Batı'da siviller, Türkiye'de askerler
Tartışmalara ilişkin Özgür Radyo'nun sorularını yanıtlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Susurluk Komisyonu eski üyesi Fikri Sağlar , Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı Koray Düzgören ve eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) görevlisi akademisyen Mahir Kaynak , "ulusal güvenlik" kavramının Türkiye'nin politik rejiminde belirleyici olduğuna dikkat çekti. Sağlar, Yılmaz'ın çıkışının ardında beyaz enerji hesaplaşmasının olduğunu söyledi. Düzgören de ulusal güvenlikle ilgili kararların Batı'da siviller tarafından, Türkiye'de ise askerler tarafından alındığını söyledi.
Sağlar: "Yılmaz'ın çıkışı, beyaz enerjiyle ilgili"
Fikri Sağlar, milli güvenlik kavramının Türkiye'nin siyasal yönetiminde etkili olmasının yanında, tartışılmayan milli güvenlik kavramının ardında yolsuzluk, usulsüzlük ve haksızlıklar olduğunu ileri sürdü. Sağlar, Yılmaz'ın söz konusu kavramın değiştirilmesinin altında da beyaz enerji yolsuzluğuyla ilgili ile hesaplaşmanın yattığı iddia etti. Sağlar konu ile ilgili olarak şunları söyledi.
"Kendisini kurtarmak için kafa tutuyor"
* Mesut Yılmaz'ın Türkiye'nin milli güvenlik konseptinin değişmesine yönelik sözleri samimi değil. Bu gerçek Mesut Yılmaz'ın bulduğu ya da sığındığı, gerçekten samimi olarak söylediği, özdeşleştiği düşünceler değil, bence kendisini kurtarmak adına bir kafa tutma anlayışı olarak görüyorum. Çünkü, kendi partisinin bakanı Beyaz Enerji yolsuzluğuyla ilgili faaliyetleri sürdürürken görevden alındı. Yer değiştirildi. İstifa etmesi zorunlu hale getirildi.
"Yolsuz, usulsüzlük, haksızlıklar var"
* Milli güvenlik konseptinden kaynaklanarak her şey devlet sırrı arkasına saklanıyor. Parlamentonun, bakanların, başbakanların ulaşamadığı bilgiler vardır devlet sırrı kapsamı adı altında. O bilgiler ışığında bir kara düzen ortaya çıkmıştır. Ve orda yolsuzluklar vardır, usulsüzlükler vardır, haksızlıklar vardır.
* Özellikle siyasi partiler ve siyasi partilerin lider kadroları toplumda demokratikleşme adına katkıda bulunamadıkları için, toplumun tam olarak desteğini alamadıklarından ve mevcut düzene uygun insanlar olarak seçilmiş olmalarından kendi başlarına özgür iradeleriyle ne parlamentoda, ne de parlamentonun dışında faaliyet gösteriyorlar.
* Milli Güvenlik Kurulu (MGK), sadece milli güvenlik konseptini belirlemiyor; aynı zamanda Türkiye'nin siyasi yönetimini engelliyor. Siyasi yönetimini engellemişten kasıt, demokratikleşmenin, demokratik açılımın, demokrasinin kurum ve kurallarının tam olarak ortaya çıkmasını engellediğini kastediyorum. Dolayısıyla, içinde sivillerin de olduğu MGK Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bir kurul olmasına rağmen, Anayasal anlamda öneren değil, denetleyen yönlendiren bir konuma giriyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin yönetimini demokratik bir konumda olmaktan çıkarıyor.
Düzgören: "Kavramın ardında yasaklar var"
Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarlarından Koray Düzgören de, Mesut Yılmaz'ın "ulusal güvenlikle" ilgili açıklamalarını gerçekçi bulmadı. Mesut Yılmaz'ı "oportünist bir politikacı" olarak tanımlayan Koray Düzgören şunları söyledi:
Parti içi ve iç politika malzemesi
* Mesut Yılmaz, aslında boyunu aşan çok dikenli bir konuyu, parti içi ve iç politika malzemesi haline getirmeye çalıştı. Ben zannetmiyorum ki, enine boyuna bu meseleyi irdelemiş olsun. Milli güvenlik kavramının Türkiye için ne ifade ettiğini, nerden geldiğini ya da Türkiye'nin iç ve dış politikasını, günlük hayatını nasıl etkilediğini irdelemiş olsun. Eğer irdelemiş olsa, bu lafı bu kadar ezbere konuşamaz.
* Türkiye'nin temel sorunu ulusal güvenlik kavramından geçiyor. Türkiye'de bütün meselelere ulusal güvenlik kavramından bakılıyor. Herhangi bir meseleye güvenlik açısından bakıldığında, arkasından yasaklar geliyor. Güvenlik kavramının kendisi bunu içeriyor ve demokrasiye aykırı bir kavram.
Batıda siviller, burada askerler
* Batı ülkelerinde ulusal güvenlikle ilgili kurumlar sadece ülkenin dış tehlikeleriyle ilgili, dış sorunlarıyla ilgili meseleleri görüşmek üzere oluşturulmuştur. En önemlisi de, sivil bir kurumdur. Askerler de orada teknisyen olarak ya da rolleri neyse o rolleri temsil etmek üzere bulunurlar. Ama Türkiye'de böyle değil. Türkiye'de ulusal güvenliğin tanımını da, ulusal güvenliğin çerçevesini de, ulusal güvenliğin nasıl, hangi şartlarda, hangi kurumlar eliyle uygulanacağını belirleyen kurum da askerlerdir. İşin çarpıcı yanı da budur.
Kaynak: "Ulusal güvenliğin alanı daraltılmalı"
* Akademisyen ve eski MİT muhbiri Mahir Kaynak, "ulusal güvenlik kavramının alanının daraltılması gerektiği"ni söyledi. Ulusal güvenlik gerekçesiyle, en küçük bir politik faaliyetin bile önünün kesildiğini belirten Kaynak, "Ulusal güvenlik kavramından vazgeçilmesinin doğru olmadığını düşünüyorum" şeklinde konuştu.
* Şubat krizinden sonra Uluslar arası Para Fonu- (IMF) Türkiye ilişkilerinde, savunma harcamalarına ayrılan payın düşürülmesi yönünde tartışmaların olduğu hatırlatılarak, "Türkiye ulusal güvenlikte nereye gidiyor" sorusu üzerine ise Mahir Kaynak, "Bu konuda Avrupa'nın belki baskısı olabilir ama, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Türkiye arasında, savunma harcamaları konusunda bir ayrılık olduğunu düşünmüyorum.
Özgür Radyo editörünün notu:
1940'ların ikinci yarısından itibaren değişime uğrayan "ulusal güvenlik" kavramı, sosyalist blok karşısında kapitalist dünyanın savunulması sistemi içinde, Türkiye'nin "ileri bir karakol" haline getirilmesiyle sonuçlandı. Bu süreç aynı zamanda Türkiye ekonomisinin bütünüyle Avrupa ve ABD emperyalistlerinin denetimine girdiği, mali bağımlılığın gitgide tırmandırıldığı dönem oldu. Bu tablo aynı zamanda Türkiye'nin dış borçlarının hikayesinin de tarihi.
(AD/YÖ)