Kapanan kitapevleri, sinemalar, otel olan tarihi binalar, Emek Sineması, taşınmak zorunda olan tiyatrolar…Beyoğlu sokaklarında bir dönüşümdür dolaşıyor.
Hal böyleyken sahaflarda durum nedir diye merak ettik. Aslıhan Pasajı’nda ince belli çaylar, müşteriler ve arkadan gelen müzikler eşliğinde sahaflarla sohbete giriştik.
Gezegen Sahaf’ı birlikte yürüten kardeşler Kerime ve Sedat Yardımcı, Mihrican Ktiabevi’nden Mihrican Şen, Barış Kitabevi’nden Halil Bingöl ve Hisar Kitabevi’nden Orhan Devret ile sahaflara gelen insanlarda değişim olup olmadığını, “dönüşüm”den etkilenip etkilenmediklerini, aynı kalanları ve değişimleri konuştuk.
Kitapları karıştıran insanların azaldığı konusunda herkes hemfikir gibi. Teknoloji ve internetin kitaplardan, sahaflardan uzaklaştırdığını duyuyoruz ancak aynı internet aynı zamanda daha fazla insana ulaşmak için mecra olmuş durumda. Kiraların artması ihtimali yer değişimini getirebilir ancak genelde dile getirilen kaygı okuyucuların azalması.
Taze demlenmiş çayları bizde kaldı, sohbetlerden bölümleri sizle paylaşıyoruz.
Yardımcı: Kitap karıştıran okuyucular istiyoruz
Sedat Yardımcı 1996’da Beyazıt’ta tezgah açarak başladığı sahaflığı dokuz senedir Aslıhan Pasajı’nda sürdürüyor. Kardeşi Kerime Yardımcı “Yardıma geliyor, kalıcı olacağımı düşünmüyordum” derken 2007’den beri sahaflık yapıyor.
Dükkanın kapısında yaklaşık bir sene önce astıkları yazı dikkat çekiyor: “Lütfen ders kitabı ve ders için kitap sormayınız. Eskisi gibi kitap karıştıran okuyucuları istiyoruz.”
Sohbete başlar başlamaz dekor için eski kitap arayan biri giriyor dükkana. Sedat Yardımcı sinema, dizi ve reklamlara dekor için kitap satıp kiraladıklarını söylüyor. Sahafa gelen insanlarda değişimi ise Beyazıt’taki sahaflık yıllarıyla kıyaslayarak anlatıyor.
“Beyazıt’a gelenler kitapları karıştırır, sorardı. Şimdi sahaflığı ders kitapçısı olarak biliyorlar bu da Beyazıt Sahaflar Çarşısı’ndaki dönüşümden kaynaklı. 80’lerin başında ders kitapları satanlar daha çok kazanmaya başladı. Olay metalaştı. Kitapçılar da kirayı ödeyemediğini, vergileri, icraları düşündü.
“Bu tarz kaygılar nedeniyle idealizmle başladığın sahaflıkta hayat kaygıları nedeniyle ders kitaplarına dönüyorsun. Öte yandan mücadele ediyorsun, o ruhu kaybetmemek lazım. Sabır da şart.
“Asıl kaygı okuyucunun azalması”
Ders kitaplarına ilişkin yazıyla ilgili ise şöyle konuşuyor:
“İşimiz ders kitabı değil ki. Bir konuyu araştırırken yardımcı olmaya çalışırım, sahafın görevi budur. Tarih öğrenmek istediğinde tarih kitaplarını karıştıracak, okuyacaksın ama ezbere kaçıyoruz.”
“Okuyucu olmak sabır gerektirir. Hala okuyucu değiliz. İnsanlar okumaktan ziyade ödeve sınava hazırlanmak için kitaba başvurmaya başladılar. Hazıra konmaktan kaynaklı bir şey bu.
Sedat Yardımcı gelen kişilerin hep aynı kitapları sormasına da dikkat çekiyor. “Sorulan kitap sayısı 100’ü geçmediği için aynı tip okuyucu, aynı tip entellektüel, aynı tip aydın yetiştiriyoruz. Hepsi aynı şeyi düşünüyor.”
Sedat Yardımcı Beyoğlu’ndaki dönüşümün kiraları arttırması durumunda kaygı verebileceğini ancak asıl kaygının okuyucunun azalması olduğunun altını çiziyor.
“İnsanlar kitaptan bilgiden uzaklaşıyor. Eski okuyucular ölüyor, alttan gelen nesil kitaptan, koleksiyonerlikten uzaklaşıyor. Kiralar artacak, burası otel olacak belki, başka yer buluruz ama yeter ki okuyucu devam etsin.”
“Haftasonu mezatları kültür muhabbeti”
Kerime Yardımcı ise hafta sonları düzenledikleri mezatları anlattı.
“Cumartesi günleri kitap, pazarları efemera dediğimiz eski belge, kartpostal, evrak, pul, obje gibi eşyaların mezatı oluyor.
“Okuyucular ve çantacı dediğimizi topladığı kitapları satanlar bu mübadele de dediğimiz mezatlara katılıyor. 1 liradan açık arttırma başlıyor. Kitapların listesini cumartesi internet üzerinden yayınlıyoruz, ağabeyim mezatta kitabın içeriğini özelliğini anlatıyor. Bir kültür muhabbeti gibi gerçekleşiyor.”
Şen: İnternet gelenleri azalttı, teknolojiyle ilgilenmemize yaradı
Mihrican Şen 1995’ten itibaren pasajda. Sahaflığa Ortaköy’de çıraklık yaparak başlamış. 19 yıldır sahaflara gelenlerdeki değişimi şöyle anlatıyor:
“İlk açtığımız dönemde internet çok yaygın değildi, daha çok insanlar gelip bakıyordu. Dükkan sohbetleri, dükkan üzerinden yürüyen ilişkiler, tezini hazırlayan öğrenciler, araştırma-inceleme yapanlar uğruyordu. Kendileri gelip kitap seçenler şimdi azaldı. Daha çok internet üzerinde alışveriş yapıyorlar.
“İnternetin şöyle faydası da oldu; İstanbul dışındaki üniversitelerde araştırma görevlileri internet üzerinden kitaplar almaya başladılar. Teknoloji ile ilgilenmemize, dükkanlarımızı Türkiye ve dünyaya açmamıza yaradı.
“Buradaki değişiklik caddedeki gibi değil”
Mihrican Şen pasajdaki “dönüşüm”ün cadde üzerindeki gibi olmadığını, insanların sahaflara gelmeye devam ettiğini anlattı:
“Burası Beyoğlu’nun arkası ve gizli yanı gibi. Cadde üzerinde olan dükkanlar daha çok etkileniyorlar. Buranın kendine göre dünyası, ilişkileri olan kapalı bir mekan. Burada da değişiklik oluyor ama cadde üzerindeki gibi keskin değil.
“Yine insanlar soruyor kitap alıyorlar. Son iki üç senedir gençler şiir kitaplarının ilk baskısının peşine düşebiliyor. Babasının gençken okuduğu kitabın peşinde gelip doğum gününde ona hediye etmek gibi hoşuma giden şeyler de oluyor.
Sahaflardaki erkek sayısındaki yüksekliği sorduğumuzda ise işe başladığında böyle düşünmese de zamanla kitapların taşınması, tasnifi gibi işlemlerin kuvvet getirmesinden hareketle “erkek işi” olarak düşündüğünü söylüyor. “Sahaf olmak ile orada müşteri olarak gezmek çok başka” diyen şen “keşke öteki tarafta kalsaydım” diye bitiriyor sözlerini.
Bingöl:Bizim tezgahımızdan geçmeyen profesör olamaz
1994’ten beri pasajda olan Halil Bingöl’le konuşuyoruz. Kitapçıların kapanmasına dair şöyle diyor:
“Han içindeyim ben. Sokaktakine yüz kişi gidiyorsa bize üç kişi geliyor onun için de kiramız ucuz ama ticaretimiz de az. Caddede olanlar hesabını iyi yapmazlarsa masrafların altından kalkamazlar.”
“Bizim tezgahımızdan geçmeyen tarih, edebiyat profesörü olamaz. Bizler kaynağız” diyen Bingöl araştırma için gelenlerin azaldığına dikkat çekiyor
“Öğrenciyken bizimle tanışanların, buraya gelenlerin çoğu şimdi profesör oldu. 80’li yıllarda üniversiteyi bitirenler son kademeydi. Bilime yapışmıştı. Sonrası sen sağ ben selamet."
Edebiyat fakültesinde okuyan ancak Halide Edip Adıvar ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı tanımayan iki müşteriden bahseden Bingöl, eskilerdeki gibi gençler yok mu sorumuzu şöyle cevaplıyor:
“Deliler var, kitap arıyor, soruyor. Onlara gerekli kolaylığı yapıyor, yolları gösteriyoruz.”
Devret: AVM’lerdeki kitapçılardan alıyorlar
Orhan Devret 20 yıldır aynı dükkanda. Beyazıt’taki tezgahı engellenince buraya gelmiş. Sahaf müşterisindeki değişimi anlatırken o da interneti anıyor.
“İnsanlar 20-30 yıl öncesinden farklı şeyler okuyor. O zamanlar internet de yoktu. Dönem, insanların ilgi alanı, alışveriş alışkanlıkları değişti. Eskiden kitapçıdan alıyorlardı, şimdi AVM’lerdeki kitapçılardan alıyorlar.
“Ama biz de da zamana ayak uymaya çalışıp internet üzerinden satmaya çalışıyoruz. Bir şekilde uyum sağlamaya çalışıyoruz.
“Festivallerdeki yoğunluk azaldı”
Beyoğlu’ndaki dönüşüm konusunda ise “Eskiden de çok fazla insan kapımızda kuyruk değildi” diyen Devret, gelenlerde azalmanın yanında internet üzerinden satışların olduğunu söylüyor
“Eskiden gelip kitapları karıştıran insanlar azaldı. Gençler okulda ödev verilen kitabı almak ya da daha ucuza kitap almak için geliyor.
“Sinem festivallerinde filme dek vakit geçirmek için gelenler olurdu. Son dönemde öyle bir şey kalmadı.”
“Şimdi afiş işine de başladım. Reklam filmleri, dizler için metrelik kitap kiraladığım da oldu. Bunlar olur. Ben yadırgamıyorum. İnsanlar para verip alıyorlar ama okuyup okumadıklarını bilmiyorum, alıp rafa koyuyor olabilir. Dekor için kitap istediğini diyen daha dürüst davranmış.”
“Artık çekimden çıktığımızı hissediyoruz. Her dönem biten bir takım meslekler var” diyen Devret, sahaflığın daha nadir kitaplara evrilirse devam edeceğini söylüyor. (BK)