sakatlarındı. Fakat bu sefer daha çok gençlerin altında görmeye başladık bu arabaları, yani her şey gibi o da dejenere oldu. Daha da fenası, bu bir sektöre dönüştü. Son iki senedir otobüsler geldi ve en son işte İBB’ye ait minibüsler girdi devreye. Bu esnada bir yandan da korsan taksi taşımacılığı başladı.
“Ada’nın kapasitesi var”
“Adalar, İstanbul sınırlarında insanların nefes alabileceği belki de son alan. Doğma-büyüme Adalı biri olarak kimseye ‘Buraya gelmesinler’ deme hakkına sahip değilim, bu hakkı görmem de kendimde. Özellikle yabancı düşmanlığına varan söylemlere denk geliyorum bu konuda, bu asla onaylayabileceğim bir durum değil. Ancak buranın bir kapasitesi, kaldırabileceği bir insan sayısı var. Ziyaretçi sayısının bir şekilde kontrol altına alınması gerekiyor, ki bu bence ziyaretçiler için de iyi bir şey. İnsanlar kalabalıktan ötürü vapurda dahi ayakta kalıyor. Geçen gün elektrikler kesildi örneğin ve bir süre gelmedi, muhtemelen Ada yoğunluğu kaldıramadı. Bu sorun, kolaylıkla çözülebilir; fakat yetkililer yanaşmıyor.
“Abimler Kanada'da yaşıyor ve orada Toronto Islands diye bir ada var. Tam şehrin karşısında yer alan bir dağda, Büyükada'dan Heybeli'ye geçer gibi geçiyorsunuz. Oraya ilk kez 2005'te gitmiştik, az-çok hatırlıyorum. Babamla iki kişinin binebildiği bisikletlere binmiştik, 19 sene geçmesine rağmen o kaldı aklımda. Bu sene mart ayında yine gittim ve inanır mısınız, ada yine aynı adaydı. Ne bir mekân açılmıştı ne de herhangi bir çevre tahribatı yaşanmıştı. 19 senede Büyükada’nın geçirdiği değişimi görüyorum ve şu anki hâli gerçekten içler acısı. Her şeyden önemlisi, korkunç bir trafik sorunu var ve araçlar inanılmaz hız yapıyor. Bunlar hiçbir denetime tabi değil.
“Seneye de metrobüs getirsinler”
“Nostalji gibi olacak; fakat şu an Ada’da sokakta oynayan çocuk göremezsiniz. Evet bunun bilgisayar ve tablet çağıyla da ilgisi var; ancak çocuklar sokakta oynamak istediğinde buna izin vermiyoruz ne yazık ki. Çünkü kaç kere çocuklara ve bisikletlilere çarptı araçlar. Ada yolları yaya yolu olarak kurulmuşken, şu an bir yaya olarak kaldırım dışında yürüyebileceğiniz bir yol yok.
“Bir Adalı olarak bu araçlara karşıyım, hatta bir Adalı olarak şu an Azmanbüsleri protesto edenlerin altındaki Yukilere de (elektrikli motor) karşıyım. Şu anki minibüslerin de kimseye bir faydası yok, aksine zararı var. Üzerine ahtapotlar çizerek büyük, kocaman tekerlekleri olan, Ada’nın yapısına uygun olmayan bu araçları sevimli hâle getiremezsiniz. Bu sorunun varacağı nokta metrobüs mü gerçekten? Rengârenk boyasınlar üstünü, seneye de metrobüs getirsinler o hâlde. Bunun bir anlamı yok ve gerçekten çok üzücü.” (TY)