Kuzey ve Doğu Suriye İç Güvenlik Güçleri Basın İrtibat Merkezi, Ankara TUSAŞ tesislerine yönelik saldırının ardından Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik 685 saldırının düzenlediğini açıkladı.
Daha önce Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) "TSK’ye ait silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA), bölgede bulunan gaz ve enerji tesisleri, petrol istasyonları, tıbbi merkezler, fırınlar, tahıl siloları ve kontrol noktalarının da aralarında bulunduğu sivil ve askeri hedeflere 25 saldırı düzenledi[ğini]" açıklamıştı.
SOHR: Kuzey ve Doğu Suriye'ye saldırılarda 27 kişi hayatını kaybetti
Uçaklar ve topçu atışları
Mezopotamya Ajansı, Kuzey ve Doğu Suriye İç Güvenlik Güçleri Basın İrtibat Merkezi'nin açıklamasına dayanarak verdiği haberde Türkiye'nin bölgeye keşif uçaklarıyla 99, savaş uçaklarıyla 13, top atışlarıyla 573 olmak üzere toplam 685 kez saldırı düzenlediğini duyurdu.
İrtibat Merkezi açıklamasında “saldırılarda, 14’ü sivil ve 3’ü güvenlik gücü olmak üzere 17 kişinin öldürüldüğünü", "39’u sivil ve 9 güvenlik gücü olmak üzere 48 kişinin de yaralandığını" duyurdu.
Ankara saldırıları nasıl açıklıyor?
Türkiye, Suriye'nin kuzeyine yönelttiği son operasyonları, Ankara'daki saldırıyı düzenleyen unsurların "Suriye'den sızdığı", dolayısıyla Suriye'de konuşlu ve burada eğitim gören silahlı güçlerin saldırısına maruz kaldığı gerekçesine dayandırıyor.
Türkiye, bu saldırıların BM Sözleşmesi'nin 51. Maddesi uyarınca sınır güvenliğini koruma amacı taşıdığını ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı bir şekilde yalnızca terör unsurlarını hedef aldığını vurguluyor. Türkiye ayrıca bölgedeki YPG yapılanmalarının altyapı ve lojistik desteğine sahip olmasının da bu operasyonu zorunlu kıldığını öne sürüyor.
Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan ilk açıklamada, “Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde bulunan terörist hedeflerine 23 Ekim 2024’te hava harekâtları icra edilmiş, teröristlere ait toplam 32 hedef başarılı şekilde imha edilmiştir." dedi. Hava harekâtlarımız kararlı şekilde devam etmektedir. İcra edilen harekâtlarda azami oranda yerli ve millî mühimmat kullanılarak çok sayıda terörist etkisiz hâle getirilmiştir” dendi.
"Türk halkına ve güvenlik güçlerine yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek ve sınır güvenliğini sağlamak amacıyla" bu hava harekâtını düzenlediğini açıklayan Milli Savunma Bakanlığı, sınır ötesi operasyonu “meşru müdafaa” hakkını düzenleyen Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 51’inci maddesine dayandırdı.
BM Sözleşmesinin 51. Maddesi
Madde 51- Bu Antlaşma'nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez.
BM Antlaşması’nın 51. Maddesi, esas olarak devletlerin egemenlik hakkı çerçevesinde kendilerini savunma hakkını düzenliyor. Maddede "meşru müdafaa" hakkının tanınması, temel olarak "devletler arası" bir saldırıya karşı koyma ihtimalini içerse de, yorumlanmasında belli genişlemeler oldu. Geleneksel olarak devletler arası silahlı saldırılarda kullanılsa da, 51. Madde, özellikle de bir devletin topraklarında bulunmaları veya bir devlet tarafından desteklenmeleri durumunda "devlet dışı aktörler veya terör gruplarından gelen saldırılara karşı" da uygulanabilir görülüyor.
Birleşmiş Milletler (BM) bu maddeyi özellikle uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden durumlarla sınırlandırmaya çalışsa da, devletlerin sınır güvenliğini koruma ihtiyaçları ve terör tehditleri nedeniyle 51. Madde'yi devlet dışı aktörlere karşı da yorumlama eğiliminde olduğu örnekler bulunuyor. Bununla birlikte bu uygulamalar, BM Güvenlik Konseyi'nde zaman zaman tartışmalara yol açabiliyor ve uluslararası hukukun kapsamında gri bir alan olarak kalıyor.
(AEK)