Savaş, militarizasyon ve dinler, kadınların tartıştıkları konular arasındaydı. Savaş ortamında bulunmuş, militarizasyonu konusunda araştırma yapmış, savaş mağdurlarıyla çalışmış kadınların tanıklıkları etkileyiciydi. İşte bu tanıklıklardan bazıları:
Prof. Evelyn Accad (Kadın Araştırmaları, Illinois Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Bölümü, ABD):
Savaş ve militarizasyon durumunda kadınlar hep kurban durumuna düşüyor. Irzına geçilen, öldürülen, çocuklarıyla birlikte şiddete maruz kalan hep kadınlar oluyor. ABD çok militarize bir ülkedir. Aynı zamanda, kadınlara yönelik şiddetin, tecavüzün de çok sık görüldüğü bir ülkedir. Bu bağlantıyı görebilmek savaş, militarizasyon ve kadına yönelik şiddet arasındaki ilişkiyi anlayabilmek açısından çok önemli.
Karin Ronge (Kadının İnsan Hakları Projesi, Türkiye):
"Alman vatandaşıyım, 5 yıldır Türkiye'de yaşıyorum. 1991 yılında Almanya'da bir kadın sığınağında çalışıyordum. Körfez Savaşı başladığında, bu sığınakta barınan kadın ve çocuk sayısında çok büyük bir artış yaşandı. Bir hafta gibi kısa bir sürede evdeki kadın ve çocuk sayısı 2'ye katlanmıştı. Körfez Savaşı sürecinde, savaşa çok uzak bir ülke olan Almanya'da bile aile içi şiddet ve ırza geçme olaylarındaki artış bu kadar büyüktü."
Dr. Nadera Shalhoum Kevorkian (Hukuki Yardım ve Danışmanlık Kadın Merkezi (WCLAC) Kurucusu, Filistin):
"İlk intifada sırasında hem Gazze'de hem de Batı Şeria'da araştırma yaptım. Çocuklarda travma, dinsellik ve politikleşme arasındaki ilişkiyi inceledim. Belli durumlarda, dinsellik ve politikleşmenin çocukları travmadan koruduğunu gözlemledim. Aslında dinin kendisi değil, dini nasıl yorumladığımız önemli. Bazı durumlarda din, her şeyin üzerinde bir güç ve amaç fikri bu çocuklara yardımcı oluyordu. Aslında dinin kendisi değil, dini nasıl yorumladığımız önemliydi.
İslam'a değil de dine baktığımızda, iktidar ve kontrolün kimin elinde olduğu önem kazanıyor. Her şeyin arkasında dini aramamak lazım. Tek tek bireyler olarak bizler de yaşananlardan sorumluyuz.
Filistinli çocuklarla çalışıyordum. Bu çocuklardan birisi çok korkmuştu. Ne zaman siren sesi duysa, gök gürlese, insanlar bağırsa bu çocuk kusmaya başlıyordu. Annesine bu durumlarda oğlunu nasıl sakinleştirdiğini sordum. Oğluna 7 kez okunmuş bir su içirdiğini anlattı. Kur-an'dan ayetler okumak, bu sudan içmek çocuğun kaygısıyla başa çıkmasını kolaylaştırıyordu. Ona oğluna bu şekilde yardımcı olmayı sürdürmesini öğütledim."
Prof. Marie Therese Khair Badawi (Beyrut St. Joseph Üniversitesi, Prof. Ve Araştırma Müdürü, Lübnan):
Din sahte bir problem. Müslüman ve Hıristiyan ülkelerde savaş farklı yaşanmaz. Tecrübelerim sonucunda öğrendim ki, savaş insanlar arasındadır. Tüm toplumlarda, kanunlar sınır koyar, şiddet dürtüsü bastırılır. Oysa savaş kanun dışıdır ve savaş sırasında bütün insanlar aynı davranır. Savaş çıktığında kanun ve sınır kalmaz. Düşmana karşı her şeyi yapmak mübah olur. Ayrıca, bütün dinlerde savaş çıktığında kadın bir mala dönüşür. Düşmanına zarar vermek için malına da zarar vermelisiniz. Bu da kadına zarar vermek anlamına gelir. Yani, savaşta yaşananlar dinleri aşan bir durumdur."
Shazia Premjee (Program Koordinatörü, Aahung, Pakistan):
"Cinsellik, sadece kadınlara ait değil, kadın erkek tüm bireylerin sorunudur. Çatışma dönemlerinde, militarizasyon arttığında, erkek ve asker ön plana çıktığında kadın konuları hep ikinci plana atılır. Askeri tırmanış ve şiddet toplumun erkeksi rolünü temsil eder. Kadını daha zayıf cins olarak gösteren anlayış, Pakistan'da da geçerli. Militarizasyon, hem yasal bağlamda ve hem farklı alanlarda kadın haklarının ihlal edilmesi olarak karşımıza çıkıyor."
Avukat Canan Arın (Mor Çatı Vakfı Kurucu Üye ve Hukuki Danışmanı, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Kurucu Üyesi):
"Kadın cinselliği ve savaş arasındaki en önemli bağlardan birisi, savaş dönemlerinde kadınların daha zayıf, kırılgan, şiddet ve tecavüze açık varlıklar haline gelmesi. Kadınlar değil cinselliklerini, varlıklarını bile gizlemek zorunda kalıyorlar. Savaş durumunda biz kadınlar çok daha ağır bir bedel ödüyoruz." (BB/NU)