“ATV’deyken emeklilik fırsatı doğdu. Hadi şuradan emekli olayım dedim. Dosyayı gönderdim, emekli oldum bana böyle olduğunu söyleseler vaz geçerdim. Sonrasında emekli olunca öğrendim. Maaşımı asgari ücretten göstermişler.”
Medyadaki kadın erkek arasındaki ücret eşitsizliğini böyle anlatan kişi gazeteci Ayşenur Arslan. Arslan, tam 45 yıldır gazetecilik yapıyor.
O, adına ister ana akım, ister iktidara yakın deyin onlarca medya kurumunda çalışmış, büyük kitlelere haberleri ulaştırmış, Türkiye’nin önemli siyasal süreçlerine tanıklık etmiş bir gazeteci.
Türkiye medyasının en fazla eleştiri alan yanlarından biri, kadın haberlerinde kullandığı dil ve yine haberlerde kadının görünür olmaması meselesi. Biz, eleştiri meselesine bir ekleme daha yaptık, bir eleştiri kapısı daha araladık.
“Acaba, medya sektöründe çalışan kadın ve erkek gazeteciler arasındaki ücret farklılığı nasıldı?”
Biz sorduk, gazeteci Ayşenur Arslan anlattı.
Uzun yıllardır hem ana akım hem de alternatif medya kanallarında gazetecilik yapıyorsunuz. Nelere tanık oldunuz?
Neoliberalizmin, Türkiye’ye dayatılma sürecine adım adım tanık oldum. Daha doğrusu, o sürecin hem tanığı oldum hem de içinde bulundum.
Aklıma gelen en önemli olaylardan bazıları, 12 Eylül mesela sonrasında Fettullahçıların düzenlediği kumpas davaları, Fettullah’ın palazlanması.
Türkiye’yi bugüne getiren her durakta ben gazeteciydim. 1974’te başladığım gazetecilik yolculuğum, hiç sona ermedi.
Özelleştirme döneminde, Özal döneminde gazetecilik yaptım. Özal dönemi de zaten 12 Eylül’le mümkün oldu. Bu nedenle o insanlar öldürüldü. Aydınlar, gençler 12 Eylül’de özelleştirme politikaları uygulanabilsin diye öldürüldü. Neoliberal sistem, bu ülkeye gelsin diye öldürüldüler. Neoliberal politikaları da ılımlı İslam ile mümkün kılacaklardı.
Özal bunun en özel örneği idi. Laik bir kadınla evlenmiş laik bir hayat süren ama aile tarafından koyu İslamcı tarikatlarla İslamcılarla haşır neşir olan bir politikacı. Esas özelliği de bu iki damarı bir araya getirip, uluslararası sermayenin arzuladığı şekilde duvarları indirmek ve neo liberaları politikaları dayatmaktı. Bunu da yaptı.
O dönemin medyasına gelecek olursak, ana akımdaki herkesin Özal’a bayıldığı bir dönemdi. “Özal beni aradı”, “Özal beni kahvaltıya çağırdı” söylemlerine sıkça tanık olurduk.
"TRT'de sıcak haberden kültür sanat muhabirliğine alındım"
Kadın bir gazeteci özelindeki tanıklığınız neydi?
Kadın gazeteci olarak çalışırken her zaman daha özel ayrımcılıklara ve eşitsizliklere maruz kaldığınızı hissederdiniz.
Mesela, ben 12 Eylül öncesinde TRT’de haber merkezindeydim. Orası haberin merkeziydi. Bilirsiniz, sıcak haberler, olaylar, son dakika gelişmeleri.. Çalıştığım dönem İsmail Cem’in TRT’nin genel müdürü olduğu dönemdi. Ancak, Cem gidince, onun yerine gelen ekip, hemen ilk iş olarak benim yerimi değiştirdi. Beni, kültür-sanat muhabiri yaptılar. Açık olarak da söylediler, “Sen kadınsın kültür san yap” dediler.
“Neden?” dedim, “Kadınsın” dediler. “Bugüne kadar sıcak haberdeydim” dedim. “Olsun” dediler. Bir kere kadın olmanın böyle bir yapısı var.
Kadın gazeteciler ve erkekler arasında ücret farklılıklar var mıydı?
TRT’de ücret olarak bir sorun yoktu. Kadın erkek olarak bakmıyorlardı, kıdemine bakıyorlardı. Ama özel kanallar başlayınca, ekrana çıkan ve çıkan kadın – erkek diye olağanüstü bir eşitsizlik süreci başladı. Olağanüstü kelimesi size olağanüstü gelmesin yaşananların tam karşılığı buydu.
Mesela?
Ali Kırca ekrana çıktığı için 150 milyar alırken, o bültenin bütününü kotaran ben 7 milyar alıyordum. Arada en az 20 misli fark var. Olağanüstü derken bunu kast ediyorum. O meşhurdu derlerdi. Ama benle aynı durumdaki Mehmet Tezkan da benden en az iki kat daha fazla maaş alıyordu. Bunu yaşadık hep yaşadık.
Özel kanalların yayılmasıyla, haberin “h”sinden haberdar olmayan güzel süslü genç kadınlar muazzam paralar aldılar ve almaya devam ediyorlar. Bunların örneklerini hala görüyoruz. Onlara da süs muamelesi yapılıyor. Kadın gazeteci olarak almıyor o ücreti.
Kadına bakış açısı bu nedenle önemli. Yönetici, kadını süs olarak görüyorsa para veriyor ama sen soru sormak istiyor kadın bir gazeteci olarak gazeteciliğini göstermek istiyorsan sana “dur diyor, para yok”. Kamu yayıncılığından özel sektöre geçince bunu her aşamada yaşadım muhtemelen halen yaşıyorumdur. Şu andaki durumu halen bilmiyorum.
"Akif Beki medya komiseri olarak programa getirildi"
CNN’deki programınızda bir anda Akif Beki de eklendi. Buna şaşırmış mıydınız? Bu da bir erkek dayatmasıydı diyebilir miyiz?
O programa Akif Beki’nin gelmesi sadece erkek meselesi değil. Erdoğancı biri olsun istendi yanımda. Her ne kadar ileride Erdoğan’la yolları ayrılsa da onu bir komiser gibi yanıma koydular. Medya komiseriydi.
Bir kadını da düşünmüşler aslında ondan öncesinde. Program yayın yönetmenimiz bana “Yanına Nagehan Alçı’yı koyacağız” dedi. Ben de “Neden olmasın?” dedim. Yönetmenimizin gözleri parladı, “Abla sahiden mi?” inanamadı. Dedim, “Giyeriz mayolarımızı çamur havuzunda güreşiriz. İnsanlar da bayıla bayıla izler.” Elbette bunu yapacağımda değil bunu asla kabul etmezdim.
Kendileri açısından beni dizginleyecek birini getirdiler. Ben ayrılırken Aydın Doğan’a gittim “Ben size göre yanlış yerde olabilirim ama mesela Dört Bir Taraf programında Enver Aysever vardı Altan Öymen vardı onlar da benim söylediklerimin benzerini söylüyorlar” dedim. Doğan bana, “ O programda Nagehan Alçı onarın hakkından geliyor, Akif Beki senin hakkından gelemedi” dedi. Ben Akif Beki’nin başarısızlığının kurbanı oldum. Beni kontrol edememiş, bana baş edememiş.
Mesela o programın, Medya Mahallesi’nin az önce anlattığınız erkek yönetmeni sizden daha fazla mı ücret alıyordu?
Maaşları bilmiyorum ama benden en az dört- beş kat daha fazla alıyordur. Aksini düşünmek söz konusu olamaz. Artı arabalar, faturaların ödenmesi yatlarda yemeler içmeler, ara ara büyük primler, bunlar artık o medyada gelenek haline gelmiş.
Medyada bu paralar reklam geliri ile karşılanıyor. Bu paralar atla deve bile değil küçücük şeyler aslında. Var olan bütçeye göre küçük. Bazı rakamları gerçekten ne sizlerin ne de benim aklım almaz.
"İtirazlarım haberilerime dairdi"
Ücret farklılıklarına itiraz ettiniz mi?
Çalışırken bu çok fark ettiğim bir durum değildi. İtirazlarım genellikle haberler ve başkalarının verilmeyen haklarına dair olurdu.
Kendi haberlerimin peşinde koştururken, detaylarda boğulurken ücret eşitsizliği hiç aklıma gelmezdi. Ücret farklılıklarını fark etmezdik.
ATV’deyken emeklilik fırsatı doğdu. Hadi şuradan emekli olayım dedim. Dosya gönderdim emekli oldum bana böyle olduğunu söyleseler vaz geçerdim. Sonrasında emekli olunca öğrendim. Maaşımı asgari ücretten göstermişler. Zaten az alıyorum ben. Ali Kırca’nın 20 kat aşağısında bir maaş alıyorum bir de asgari ücret üzerinden sigortamı yatırmışlar.
Asgari ücret alan bir gazeteci olarak emekli oldum. Kendi ücret farkının peşine düşecek biri olmadım bunu erdem sanıyordum.
Gazeteciliğiniz boyunca kimleri rahatsız ettiniz?
Ben sadece AKP’yi rahatsız etmedim. Cemaati de rahatsız ettim. Sadece AKP olsaydı bu kadar çabuk gönderilmezdim. Bir gün bir yönetici demişti “Sen AKP’ye laf edince bakan bey beni arıyor. Ama sen cemaate laf edince direk Aydın Doğan’ı arıyorlar” diye.
Onarın medyada yoğun birlikteliği vardı. Bu yaz tatilinde bunu yazmayı düşünüyorum. Orada hiç farkında olmadığım Gülen iş görüşmesini aşamamışım. Önemli bir kurumun haber müdürlüğü için görüşmeye gittim sonrasında o iş olmadı. Gülen mülakatını geçememişim.
Ayşenur Arslan hakkında İtalyan Dili ve Edebiyatı bölümünden 1972'de mezun oldu. TRT'nin açtığı redaktör muhabir sınavını kazanınca 1974'te TRT'de muhabir olarak gazeteciliğe başladı. 1982'de Güneş Gazetesine haber müdürü oldu. İki buçuk yıl sonra istifa etti. Üç ay sonra da Nokta Dergisinde çalışmaya başladı. 3 yıl da burada çalıştıktan sonra Söz Gazetesine geçti ve 49 gün sonra buradan da ayrıldı. Söz Gazetesi'nden ayrıldıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte reklam ajansı kurdu ve Ümraniye Belediyesi için Türkiye'nin ilk yerel dergisini hazırladı. Çeşitli Ansiklopedilerin İtalyanca çevirisini yaptı. Cumhuriyet Gazetesi'nde bir yıl çalıştı. Ardından Star TV'ye girdi. Önce bir kadın programı yaptı, sonra Yakın Takip adlı haber programının sorumluluğunu aldı. Daha sonra Ali Kırca ile birlikte ATV'ye geçti. 8 an sonra yine Star TV'ye geçtı. 16 yıl Ali Kırca'yla çalıştı, Kırca'nın ATV'de sunduğu haberleri hazırladı. Mehmet Ali Birand ile çalıştı. Aydın Doğan, Dinç Bilgin gibi basın sektörünün kilit isimleriyle çalıştı. CNNTürk'te Medya Mahallesi programını yaptı. Uludere katliamını duyurdu. Birlikte program yaptığı Hüsnü Mahalli tutuklanınca Aralık 2016'da Halk TV'deki Medya Mahallesi programında, 146 gazetecinin tutuklu olduğu ülkede artık yayın yapmayacağını duyurdu. Çok üzgün olduğunu söyleyerek, "Bazen susmak en güçlü tepkidir. Susarak bağırıyorum. Hoşçakalın" dedi ve izleyicilerine veda etti. Mahalli'nin serbest bırakılması ve ısrarlar sonrası Halk TV'deki Medya Mahallesi" isimli programını yeniden yapmaya başladı. |
(EMK/PT)