Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) 2014 yerel seçimlerinde kazandığı 102 belediyeden, 3’ü büyükşehir, 7’si il, 63’ü ilçe ve son olarak geçtiğimiz günlerde Kömür Belediyesi’yle birlikte 22’si belde olmak üzere 95 belediyeye kayyum atandı.
Kayyum atanmış belediyelerde geçmişten bugüne uygulanan politikaları DBP Yerel Yönetimlerden Sorumlu MYK üyesi Abbas Azizoğlu bianet'e değerlendirdi.
Azizoğlu, “Halkın iradesi ile seçilen belediye eşbaşkanlarını, meclis üyelerini kendi rızası olmadan görevden almak, demokratik siyaseti ortadan kaldırmaktır. Belediyelerin gaspı en temel yurttaşlık hakkı olan yönetime katılma hakkının milyonlarca yurttaşın ellinden alınmasıdır” dedi.
Belediyelerin kayyumdan önceki kültür sanat ve kadın politikaları nasıldı?
İlk olarak eşbaşkanlık sistemi ile yönetimlere kadınların dahil olmasıyla daha güçlü ve toplumu bir bütün olarak temsil eden yönetimler oluşturuldu. Belediyelerimizde kadın politikaları daire başkanlıkları ve müdürlüklerini oluşturarak toplumdaki kadın sorunlarını çözme, kadının yaşamdaki rolünü daha görünür kılmayı amaçladık. Bu çerçevede kadın kurumsallaşmasına gidilerek belediyelerde kadın meclisleri oluşturuldu. Personel alımlarında kadın çalışanlara öncelik verildi. Belediyelerimizdeki bu değişim aynı zamanda toplum içerisinde de yansımasını bularak kadınların karar alma süreçlerine katılmaları sağlandı. Özellikle kadınların ekonomik yaşama katılımları için ekstra çaba içerisine girildi.
Kürtlerin ve bölge halklarının (Süryaniler, Ermeniler, Mıhallemiler, Ezidiler) umudu olarak yerel yönetimleri devraldık. Temel ilkemiz bütün kültürlerin korunması ve kendini geliştirmesidir. Belediyelerde halkla beraber kültür ve sanat festivalleri, sinema günleri, doğa ve kültür festivalleri düzenledik. Ayrıca bir ilki gerçekleştirerek belediyelerimizde çok dilli hizmeti başlattık.
Kayyumlardan sonra belediyelerde ne gibi değişiklikler oldu?
Kayyumlar ilk olarak iktidarı rahatsız eden özellikle kadın, kültür, gençlik ile ilgili topluma dönük politikalarımızın şekillendiği merkezleri kendi ideolojik amaçları için kullandı ya da kapattı. Ayrıca belediyelerimizle ilgili bütün çalışmalar silinerek bir hafızasızlaştırma yoluna gidildi. Bütün şehirlerimiz şantiye sahalarına dönüştürüldü, var olanı yıkarak sanki yeniden hizmet yapılıyormuş gibi yüzeysel çalışmalara gidildi.
Hiçbir belediyemizde 5 yıllık stratejik plan çerçevesinde hazırlanan projeler hayata geçirilmedi. Yarım kalan projelerimizi özünden kopararak kendi projeleriymiş gibi kamuoyuna sundular. Belediye meclisleri olmadığı için denetim mekanizması ortadan kalktı, şeffaflığını yitirdi ve belediyeler büyük borç bataklıklarına dönüştürüldü.
Bu süreçte yaşanan hak ihlalleri oldu mu?
Neredeyse belediye personelinin tümü hukuksuz bir şekilde ihraç edildi veya iş sözleşmeleri sona erdirildi. Çalışanların ailelerini de göz önüne aldığımızda birçok kişinin mağduriyeti söz konusu. Belediyelerin gaspı en temel yurttaşlık hakkı olan yönetime katılma hakkının milyonlarca yurttaşın ellinden alınmasıdır.
Kültürel alanda ise, yerelin değerleri yok sayılarak “teklik” üzerinden bir yaklaşım içine girildi. Halkın kullandığı dile ait tüm tabelalar değiştirildi. Doğayı yok eden bir politika izlenerek doğa tahribatı gerçekleştirildi. Örneğin, Dicle Nehri kenarı ranta açılarak habitatı bozuldu.
Bu değişiklikler demokratik siyasette nasıl bir etki bıraktı?
Kayyum uygulamaları, yerel yönetimleri merkezi devletin doğrudan müdahalesine açık hale getiren, yurttaşların tüm seçme seçilme haklarını gasp eden anti-demokratik uygulamalardır. Halkın iradesi ile seçilen belediye eşbaşkanlarını, meclis üyelerini kendi rızası olmadan görevden almak, demokratik siyaseti ortadan kaldırmaktır.
Belediye yönetimlerimizde herhangi yüz kızartıcı, yolsuzluk gibi suç teşkil edecek hiçbir durum söz konusu değilken; tamamen siyasi nedenlerle hareket edilmiştir.
AKP, iktidarı boyunca DBP’li belediyeleri seçim yoluyla alamayınca anti demokratik yollarla belediyeler kayyum eliyle gasp edilmiş, eşbaşkanlar ve meclis üyelerinin büyük bir kısmı hukuksuz bir şekilde tutuklanarak demokratik siyasetin dışına itilmişlerdir.
Sur ilçesine yönelik politikayı değerlendirir misiniz?
Sur ilçesinde bulunan yapılar Diyarbakır ve bölge tarihi açısından oldukça önem taşıyor. Güvenlikçi politikalar bahane edilerek Sur’un tarihi dokusu tamamen tahrip edilmiş ve yaşayan halk zorla göç ettirilmiştir.
Kentsel dönüşüm adı altında tarihi yapılar kaldırılarak yerine Sur’un tarihsel ve kültürel izlerini ortadan kaldıran bir çevre politikası izlenmiştir.
Kayyumların halkla ilişkisi ne durumda?
Belediyeler güvenlik bahanesi ile karakollara dönüştürüldü. Beton duvarlar ve zırhlı araçlarla çevrilen belediye binalarının içi güvenlik güçleri ile dolduruldu. Halk belediyelere zorunlu ihtiyaçları için bile olsa gitmekten çekiniyor.
Mesele halka hizmet etmek değildir. Sandık ile gelemedikleri bir alanı zorla işgal etme durumudur.
Bu durumun yerel seçime etkisi ne olur?
15 Temmuz bahane edilerek ülkenin bütününde ilan edilen OHAL kaldırılmasına rağmen, birçok OHAL yasası kalıcı hale getirildi. Gerçekten OHAL kalkmış olsaydı belediyelerimizin gasp süreçlerinin de ortadan kalkmış olması gerekiyordu. Oysa birkaç gün önce Kömür belde belediyemize kayyum atandı.
AKP iktidarı kayyum rejimini tüm belediyeler üzerinde bir tehdit olarak gelecek dönemde de kullanmaya devam edecek gibi görünüyor. AKP, devletin tüm imkanları ile kayyumların çalışmalarının propagandasını yapıyor.
Bu yerel seçimler bizim açımızdan oldukça önemli. Bu seçimleri kayyum rejimi ile hesaplaşma olarak görüyoruz. Yoğun bir hazırlıkla seçimlere gideceğiz. (RK/AS)