6 Ağustos 1945 tarihinde, saat sabah 8.15’de, Hiroşima semalarındaki Enola Gay isimli uçağın mürettebatından Robert Lewis, bombanın oluşturduğu mantarı ve toz bulutunu gördükten sonra söylemişti başlıktaki bu sözleri. Gördükleri karşısında o anda yaptıkları korkunç katliamı anlamış, belki de pişman olmuştu.
Uçağın birinci pilotu Paul Tibbets’in annesinin ismini verdiği B 29 tipi bombardıman uçağında yardımcı pilot Robert Lewis, bomba uzmanı Tom Ferebee, Rota sorumlusu Hollandalı Theodore Van Kirk ve uçuş mühendisi Wyatt Duzenbury’un dışında Albay William Parsons ve nükleer fizik profesörü Dr. Norman Ramsey de bulunuyordu.
Sabah saat sekiz civarında Hiroşima radyosu şehre doğru gelen bir bombardıman uçağının duyurusunu yapıyordu. Hiroşima kenti savaş döneminde hava saldırısına uğramamış olduğundan önemsenmemişti. Hiroşima sakinleri savaştan uzak yaşamaktaydı. Belki de bu nedenle hedef olarak seçilmişti.
Sabah saatler 8.15’i gösterdiğinde önce gözleri kamaştıran çok parlak bir ışık oluştu. Ardından çok yüksek ısı ve basınç hızla yayılmaya başladı. Saniyeler içerisinde patladığı şehir merkezinden şehrin ücra noktalarına kadar ulaştı.
Hiroşima’daki evlerin çoğu ahşap ve kartondan yapıldığı için birkaç saniye içerisinde yok oldular. Bombanın merkezindeki insanlardan geriye kül bile kalmamıştı.
Üç metre boyundaki “Little Boy” lakaplı atom bombasının yıkımı düşünülenden büyük olmuştu. Savaşta kullanılan ilk atom bombasıydı. Farklı kaynaklara göre ilk patlamadaki ölüm sayısı 40 ile 100 bin arasında değişiyordu. Yaralılardan daha sonra yaşamlarını kaybedenler ve radyoaktif zehirlenme yaşayanlarla birlikte bu sayının 200 bine ulaştığı söylenir.
Üç gün sonra, 9 Ağustos 1945 tarihinde sabah saat 10.58’de Nagazaki kentine atılan atom bombasıyla ilk anda 70 binin üzerinde insan yaşamını kaybetti. Radyoaktif zehirlenme ve yıllara sirayet eden zararları nedeniyle bu rakam 150 bine yaklaştı. Nagazaki’ya atılan bomba savaşta kullanılan son atom bombası oldu.
Japonya’nın Kore’den çalıştırmak için zorla getirilenlerden yaklaşık 20 bin Koreli Hiroşima’da, yine yaklaşık 2 bin Koreli de Nagazaki’de yaşamını yitirdi.
Radyoaktif kirliliğin ve insana verdiği zararlarının yıllarca sürdüğünü de düşündüğümüzde atom bombasının verdiği zararın sadece patlama anında ölenlerden oluşmadığını, uzun yıllar boyunca çevreye, insanlara ve tüm canlılara zarar verdiğini ve yaşamı her şekilde yok ettiğini anlayabiliyoruz.
16 Temmuz 1945 tarihinde atom bombasının ilk denemesi yapıldığında, teorik olarak bilinmesine rağmen gerçekte ne gibi sonuçlar yaratacağını, yapımında çalışan bilim insanları ve mühendisler de dahil hiç kimse bilmiyordu. İlk denemeden 21 gün sonra gerçek denemesi yapılmıştı Hiroşima’da. Ardından Nagazaki’de.
Hiroşima’ya 15, Nagazaki’ye 20 kilotonluk (20 bin ton TNT değerinde) bomba kullanılmıştı. O güne kadar kullanılan en büyük güçteki bombalardı.
Tarihsel dönemine bakıldığında 2. Dünya savaşının bitişinden sonra kullanılmış olması, Japonya ile barış görüşmelerinin henüz sürüyor olması, “bombaların kullanılması gerekli miydi?” sorusunu da hala sordurtuyor.
7 Mayıs 1945 tarihinde Almanya’nın teslim anlaşması imzalaması sonrasında Avrupa’da savaş bitmişti. Teslim olmayan sadece Japonya kalmıştı.
7 Aralık 1941 tarihinde Japonya’nın Pearl Harbor’a yapmış olduğu saldırıya kadar savaşta tarafsız kalan Amerika, saldırının ertesi günü Japonya’ya savaş ilanı yaparak 2. Dünya savaşına dâhil olmuştu.
Pearl Harbor saldırısında ağır kayıplar veren Amerika kırılan gururunun intikamını Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atarak almış olabilir miydi?
Bu tür soruların çok önemi yok. Bugün için önemli olan dünya çapındaki nükleer silahlanma tehlikesidir.
Amerika, İngiltere, Rusya, Fransa ve Çin dünya üzerinde nükleer güç bulundurma izni olan NATO’nun 5 daimi üyesi. Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşmasıyla bu hakkı kazanan 5 ülke dışında, bu anlaşmaya taraf olmayan/imzalamayan İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore’nin de nükleer silaha sahip olduğu biliniyor. (1)
SSCB’nin Küba’ya nükleer silah yerleştirmesiyle başlayan ve Küba krizi olarak bilinen dönemde Amerika, Türkiye ile yaptığı anlaşmalar sonrası 50 – 100 arasında nükleer silahı İncirlik üstüne getirdiği söylenmektedir. (2)
İlk denemesi 16 Temmuz 1945 tarihinde yapılan Nükleer silahların çok gelişti. Rusya’nın 1961 yılında test denemesi yaptığı ve Tsar Bomb adı verilen 50 Megatonluk (50 mi,lyon ton TNT eş değerinde) bomba, bu güne kadar denenen en büyük nükleer bomba olarak tarihe geçmiştir. (3-4)
Dünya çapında yaklaşık 25 – 30 bin civarında nükleer silah olduğu biliniyor. Nükleer gücün barışçıl kullanımının bile (elektrik santrali) ne kadar tehlikeli olduğunu Çernobil ve Fukuşima kazalarıyla gördük ve yaşadık.
Mevcut megatonluk nükleer silahların insanlık ve dünyadaki her türlü yaşam için ne kadar tehlikeli olduğunu sadece Hiroşima ve Nagazaki’de kullanılan 15 kilotonluk bombaların verdiği hasarı düşünerek anlayabiliriz.
Nükleer güç, biz insanların kontrol altında tutabileceği veya biz insanlara güvenerek teslim edilebileceği güç değil.
Dünyadan geçmiş ve geçmekte olan! Diktatörleri de düşündüğümüzde nükleer silahların tehlikesi daha da anlaşılır oluyor. (NT/HK)
Hiroşima Belgeseli
1.http://www.aljazeera.com.tr/haber-analiz/dunyanin-nukleer-gucleri
2.http://www.aljazeera.com.tr/haber-analiz/turkiyedeki-nukleer-silahlar
3.http://www.webtekno.com/bilim-haberleri/tarihin-en-guclu-nukleer-silahlari-h15657.html