Karga Bar, Kadıköy'de "barlar sokağı" olarak bilinen Kadife Sokak'ın en köklü mekanlarından.
1996'de şehrin "kargalarını" buluşturmak hedefiyle açılan, 2001'de müdavimlerinin de katkısıyla sergiden sinemaya, canlı konserlerden modern dansa kadar pek çok sanat disiplininin icra edilebilmesi için "kargart"ı açan Karga Bar, 2007'den bu yana tamamen bağımsız ve bedavaya dağıtılan karga mecmua'yı çıkartıyor.
Eğlence dünyasında alışıldığın aksine sadece eğlence pompalamayan, derdi olan insanları bir araya getirerek bunu üretime dönüştürmeye çalışan Karga'yı sahibi Özer Bal ve karga mecmua'nın yayın yönetmeni Tayfun Polat'tan dinledik.
"Devlet adamları çocukluklarında karga kovalarmış"
* Karga'nın açılış sürecinden bahseder misiniz?
ÖB: Karga 1996 Ekim'de açıldığında tek katlı küçük bir yerdi. 1998'de ağır bir yangın geçirdik. Yangından sonra iki buçuk kat olarak 1998 Temmuz'da tekrar açıldı.
Burası aslında dördüz bir bina. Haydarpaşa'yı yapan mimar ve mühendislerin lojmanlarıymış eskiden. Almanyalılar tarafından yapılmış ama buralarda çok Rum evi olduğu için Rum evlerine benzeterek yapmışlar.
Kadife Sokak'ta açılan dördüncü alkollü mekan. Şu anda 20'den fazla alkollü mekan var.
* Barın adını neden Karga koymayı tercih ettiniz?
ÖB: En başta karga bizim çok sevdiğimiz bir hayvan. Türk Dil Kurumu'nda (TDK) karga "Tarlalara zararlı siyah kuş" diye tanımlanıyor. Biz buna katılmıyoruz. Sadece kargaların sosyal hayat içinde aykırı duruşları vardır.
Mesela Abraham Lincoln de Atatürk de çocukluklarında çiftliklerde karga kovalamış. Küçük bir araştırma yapınca görüyorsun ki büyük devlet adamlarının pek çoğunun hayat hikayesinde çocukluklarında karga kovalamak var. Büyüyünce de sosyal hayat içindeki "kargaları" kovalamaya devam ediyorlar.
* Açılıştan itibaren müzik seçimini neye göre belirlediniz?
ÖB: Trend ve anaakım pop dışında sevdiğimiz müziklerle başladık. Bazen endüstriyel rock geceleri, bazen deneysel progressive rock geceleri, jazz geceleri, folk geceleri düzenledik. Değişik yelpazede değişik dj'lerle müzik yaptık.
TP: Burası açıldığından beri müzik direktörü Bahadır Dilbaz. Burada barmen olarak işe başladı. Sonra müzik direktörü oldu. Bugüne kadar aynı ismin müzik direktörü olması Karga'nın bir müzik kimliği oluşmasına yardımcı oldu.
Bar açıldığından beri belli bir program çerçevesinde müzik yapılıyor. Her gece ayrı bir dj çalıyor ve 1996'dan bu yana biz insanlara aylık program halinde kimin ne zaman çalacağını duyuruyoruz. Şimdi artık mekanlar için olmazsa olmaz bir uygulama bu. Ancak her gece farklı bir dj'in çıktığı ve bunu programla duyuran ilk yer karga oldu.
Bağımsız sanat platformu: kargart
* kargart'ı nasıl açmaya karar verdiniz?
ÖB: kargart'ı 2001'de açtık. Anaakım dışında kalan sanatçılara mekanı platform olarak sunmaya karar verdik ve haziran ayında da ilk "Kargaşa" sergisiyle açılışı yaptık.
2001'den bu yana da bağımsız bir sanat inisiyatifi ve platform olarak varlığını sürdürüyor.
Karga, kendi müdavimleri içinde sürekli muhabbet eden ve bu muhabbetler çerçevesinde üreten bir yer. Aslında Karga farkında olmadan bir model geliştirdi.
Burada insanlar sohbet ediyor, tartışıyor ve bazı şeyler gerçekleştiriliyor. 2001'de üst katı ne yapalım dediğimizde mekanı genişletmek yerine burada anaakımın dışında kalan genç sanatçılar için bağımsız bir sanat platformu yaratabilir miyiz diye düşündük ve öyle başladık.
İlk üç yıl ağırlıklı olarak sergiler düzenledik. Sonra disiplinlerarası tüm sanat dallarına ulaşmaya başladık.
Görsel sanatlar, sahne sanatları, film gösterimleri, söyleşileri, paneller, performans sanatları, modern dansa kadar uzanan çok geniş bir yelpazede etkinlikler örgütlenmeye başladı.
*Alan aslında çok geniş değil. Sınırlı alanda zor olmadı mı?
ÖB: Ana damarları besleyen şey aslında kılcal damarlardır. Şu anda bu gibi sanat platformları irili ufaklı o kadar çok ki... Ama biz açıldığımızda yoktu. O anlamda biraz model olmaya çalıştık.
Sanat yapmak için büyük yerlere ihtiyaç yok. Küçük yer olunca hantal değil, daha çevik, daha üretken şekilde sanat icra edilebiliyor. Ayrıca izleyiciyle sanatçı arasında da interaktif ilişki artıyor. Aslında mekan çok da küçük değil; canlı konserleri 60-70 kişi oturarak 100-150 kişi de ayakta izleyebiliyor.
TP: Bizim ilgi alanımızı ve bunun takipçilerini düşündüğümüzde zaten koca salonları doldurmak mümkün değil.
* 2001'den itibaren kargart'a ilgi nasıl gelişti?
ÖB: Biz bazı şeyleri deneyerek gördük. Neticede olumlu tepkiler de aldık. İlk başta programı nasıl yetiştireceğimizi düşünürken, şu an pek çok başvuru var ve şimdi seçme zorluğu yaşıyoruz.
TP: kargart'ın başına gelen her yöneticinin kendi eğilimleri ya da bilgi birikimi vardı. Mesela bir dönem performans sanatları ya da modern dans gibi alanlarda çalışanlar için tahta zeminiyle bulunmaz bir prova ve gösteri mekanıydı. O zaman ki arkadaşların da ilgi alanları bu yönde olduğu için, burası bir dönem modern dans ve performans sanatlarıyla çok anılır oldu.
O arkadaşlar gittikten sonra başkası geldiği zaman bağlantılar kopmuyor. Yine burada sanat üreten insanlar üretimlerine devam ediyorlar.
"800'den fazla kişi ve topluluk iş koydu"
* kargart'ta ağırlıklı olarak şunlara ağırlık verelim diyor musunuz?
TP: Son dönemde biz kişisel sergilerden çok karma sergiler ve bir derdi ve mesajı olan sergiler seçmeye çalışıyoruz. Bu yönde de yeni bir çevre oluşuyor. İlişkiler ağı sürdüğü sürece üretim de artıyor.
"Kargaşa"nın onuncu sergisinde "Karga'dan yolu geçenler" diye bir sergi yapmıştık. O sergi için tek tek listeledik ve şu ana kadar 800 kişi veya topluluğun burada iş koyduğunu gördük.
Etkinliklerimizin de pek çoğunu ücretsiz yapıyoruz. Sadece konser ve performanslar ücretli oluyor. Onda da sanatçıya bir şeyler vermek gerektiği için.
ÖB: İlk işlerini burada yapan pek çok sanatçı şu an uluslararası düzeyde kariyerlerini sürdürüyor. Buradaki performansları sayesinde dünyanın çeşitli yerlerinde işlerini yapan arkadaşlarımız var.
* kargart'a muhalif sanat platformu diyebilir miyiz?
TP: Bunlar çok iç içe şeyler zaten. Sadece kargart'ta değil karga mecmua'da da Karga Bar'da da o duruş var. Zaten bu insanlar o yüzden buraya geliyor.
Başta müzikal tavır olarak bir duruş sergiliyorsun. Sonra bunu kargart'ta etkinlikleri seçerken devam ettiriyorsun. Sonra dergini çıkartmaysa başlıyorsun, orada artık duruşunu alenen ortaya koyuyorsun. Bunların hepsi iç içe şeyler.
ÖB: Karga aslında biraz da sadece eğlenmek isteyenlerin değil, aynı zamanda derdi olanların da odaklandığı bir yer. Gerçekten bir şeyler üreten ve kafa yoran insanlar mevcut düzenle derdi olan, o düzene karşı sözü olan, sorgulayan insanlar. Sonuçta bu, Karga'nın sanat etkinliklerinde de, müziğinde de, dergisinde yansıyor.
"Sokağa yakın, taraflı ve derdi olan yazılar"
*Dergi ne zaman ortaya çıktı?
TP: 2007 Ocak'ta çıktı. Yılda 11 sayı çıkıyor ve şimdi 57. sayıyı hazırlıyoruz. Dergi çıkmadan önce iki yıl burada tartışıldı. Dergiyi nasıl yapacağımız üzerine gerçekleşen tartışmalar iki yıl boyunca burada içtiklerimize meze oldu.
* Bedava dergi dağıtmak zor olmuyor mu?
ÖB: Başta kendi çevremiz bizi destekliyordu. Basın yayın içindeki arkadaşlarımız bu işi delilik olarak görüyorlardı. İlk üç sene tamamen kendi başımıza, kendi imkanlarımızla çıkarttık.
TP: İş bilmediğimiz için yüklü maliyetlere de girdik.
ÖB: Evet, işi bilmediğimiz için ilk üç sene şimdinin üç katına mal ediyorduk dergiyi. Ama zamanla öğrendik işi. Karga buradan kazandığı kazancın bir kısmını bu şekilde geri dönüşüm olarak, üretim olarak hayata geri sokuyor.
* Mecmua ne kadar basılıyor?
ÖB: 5 bin tane basıyoruz. Bunu sadece belli başlı noktalarda dağıtıyoruz. Onun dışında abonelik sistemi var ama dergi yetmiyor.
* Nerelerde dağıtılıyor?
TP: İstanbul'da 40 civarı noktada dağıtılıyor. Kitabevleri, kafeler ve barlarda daha çok bulunuyor. Onun dışında İzmir, Ankara ve Eskişehir'e de gönderiyoruz.
* Dergiye gönderilen yazıları neye göre seçiyorsunuz?
TP: Her sayıda yeni katılımcı olmasını çok önemsiyoruz. Şu ana kadar sadece bir tane sayımızda yen yazar veya çizere yer veremedik.
Baştan sokağa yakın duracağımızı, taraf tutan yazılar seçeceğimizi söyledik. Konu ne olursa olsun bir tarafından bakan kişisel yazılar ve yorum istiyoruz. Yazıların didaktik olmamasına da dikkat ediyoruz.
ÖB: Yazıların kısa olmasına da dikkat ediyoruz. Ayrıca her sayıda sekiz, on sayfaya ulaşan bir ana konu oluyor. Onun dışında da fikri takip yaptığımız HES meselesi, nükleer enerji gibi konular var. Ayrıca doğal olarak dergide müzik yazıları dominant bir yere sahip.
TP: Dergi ilk çıktığı zaman yazı eksiğimiz oluyordu ve ben derginin üçte birine farklı isimlerle yazı yazdığım zamanları hatırlıyorum. Şimdi bir elemeden geçirmek zorunda kalıyoruz.
* Bir sayıda ne kadar yazı oluyor?
TP: Eskiden bir sayıda 25-30 yazı oluyordu. Artık daha kolay okunması için sayıyı biraz azalttık ve görsellere ağırlık vermeye başladık. Artık 20 yazıda tutmaya çalışıyoruz.
"karga mecmua fanzinin biraz gelişmişi"
* Reklam almaya başladınız artık. Reklamın herhangi bir bağlayıcılığı oluyor mu? Bu yazılar varsa ben reklamımı çekiyorum diyen çıkıyor mu?
ÖB: Böyle bir sıkıntı olabilir ama şimdiye kadar başımıza gelmedi. 15 sene Anadolu Grubu'na ait içkileri satıyorduk. Fakat Anadolu Grubu termik santral işine girince biz bunu dergimizde eleştirmekten geri durmadık.
*Gerçekten bağımsız çok az medya var. Siz bu alanda bir boşluğu doldurduğunuzu düşünüyor musunuz?
ÖB: Doldurmak değil ama biz o mecrada faaliyet yürütüyoruz. Aslında karga mecmua fanzinin biraz daha eli yüzü düzgün, disiplinli, matbaada basılan hali.
TP: Son zamanlarda bağımsız iletişimle ilgili kitap fuarlarından, panellerden davet alıyoruz. Bu da bağımsız olarak algılandığımızın bir göstergesi. Stant açmamızı istedikleri zaman gidip orada ne yapacağız diye düşünüp gitmiyoruz ama konuşmacı olarak çağrıldığımızda gidiyoruz.
* Başka barların bildiğiniz bu gibi dergi projeleri var mı?
TP: Bildiğimiz kadarı ile bu kadar uzun soluklu yok.
ÖB: Bazı mekanlar dergi formatında yayınlar çıkartıyor. Ancak onlarda sadece mekana gelecek sanatçılarla ilgili bilgiler yer alıyor. Daha çok bülten gibi çıkıyorlar.
"İnsanlar artık sadece eğlence değil, farklılık da arıyor"
* 1990'lardan bugüne İstanbul'da eğlence hayatı ve gece hayatının seyrini nasıl görüyorsunuz?
TP: Ben neler olduğunu bilmiyorum ki... Biz Kadıköy çocuğuyuz. Karşıya geçince benim nevrim dönüyor.
ÖB: Ben 16 yıldır Taksim'de yaşıyorum. Karga'dan evvel gece hayatını bilirdim. Bir dönem İstanbul'da yeni bir mekan açıldığı an haberimiz olurdu ama artık o kadar çok yer var ki artık takip etmek mümkün değil.
* Galiba insanlar Taksim'den Kadıköy'e kaçmaya başlıyor...
TP: Artık Kadıköy'ün kendine yeter bir hali var. Eskiden biz eğlenmeye karşıya geçerdik ama artık ihtiyaç duyulmuyor. Karşıda da artık eğlence işini sadece eğlence pompalamanın haricinde gören işletmeler öne çıkmaya başladı. Mesela Peyote bunun en güzel örneğidir.
ÖB: Evet. Mesela biz bu nedenle Peyote'yle iş birliğini geliştirdik, bugüne kadar pek çok ortak işler de yaptık.
TP: İnsanlar gerçekten bir farklılık arıyor. İş sadece eğlence değil.
"Kompile Karga ile o yılın bağımsız müzik fotoğrafını da çekiyoruz"
* "Kompile Karga" çalışmanız da var galiba...
TP: Bu sene üçüncüsünü çıkarttık. Anaakımın dışında kalan gruplarla ilgili derleme albümler çıkartıyoruz. İlk seferinde daha çok dirsek temasında olduğumuz DDR, Replikas, Rashit, kim ki o, kafabidünya gibi gruplardan parçalar istedik.
Ücretsiz dağıtılıyor olması ve Karga'nın internet sayfasındaki "albümler" linkinden de bedava indirilebilmesi nedeniyle dikkat çekti ikinciyle üçüncüyü de çıkarttık.
ÖB: Copyright'a karşı copyleft üretim yapıyoruz. Parasız dağıtıldığı ve çoğaltılması serbest olduğu için çok daha fazla insana ulaşabiliyor.
* Gruplara baktığımızda bazılarının plak şirketleriyle anlaşmaları var. Burada sorun olmuyor mu? Yoksa gruplar size özel ayrı kayıtlar mı yapıyor?
ÖB: Bu ticari faaliyet olmadığı için sorun olmuyor. CD'lerin üzerinde "ücretsizdir, kopyalanabilir, satılamaz" ibaresi var. Bu projeyle aslında o yıl yapılan alternatif ve bağımsız işlerin de bir fotoğrafını çekmiş oluyoruz.
* Yayın işine girmeyi düşünüyor musunuz?
ÖB: Bunu düşünüyoruz. İlk olarak bu yılbaşında "g yayınevi" ile işbirliği yaparak "Karga Müzik Yazıları 2007-2011" diye bir kitap çıkarttık. Bunun devamını da getirmeyi düşünüyoruz. Ancak bizim bir şey düşünüp onu yapmamız için epey zaman gerekiyor.
TP: Karga büyük gemiler gibi. Dümeni kırdığın zaman dönmesi oldukça uzun sürüyor ama döndüğünde de orada kalıyor. (EKN)