* Görsel: Pixabay
Ukrayna bayrağı, sarı buğday tarlalarının üzerindeki mavi gökyüzünü simgeler. Bu sembolizm şüphesiz tesadüf değildir.
Birleşmiş Milletler'in (BM) 16 Nisan'da paylaştığı verilere göre, Ukrayna 24 Şubat'taki işgalden bu yana savaşta olduğu komşusu Rusya ile birlikte dünyanın buğday ve arpa ihtiyacının yüzde 30'unu, mısır ihtiyacının beşte birini, ayçiçek yağının ise yarısından fazlasını karşılıyordu.
Fakat işgal pek çok şeyi olduğu gibi tarımsal üretimi de sekteye uğrattı: Çiftçiler toprağını ekemedi, limanlar kapandı, tahıl ihracatı durdu, tedarik zincirleri bozuldu. Bu da fiyatları iyiden iyiye arttırdı.
Fiyat artışları tüm dünyada etkisini hissettirse de halihazırda yoksulluk, açlık, kuraklık gibi bir dizi sorunla baş etmek zorunda olan 45 Afrika ülkesi ve az gelişmiş ülkenin tarım ürünlerinin üçte birini bu iki ülkeden ithal ediliyor oluşu durumu bu ülkeler için çok daha fazla zorlaştırdı.
Artan akaryakıt fiyatları, iki yılı aşkın süredir devam eden COVID-19 pandemisi ve savaş öncesi dönemde de artmaya devam eden enflasyon da - deyim yerindeyse - tüm bu tabloya tuz biber ekti.
Peki, savaşın yarattığı gıda krizi dünyayı tam olarak nasıl etkiliyor? Ve gelecekte nasıl etkilemesi öngörülüyor?
Dünyada şiddetli açlık
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Küresel gıda fiyatları kuraklık, yüksek akaryakıt fiyatları ve pandemi sonrası tarım ürünlerine yönelik iyileşen talep sebebiyle 2021 yılının sonu itibariyle son on yılın zirvesindeydi.
TIKLAYIN - Gıda fiyatlarındaki artışın arka yüzü: İklim krizi
Dahası, Greenpeace'in de altını çizdiği üzere, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki milyonlarca insan savaştan, hatta pandemiden önce de açlık ve yetersiz beslenmenin ciddi etkileri ile karşı karşıyaydı.
Dünya Bankası'nın 2020 verilerine göre, dünya nüfusunun sadece yüzde 6'sını barındıran Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde akut gıda güvensizliği yaşayan insanların oranı yüzde 20'ydi. Ukrayna'daki savaş ise söz konusu gıda güvensizliğini daha da arttırdı.
BM Dünya Gıda Programı (WFP) İcra Direktörü David Beasley'e göre, savaşın tarımsal üretim ve tedariği sekteye uğratması ile ortaya çıkan gıda krizinin tepe noktasına sonbahar aylarında varılacak.
Tevekkeli değil, WFP 19 Nisan'da yayınladığı "Ukrayna Savaşından Ötürü Öngörülen Şiddetli Gıda Güvensizliği" raporunda savaştan önce de şiddetli açlıkla mücadele edenler dahil olmak üzere dünyada açlık çeken kişi sayısının bu yıl 323 milyona yükselebileceğini ifade etti.
Savaşın kıtlık ve açlığın yoğun olduğu 81 ülke üzerindeki olası etkilerini inceleyen WFP, gıda güvensizliğine dair iki senaryo ortaya koydu. İlk senaryoda dünyada 33 milyon kişinin savaş sebebiyle şiddetli açlık çekeceği öngörülürken ikinci senaryoda bu sayı 47 milyondu.
Çocuklar özelinde bir araştırma yapan BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ise, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki çocukların hassas beslenme durumunun kötüleşeceğini, özellikle Mısır, Lübnan, Libya, Sudan, Suriye ve Yemen'deki çocukların ciddi şekilde etkileneceğini söyledi.
Sosyoekonomik ve siyasi sonuçlar
Dünya Bankası Orta Doğu ve Kuzey Afrika Başkan Yardımcısı Ferid Belhaj'a göre, Rusya-Ukrayna savaşı söz konusu bölgelerdeki daha yoksul ülkeler açısından "çoklu riskler" barındırıyor.
"COVID-19 varyant tehdidi devam ediyor ve Ukrayna'daki savaş özellikle yoksullar için riskleri arttırdı" diyen Belhaj, "artan gıda fiyatlarının gıda güvensizliğinden öte etkileri olabileceğinin" altını çiziyor.
Belhaj'ın görüşlerini paylaştığı Dünya Bankası raporu da "gıda fiyatları, çatışma ve düşük büyüme arasındaki bağlantının Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki kırılgan ve çatışma ile şiddetin etkisi altındaki devletlerdeki insani kriz açısından ciddi endişe yarattığını" belirtiyor.
Greenpeace ise bu bağlantıyı şu sözlerle ortaya koyuyor:
"Tarihin tekrar tekrar gösterdiği üzere, insanların gıda fiyatlarını karşılayacak maddi gücünün olması siyasi istikrarı etkiler.
"Burada döngüsel bir ilişki vardır: Akut gıda güvensizliği çatışmaları arttırabilir ve şiddetli çatışmalar gıda güvensizliği doğurabilir."
Peki, bu bağlamda Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki ülkelerin Ukrayna-Rusya savaşının yaratacağı öngörülen gıda krizinden nasıl etkilenmesi bekleniyor? Ülkelerdeki mevcut durum ne? Ne önlemler alınıyor?
Yemen
Greenpeace'in paylaştığı verilere göre, 2015 yılından bu yana iç savaşın devam ettiği ve hükümet ile Husiler arasında 1 Nisan'da varılan anlaşma sonucu ilan edilen iki aylık ateşkesin halihazırda yürürlükte olduğu Yemen'in nüfusunun yüzde 80'inin insani yardıma ihtiyacı var.
Bu, aynı zamanda Yemen'in "dünyanın en kötü insani krizi" ile karşı karşıya olan ülke olduğu anlamına geliyor.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden bir gün sonra bir açıklama yapan WFP, Ukrayna'daki savaşın muhtemelen Yemen'de yakıt ve gıda fiyatlarında bir artışı da beraberinde getireceği uyarısında bulunmuştu.
Savaş başladıktan yaklaşık bir ay sonra Anadolu Ajansı'na (AA) konuşan Ekonomik Medya Merkezi Başkanı Mustafa Nasr'a göre, Yemen'in ithal ettiği buğdayın yaklaşık üçte biri Rusya ve Ukrayna'dan geliyordu.
Yemen'in dışarıdan aldığı buğday miktarının savaştan doğrudan etkileneceğini ve ithalatçıların daha pahalı olan alternatif kaynaklara yönelmek zorunda kalacağını ifade eden Nasr, buğday fiyatlarındaki küresel artışın buğday ihtiyacının yüzde 90'ını yurt dışından ithal eden Yemen'i olumsuz etkileyeceğini söyledi. Bu da daha ağır bir insani kriz demek.
Nasr'ın paylaştığı rakamlara göre, savaş öncesi dönemde buğdayın gemide teslim fiyatı ton başına ortalama 290-310 dolar arasındayken savaş başladıktan sonra bu rakam ton başına 450 dolara yükseldi.
Lübnan
Başkent Beyrut'un Beyrut Limanı'nda 4 Ağustos 2020 tarihinde gerçekleşen patlama ile sarsılan Lübnan da Rusya-Ukrayna savaşının beraberinde getireceği gıda krizinden fazlasıyla etkilenecek gibi duruyor.
ABD'nin Vox haber sitesinden Siobhan McDonough'nun da aktardığı üzere, yaklaşık 7 milyon nüfuslu Orta Doğu ülkesi Lübnan son iki senedir halihazırda yaygın bir açlık sorunu ile karşı karşıyaydı.
Savaş ise buğday ihtiyacının yüzde 95'ini Ukrayna ve Rusya'dan karşılayan Lübnan'daki mevcut durumu daha da kötüleştirdi.
Beyrut Amerikan Üniversitesi'nden gıda güvenliği araştırmacısı Martin Keulertz'in tahminlerine göre, Lübnan'daki her beş kişiden dördü şu anda gıda güvensizliği ile karşı karşıya. Bu ise şu anlama geliyor: "Bu kişiler her zaman yeterli nitelikte ve nicelikte gıda tüketemiyor."
Savaş sebebiyle buğday arzının azalması karşısında fırınlar ise Zahterli Lübnan pidesi ve kruvasan gibi zor ürünler yerine basit ekmek üretme yoluna gidiyor. Keulertz'in söylediğine bakılırsa, bu süreçte ekmeğin ağırlığı 900 gramdan önce 850'ye, sonra 830'a düşüyor.
2020 yılındaki Beyrut patlamasında Lübnan'ın ana tahıl ambarının büyük bir kısmının zarar görmüş olması ise ülkenin sadece bir aylık ihtiyacını karşılayabilecek kadar tahılı depolayabildiği anlamına geliyor. Bu da yetkililerin bir çözüm bulmak için elini çabuk tutması gerekiyor demek.
Mısır
Bu noktada, savaşın beraberinde getirdiği gıda krizinden en çok etkilenecek ülkelerden biri de Mısır. Al Monitor'un aktardığına göre, dünyanın en büyük buğday ithalatçısı olan ülke, buğday ihtiyacının yüzde 50'sini Rusya'dan, yüzde 30'unu ise Ukrayna'dan karşılıyordu.
Her yıl Rusya'dan 10 ila 12 milyon ton arasında buğday alan Mısır'ın yıllık buğday ihtiyacının yaklaşık 20 milyon ton olduğu tahmin ediliyor.
Peki, Mısır bu tablo karşısında ne yapıyor? Tarım Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, ülke yılda 10 milyon ton buğdayı kendi üretecek şekilde yerel tarımsal üretim alanlarını genişletmeye hazırlanıyor.
Savaş sebebiyle artan buğday fiyatları karşısında Mısır'ın Ticaret ve Sanayi Bakanlığı'nın aldığı bir önlem ise başta buğday olmak üzere bazı temel ürünlerin yurt dışına satışını üç aylığına yasaklamak. 10 ve 12 Mart tarihli kararlarla ülkenin şu ürünleri ihraç etmesi yasaklandı:
Bakla, mercimek, makarna, her türlü buğday ve un, her çeşit yemeklik yağlar, ferik (bir tür yeşil durum buğdayı) ve mısır.
Somali
Dünya Gıda Programı Sözcüsü Petroc Wilton'a göre, beş yaş altı yaklaşık 1,4 milyon çocuğun akut yetersiz beslenmeden mustarip olduğu ve 4 milyondan fazla kişinin acil gıda yardımına ihtiyaç duyduğu Somali'de gıda fiyatları kuraklık yüzünden savaştan önce artmaya başlamıştı.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ise artan gıda fiyatları sebebiyle ülkedeki durumu çok daha zorlaştırdı. Savaştan önce 20 litrelik bir teneke yemeklik yağ 25 ABD dolarına satılırken savaş başladıktan bir hafta sonra bu rakam yüzde 100 artarak 50 ABD dolarına ulaştı. Benzer şekilde, bir litre benzin savaştan önce 0,64 dolarken savaştan sonra bu rakam 1,80 dolara çıktı.
Somali buğday ithalatı konusunda diğer ülkeler kadar dışa bağımlı olmasa da Somali'nin de bu krizden etkilenmek için bir dizi sebebi var. Örneğin, ülkeye yapılan gıda yardımları nakit transferi yoluyla yapıldığı için söz konusu yardımlar piyasadaki dalgalanmalardan fazlasıyla etkileniyor.
Artan gıda fiyatlarının yanı sıra kuraklığın da derinden etkilediği Somali'de 2011'de yaşanan kıtlıkta 260 bine yakın insanın öldüğü tahmin ediliyor.
Suriye
Rusya-Ukrayna savaşı başladığından bu yana Suriye'deki gıda fiyatları da yüzde 67'ye varan oranlarda zamlandı.
The Hill'in Mercy Corps raporundan aktardığına göre, fiyat artışlarının yanı sıra ülkede ayçiçek yağı, şeker ve un yokluğu da baş gösterdi.
Ukrayna'nın işgalinden önce gıda güvensizliği ile karşı karşıya olan kişi sayısının 4 milyonu bulduğu kuzeydoğu Suriye'de Ocak 2021 ile Ocak 2022 arasında gıda fiyatları halihazırda yüzde 86 artış göstermişti.
Mercy Corps'un Suriye Direktörü Kieren Barnes'a göre, "Ukrayna'daki savaşın öncesinde bile ekmek fiyatları giderek artıyordu."
Etiyopya, Sudan, Kenya
Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle sekteye uğrayan tarım ürünü ithalatından ve artan gıda fiyatlarından etkilenecek ülkeler arasında sivil savaşın devam ettiği Etiyopya, Sudan ve Kenya da var.
Sivil savaş sebebiyle Etiyopya'nın kuzeyindeki Tigray bölgesine gıda yardımı ulaştırılamazken Ukrayna'daki savaşın tahıl, akaryakıt ve gübre fiyatlarını arttırarak ülkedeki durumu daha da kötüleştirmesinden korkuluyor.
Ekmek fiyatlarının neredeyse iki katına çıktığı Sudan'da ise bazı fırınlar buğday ithalatı yüzde 60 oranında düştüğü için kapanma yoluna gidiyor.
Ukrayna'daki savaşı sebep göstererek akaryakıt fiyatlarını arttıran Kenya'nın bu adımı ise ülkenin bazı bölgelerinde protestoları beraberinde getirdi. (SD)