İşine geri iade talebiyle açlık grevindeyken tutuklanan öğretmen Semih Özakça Sincan 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde yazdığı mektup paylaşıldı.
Esra-Semih Özakça hesabından paylaşılan “Türkiye ve Dünya Halklarına” başlıklı 1 Haziran 2017 tarihli mektupta işten çıkarmalarını, eyleme başlayışlarını, karşılaştıkları polis saldırıları ve gözaltıları, tutuklanma sürecini anlattı.
Hapishanedeki açlık grevlerinin sonuç alıncaya dek süreceğini belirtti.
Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, işlerine iade talebiyle başladıkları açlık grevinin 93. Gününde. 24 Mayıs'tan beri tutuklular.
Semih Türkiye ve Dünya Halklarına hitaben mektup yazmış.Direnişten hapishaneye süreci anlatan 8 sayfalık bir mektup.https://t.co/bKAnYDOpby pic.twitter.com/pp8YxaBwLO
— Semih-Esra Özakça (@SemihOzakca) 8 Haziran 2017
“Çalışma hakkı elinden alınan emekçinin ne yapması beklenir?”
“[…]Çalışma hakkı ellerinden alınan ekmeğiyle onuruyla oynana emekçilerin ne yapması beklenir? Susup oturması mı? Yaşam ve iş hakkı için direnmesi mi? Bizim açımızdan yapılması gereken ve zorunluluk olan ikinci seçenektir, direniyoruz.
“[…] Direnişimiz sırasında, aylarca iktidar kanadından polis saldırı ve gözaltı dışında bir söz söyleme tenezzülünde bulunmaması tavrı… […] Yapılanlara rağmen, işkenceye, baskıya rağmen işimizi istemekten vazgeçmeyişimizin karşısında iktidar için denenmemiş tek seçenek bizi tutuklamaktı. Ya da işimize geri döndürmekti. Bizleri tutuklayarak açlık grevini ve bize olan desteği bitirebileceğini sananlar yanıldılar.
“[…]Her ne olursa olsun, işimize dönene kadar açlık grevimiz devam edecek, belki de büyüterek devam ettireceğiz eylemimizi.
“Ev baskınıyla bizi kriminalize etmek istediler”
“[…]Bizi adli kontrol imzamızı attığımız günün gecesinde evimizi basarak gözaltına alanların art niyetli oldukları, amaçlarının bizlere eziyet ve işkence çektirme olduğu açıktı. Savcılık makul bir şekilde bizleri ifadeye çağırsa tutuklanacağımızın emrinin verildiğini anlasak dahi ifadeye giderdik. Ev baskınıyla amaçlanan şey terör demogojisi yaparak eylemimizi ve bizi kriminalize etmek istemeleridir.
“Saatlerce evimiz arandıktan sonra bulunan suç unsurları koca bir hiçten ibarettir. Onlar da evimizde herhangi bir suç unsuru bulamayacaklarının farkındalardı. Zaten böyle bir unsur aramaya gelmemişlerdi. Arama ve evrak işlemleri bittikten sonra bizi zorla evden çıkarmak istediler. Bizi zorla götürmek, bize işkence yapmaktı. Bizi zorla, karga tulumba gözaltı aracına çuval gibi attılar. Bir gece yarısı yapılan bu işkencenin sağlığımız açısından doğuracağı sonuçlar vahim olabilirdi.
“Gözaltına alındık ve nezarete atıldık. […] Nezarethanelerin hepsinin tıklım tıklım olduğunu gördü ve beni iki kişilik yere üçüncü kişi olarak koydular. Tozlu ve kirli betonda yatmak zorunda bırakıldım. Almam gereken su, şeker, tuz ihtiyaçlarımı alamadım. Savcılığa derhal çıkarılmazsak su ve şekeri de almayacağımızı belirttik. Bunun üzerine savcılığa çıkarıldık.
“Talimatla yapıldığı belliydi”
“Savcı benim niyet ve düşüncelerimi sormanın dışında yapmış olduğum tek bir somut şey söyledi. O da kendi çalıp söylediğim bir şarkının videosunu bir facebook adresi paylaşmış ben de onu ya beğenmişim ya paylaşmışım. Ben sorusunu tekrarlayınca söylenilen durumdan suçlandığımı idrak edebildim. Savcının düşüncelerimi öğrenmek istediği ilginç sorulardan birisi: ‘bu yaptığınızın sonunda Gezi ve Tekel gibi ayaklanmaların çıkabileceğini düşündünüz mü?’
"Bunun benim sorunum olmadığı, onu düşünmesi gerekenlerin belli olduğunu, benim işim verildiğinde açlık grevimin biteceğini anlattım.
[…] Avukatlarımızın savunmaları devam ederken, savcı bey, çocuğunun okuldan alınması gerektiğini, hanımının da işi çıktığından çocuğunu alamadığı için kendi gitmesi gerektiğini söyledi. Bu işin talimatla yapıldığı en başından belliydi.
“[…]Savcılıkta savunmalarımız bittikten sonra savcı karar vermek için biraz zaman istemişti. O esnada Terörle Mücadele Polis Amiri ve başka bir polis savcılık odasına girdiler. Dakiklarca savcılık odasında kaldılar. […] Savcı, hatta zamanı çok az olan savcı, TEM polisleriyle bizimle ilgili karar verilirken ne konuşur beya Tem plisleri ne konuşur. Bunun cevabı çok kolay tahmin edilebilir. […]Savcı bizi şaşırtmayarak kararını ‘tutuklamaya sevk’ yönünde verdi.”
“Akşamüzeri nöbetçi hakimliğe de savunmamızı verdik ve tutuklandık. Hakim kararı okurken bizi dinlerken baktığı gibi, okuduğu kağıda da boş boş bakıyordu.”
“Sonuç alıncaya dek devam”
“[…]Hapishane koşulları, tecrit koşulları her insan için ağır koşullar olmasının yanında açlık grevine girmiş ve hareket kabiliyeti kısıtlanmış ve azalmaya devam eden birisi açısından çok daha ağırlaşması demek koşulların.
“[…]1) Hapishanede açlık grevimiz ısrarla, sonuç alıncaya kadar devam edecek.
2) Direniş alanında ve bütün meydanlarda sesimizin kısılmaya çalışılmasına karşı sesimiz yükselmeye devam edecek. […]”
Semih Özakça
1989 Eskişehir doğumlu. İki kardeşler. Yazları köylerindeki tarlada çalıştı. Sinıp Üniversitesi Sınıf Öğremenliği Bölümü’nü kazandı. Aynı bölümde okuyan Esra Özakça ile evlendiler.
Mezuniyetten sonra KPSS sınavlarına girdiler. 4+4+4 sisteme geçilmesiyle sınıf öğretmenliği atamaları düşmüştü, yüksek puanlara rağmen ilk sene atamaları yapılmadı.
İkinci sene, Semih Özakça askerde iken ilk ataması yapıldı. Erzurum Horasan’ın bir köyünde çalıştı. Ulaşım olmayan köy okulunun müdürü, hademesi ve öğretmeni oldu.
Erzurum’daki bir yılın ardından eş durumu ile Mardin Mazıdağı Cumhuriyet İlkokulu'nda görevlendirildi. Eşi Esra Özakça, “Öğrencileriyle çok vakit geçirirdi, hava güzelken eve geç gelir, öğrencileriyle piknik yaparlardır” diye anlatıyor.
Mardin’de ikinci sınıf öğrencilerini okuturken 9 Eylül 2016’da ikisi de bir genelge ile açığa alındı. 29 Ekim 2016'da Resmi Gazete'de yayınlanan 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile görevden ihraç edildi. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası üyesi.
Gülmen 9 Kasım'dan, Özakça 23 Kasım'dan beri oturma eylemi yapmak üzere Yüksel Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde.
11 Mart'ta süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başlayacaklarını duyurdular. 9 Mart'ta gözaltına alındılar. Açlık grevine gözaltında başladılar. (BK)