"Savcılar ve aile mahkemesi hâkimleri, kadına yönelik şiddeti önlemek için 'her türlü önlemi almakla' yükümlü. Savcı, kadının korunması için gerekli mekanizmaları işletmekle, delil toplamak için gerekirse saldırganı takiple sorumlu.
Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 96. maddesi uyarınca, şiddet uygulayan kişiyi tutuklu yargılamak mümkün.
Aile mahkemelerinin de saldırganı evden uzaklaştırmak için koruma tedbiri kararı almaktan kadına bir koruma görevlisi tahsis edilmesi için gerekli mekanizmaları harekete geçirmeye kadar her türlü tedbiri alma yetkisi ve görevi var."
Avukat Hülya Gülbahar, kadın cinayetlerinin önlenmesi için savcıların ve aile mahkemesi hâkimlerinin yapabileceklerini ve yapmakla yükümlü olduklarını böyle sıralıyor.
Gülbahar'ın verdiği bilgiye göre, bu konudaki başvurularına hiç, tam ya da doğru yanıt alamayan kadınların ya da yakınlarının, görevini yerine getirmeyen emniyet görevlileri, savcı, hâkim ve diğer yargı mensupları hakkında görevi ihmal, suça ve suçluya yardım ve benzeri hukuki yollarla şikâyet ve dava hakkı var.
Ayrıca mağdurların, görevini yerine getirmeyen hâkim ve savcılar hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Komisyonu'na (HSYK) şikayette bulunması da mümkün. HSYK, bu savcı ve hâkimler hakkında disiplin soruşturması yürütebilir.
İstanbul'da karısı Hülya Tazegül'e ve oğluna şiddet uyguladığı, evlerini bastığı, ölümle tehdit ettiği halde herhangi bir yaptırıma maruz kalmayan Turgay Tazegül, sonunda karısını öldürdü.
Can güvenliğinin sağlanması için daha önce defalarca polise, jandarmaya, savcılığa yaptığı başvurular sonuçsuz kalan Hülya Tazegül'ün ölümü, kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda yasa uygulayıcıların görev ve sorumluluklarını bir kez daha gündeme getirdi.
Hülya Tazegül'ün yaşama hakkını korumak için savcının ve aile mahkemesi hâkimlerinin görev, yetki ve sorumluluklarını avukat Hülya Gülbahar, şöyle sıraladı:
Saldırganı takip de tutuklamak da mümkün
* Başvuruyu alan savcılık, koruma emri ya da talebi olmasa bile, konuyu derhal aile mahkemelerine, aciliyetini de belirterek, sevk etmekle yükümlü.
* Savcıların, can güvenliği olmadığını belirten kadınlar açısından valilik, kaymakamlık ve benzeri resmi mekanizmaları, kadına acilen koruma vermek konusunda harekete geçirmesi de gerekiyor.
* Ortada şiddet ve tehdit suçu olduğuna göre, savcıların, delilleri toplayabilmek açısından gerekirse saldırganı takip ve telefon kayıtları dâhil delilleri toplama yükümlülüğü var.
* Kadınlar, fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik olarak sistematik şiddete maruz kaldıklarını ve daha ağır tehditler altında olduklarını söylediklerinde, TCK'nin 96. maddesinde düzenlenen "eziyet" suçuna dair hükümler işletilebilir. Böylece saldırganı tutuklu yargılamak mümkün.
Aile mahkemeleri, "her türlü tedbiri" alabilir
* Aile mahkemelerinin de şiddeti önlemek için her türlü tedbiri alabilme yetkisi ve görevi var. 4320 sayılı yasada şiddet ve şiddet tehdidi karşısında alınacak önlemler sayılırken sınırlı sayıda örnek verilmiyor; "Yargıç, 'sayılanlar ve benzeri' tedbirleri alır" deniyor.
* Mahkeme, kadın için koruma emrinin istenmesi, kadının derhal devlete ya da sivil toplum örgütlerine ait sığınaklarla bağlantıya geçerek can güvenliğinin sağlanması konusunda bilgilendirilmesi, mahkemenin SHÇEK'e yazı yazarak başvurucuyu hakları konusunda bilgilendirecek bir uzmanın kadınla temas kurmasının sağlanması vb. önlemleri alabilir.
* Savcılar gibi yargıçlar da valilikler ve kaymakamlıklarla, gerekirse İçişleri Bakanlığı ile temas kurularak kadına bir koruma görevlisi verilmesini sağlayabilir.
4320 Sayılı Tasarıda vahim eksiklik
* Şiddete uğramış ya da her an öldürülme tehlikesi olan bir kadının karakollar, savcılıklar arasında mekik dokumasına dayalı yürürlükteki sistemin işe yaramadığı görüldü.
* 4320 sayılı yasada yapılacak değişikliğe ilişkin tasarıda görmediğimiz çok "vahim" bir eksiklik var. Bu eksiklik "tehdit durumunda koruma emri çıkarmak için kadının karakol, aile mahkemesi, savcılıklara giderek uğraşması yerine şiddet ihbarı alan polisin saldırgana derhal 10-15 günlük uzaklaşma emri vermesi, bu emir yanlış ise saldırganın bunu kaldırmak için aile mahkemesine gitmesi ve aynı şekilde koruma süresi yetersizse kadının korunduğu 10-15 gün içinde sürenin altı aya kadar uzatılması için dilerse ek girişimde bulunması" şeklinde bir düzenleme yapılmamış olması. (BB)