Savaş Etiği: 50 Yıl Sonra Hiroşima ve Nagasaki
by Gregory P. Pavlik The Freeman: Ideas on Liberty - September 1995
Mr. Pavlik is director of The Freeman Op-Ed Program at The Foundation for Economic Education. He is editor of Forgotten Lessons: Selected Essays of John T. Flynn, to be published by FEE next month.
Atom bombası savaşta ilk defa 6 Ağustos 1945 tarihinde kullanıldı.
Bomba, ABD bombacısı Enola Gay tarafından Japon şehri Hiroşima'ya atılırken, atıldığı anda yerleşim alanının 4 mil çevresini yok etti.
Patlama sonucu 66 bin insan ölürken, 69 bin insan yaralandı.
Hiroşima'nın binalarının, ulaşım sistemlerinin ve yerleşim birimlerinin yüzde 67'si tamamen yok oldu.
Bir sonraki atom bombası, 3 gün sonra Japon şehri olan Nagasaki'ye atıldı. Patlama sonucu 39 bin sivil yaşamını yitirirken, 25 bin kişi de yaralandı. Şehrin yüzde 40'ı yok oldu.
Japonya, ABD'ye 10 Ağustos 1945 tarihinde teslim oldu.
Son "iyi savaş"tan sonra, nükleer silahların -özellikle siviller üzerinde- kullanımının, meşruluğu tartışma konusu oldu. Eleştirmenler sivilleri kitlesel olarak yakıp kül etmenin cinayet olduğunu söylerken, savunucular bombalamanın, savaşı sona erdirmek ve Amerikalıların hayatını kurtarmak için gerekli olduğunu belirtiyorlar.
Savunucular iddialarında elbette samimi olabilirler. Ancak problem bu savunmanın tarihi olarak yanlış olmasında ve bunun mantıksal bir sonucu olarak da çok tehlikeli olmasında yatıyor.
Hiroşima ve Nagasaki'nin bombalanması konusundaki tartışma, Japon ordusu üzerindeki, askeri ele geçirme gücünü yansıtan saldırıları üzerindeki emperyalist motifler üzerinde durulmadan süremez.. Japonlar Büyük Doğu Asya Refah alanını inşa etme yönünde birçok keşif yapmayı arzulamıştı. Bu girişim, Korea, Mançurya, Çin, Fransa Hindiçini, Malaya ve Burma'yı kapsıyordu.
ABD veya Müttefik güçlerle uzun süreli ihtilafa girmek, çok açıktır ki Japonya'nın hedeflerinden bir tanesi değildi. Japonya, Asya İmparatorluğunu ve savunma sahasını kurduktan sonra anlaşmalı olarak barışın sağlanmasını umuyordu.
Japonya'nın hedefleri
Hiroşima ve Nagasaki apolojistleri, genel olarak Japon amaçlarının itici gücünü hesaba katmalıdır. Bu amaçlar, Japonya'nın ısrarlı bir biçimde Amerikalılarla ölümcül bir çatışma içine girmek gibi bir politika izlemesini kapsamıyor. Japonların savaşmak için isteksiz olmalarından kaynaklanmadığı gibi ki 4 yıl kanlı savaşın içinde çarpıştılar. Buna ek olarak da, sıkça tekrar edildiği üzere Japonların savaş bitmeden evvel her bir kişiyi feda edeceği iddiası da, saçmalıktan ibarettir.
Gerçekte, Ocak 1945'te teslim olma teklifleri reddedilen Japonlar, ABD ile düşmanlığı sona erdirmek için istekliydiler. Seçkin İngiliz hukukçusu Frederick J.P Veale'in "Barbarlığa İlerleyiş"te işaret ettiği gibi...
Gecikmeyle, atom bombasının atılmasından 7 ay sonra keşfedilmiştir ki, Başkan Roosevelt General MacArthur üssü üzerinden atom bombası atıldıktan sonra yapılan teslim teklifi ile hemen hemen aynı şartları içeren teslim teklifini Japonya'dan aldı.
Açıktır ki, Amerikan hayatlarını kurtarmak için bombanın atılması gerekmiyordu. Pasifik'teki savaş, Avrupa çelişkisi ile beraber sona erebilirdi. Bu durum, büyük yangının devam ettirilmesinin, ihtiyaç sınırları dışında, savaş politikasıyla bağlantılı olduğunu düşündürtüyor.
Askeri taktikle ilgili değil de. Teslim olma teklifini değerlendirmek üzere Stalin'le yapılan toplantının anahtar rol oynaması da William L. Neumann'ın da işaret ettiği gibi, "Rusya'nın Asya üzerindeki endişeleri" ve Stalinist Komünizminin yayılmacı unsurunu işaret ediyor. .
Japonya'nın teslim olma teklifi, teslim olmanın anlam taşıdığı bir zamanda geldi. Tarihçi Robert R. Smith'in bombalama hakkındaki garip özrünü de düşünmek gerekiyor...
Japonlar teslim olma yönünde hiçbir işaret vermemiş olsalar da, inatçı bir tavırla savaşı devam ettirmiş olmayı isteseler bile, düşman ülkeyi teslimiyete zorlamak ve kendi güçlerinin kaybını azaltmak için, düşman ülkenin sivilleri üzerinde katliama gidilmesi fikri ahlaksızlıktır. Tam anlamıyla bir savaş politikası edinmenin sonuçlarını düşünün. Mantık olarak, düşmanın bu politikayı benimsediğini düşünüyorsanız, düşman sizi imha etmeden önce bütün gücünüzle siz de aynısını yapmaya çalışırsınız.
Savaşın ilkeleri
Bombanın kullanılmasına karşı çıkanlar, Avrupa'da 1500 yıl boyunca geliştirilmiş sivil savaş ilkelerini işaret ediyorlar. Yine Veale açıklıyor: " Bu kodun esas kuralı, siviller arasındaki düşmanlığın, silahlı kişiler arasında sınırlandırılmasıdır" .
Ancak, Avrupa ahlakında sivil insanların öldürülmesini ahlaki açıdan saldırgan ve yanlış bulan savaşsız bir yaşam doktrininin kutsallığı, pratiğe geçirilememiştir. Hristiytanlık, Batı'nın inancı, İsa'nin bütün insanlık için çarmıha gerilmiş olma düşüncesinden yola çıkılarak, içerik açısından evrensel öğelere sahiptir. Dahası, Hristiyanlık inancının insan hayatının kutsallığı üzerine var olan öğretileri de evrensel açıdan uygulanması için kastedilmiştir.
Hiroşima ve Nagasaki'deki bombalamanın haklılığını savunanlar, bombalamanın nedenleri arasında ırkçılık unsurunun olmadığını söylüyorlar Bu doğru değildir. Nefret propogandası yapan ABD Savaş Departmanı ve buna bağlı kurumlar Japonlar üzerinde özellikle ırkçı saldırılara neden olmuştur.
Ülke genelinde ki salonlarda gösterilen propaganda filmleri, Japonlara sırıtkan sarı yüzleriyle saldırmayı Amerikalıları savaş histerisine sürükledi. A"zıpçıktı sarı cüceleri" izleyen Amerikalı film izleyicileri, gülmeleri yönünde teşvik edilmiş ve tatmin edilmişlerdir. Hükümet de ayrımcılığı ve Japon ırkçı düşmanlığı teşvik etmiştir.
Garip olan şu ki, çoğu apolojiztler muhafazakarlardan oluşmaktadır, hükümetin özünün şiddet tekelinde olduğunu ilk farketmesi gerekenler onlardır. Tutarlılık, muhafazakarlardan ilkelerini sadece ülke sınırlar ıiçinde değil de ülke dışında uygulamasını bekliyor. Alternatif, yolculuk ettiğimiz yolda, ve topyekun savaşa, topyekun devlete yönlendiriyor. (BA/BA)