Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun Türk Silahlı Kuvvetleri'yle (TSK) ilgili sözlerinin ardından dokunulmazlığının kaldırılmasına dair hazırlanan fezleke, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığına sunuldu.
Anadolu Ajansı’nın aktardığına göre, TBMM Başkanlığına iletilen fezleke, Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale edildi.
Süreç nasıl işliyor?
Dokunulmazlığının kaldırılması istenen milletvekili, isterse Hazırlık Komisyonunda, Hazırlık Komisyonunun raporunu sunmasının ardından Karma Komisyonda ve TBMM Genel Kurulunda yazılı veya sözlü olarak kendisini savunabileceği gibi herhangi bir milletvekiline de kendisini savundurabiliyor.
Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor.
Genel Kurul'daki görüşmelerin ardından Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel Kurul'da kabul edilmesi halinde, milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor. Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor.
Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında "gereğinin yapılması" için dosyayı ilgili savcılığa havale ediyor.
Ne olmuştu?
Sezgin Tanırıkulu, 8 Eylül'de katıldığı TV100 yayınında TSK'yle ilgili şunları söyledi:
"TSK'nın yaptığı her şey, eleştiriden azade değil. Biz milletvekiliyiz bunları sorgularız. TSK değil mi 12 Eylül'de darbe yapan? Bu ordu değil mi 15 Temmuz'da darbe girişimi yapan, köyleri yakan... Benim takip ettiğim davalar var. 15 köylüyü helikopterden atan TSK değil mi? AİHM kararıyla sabit hale gelen... Biz eleştirel yaklaşırız. Soru sorarız, doğru olup olmadığını sorarız, TSK üzerinden bu tür şaibelerin kalkması amacıyla bunu sorarız. 40 yılda her şeyi doğru yapsaydı Türkiye bu durumda olmazdı. AİHM kararı orada, 15 tane köylü, kim attı? Bu kadar köyü yaktı? Daha yeni Roboski Uludere oldu... Sizler de eleştirel yaklaşamadığınız için Türkiye bu noktaya geldi."
Tanrıkulu, bu sözlerinin ardından hedef gösterildi.
"Hakikatler linç ettiğinizde ortadan kalkmaz"
Tanrıkulu, sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:
"Ankara CBS hakkımda soruşturma başlatıldığını kamuoyuna duyurmuş. İki husus var; birinci olarak AKP'nin kuruluşundan önce gerçekleşmiş ve insanlığa karşı suç olduğu AİHM kararlarıyla sabit olan 'Kürtlere karşı' bu ağır ihlalleri AKP milletvekillerinin ve yöneticilerinin kurumsal olarak linç kampanyası başlatmaları ve Devlette devamlılık esastır prensibi üzerinden bun u sahiplenmeleri AKP'nin derin devletin yeni sahibi olduğunun bir kez daha itirafıdır. İkinci olarak; çetelerin, uyuşturucu kaçakçılarının, rantçıların peşine düşmesi gereken Ankara CBS'nın bir tatil günü hakkımda soruşturma başlatması ve kamuoyuna duyurması da göz ardı edilmemesi gereken bir uygulamadır.
"Geçmişteki hakikatler, şimdiki siyasi pozisyonlarınıza göre eğilip bükülemez, değiştirilemez. Aşağıda AİHM'in Türkiye'yi mahkum ettiği iki davadaki kararlarından kısa alıntılar aktarıyorum. İlkinde Ekim 1993 tarihinde Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı bir köyde 11 köylünün nasıl kaybettirildiğine ilişkin karar var. Devlet bu köylülerin helikopterle götürüldükten sonra kaybettirildiğini inkâr etmiş. Oysa kaybedilen 11 kişinin yakınları, akrabalarının helikoptere bindirildiğine tanıklar. Köylüler zorla kaybettirildi.
"İkinci dava Şırnak'ın Kuşkonar ve Koçağıllı köylerinin savaş uçaklarıyla bombalanması ve 33 köylünün öldürülmesine ilişkin AİHM kararı. Bunlar benim yargılarım değil, AİHM kararları. Şu an beni linç etmeye kalkan zihniyet, on yıl sonra Roboski'de bir katliam olduğunu söyleyenleri de linç edecek. Ama hakikatler siz linç ettiğinizde de ortadan kalkmaz."
Savcılık soruşturma başlattı
Tanrıkulu'nun açıklamalarından bir gün sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Tanrıkulu hakkında soruşturma başlatmıştı.
Tanrıkulu hakkında başlatılan soruşturmaya ilişkin "AKP'nin derin devletin yeni sahibi olduğunun bir kez daha itirafıdır" dedi.
CHP: Yetkili organlarımızda görüşülecek
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun, milletimizin gözbebeği Türk Silahlı Kuvvetleri’ni töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir” dedi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da "TSK bizim göz bebeğimizdir" açıklamasını yaptı.
Tanrıkulu, 10 Eylül'de yeni bir açıklama yaparak insan haklarını savunmaya devam edeceğini söyledi, "Ben hakikatleri dönemin koşullarına göre eğip bükenlerden, zora düşünce susanlardan değilim" dedi.
Kulp ve Kuşkonar davaları
Diyarbakır'ın Kulp ilçesinin Gurnik, Mezire, Pireş, Kepir, Şuşan mezraları ile Alaca köyü ve Muş'a bağlı Kayalısü köyü civarında 8 Ekim 25 Ekim 1993 arasında General Yavuz Ertürk Komutasındaki Bolu Tugayı askeri operasyon yürüttü. Askeri operasyonda 11 köylü gözaltına alındı, gözaltına alınanlardan bir daha haber alınamadı.
Gözaltında kaybedilenlerin aileleri 1993'te ilgili savcılıklara başvurdular ancak bir sonuç alamadılar. Dosyayı 1994'te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıdılar.
AİHM 31 Mayıs 2001'de davayı sonlandırarak Türkiye'yi, "11 kayıp kişinin ölümünden sorumlu olduğu ve etkili bir soruşturma yürütmediği için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. Maddesinin, 3. Maddesinin ve 5(1). Maddesini ihlalden" mahkum etti.
Kaybedilenler: Mehmet Salih Akdeniz, Celil Aydoğdu, Behçet Tutuş, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Bahri Şimşek, Mehmet Şah Atala, Turan Demir, Abdo Yamuk, Nusreddin Yerlikaya, Ümit Taş (16 yaşında).
26 Mart 1994'te Şırnak Uludere ilçesine bağlı Kuşkonar ve Koçağılı köyleri TSK tarafından bombalandı. Bombardımanda 38 kişi yaşamını yitirdi.
AİHM, 12 Kasım 2013’te verdiği kararda Türkiye'yi mahkûm etti. Türkiye’nin, mahkeme kararı gereği davacılara, mahkeme masrafları da dahil olmak üzere 2 milyon 310 bin 700 euro ödemesine karar verildi.
(TY)