* Eczacıbaşı Sanal Müze'deki Ömer Uluç sergisini izlemek için tıklayın.
Ressam Ömer Uluç 79 yaşında yaşamını yitirdi. Uluç, cumartesi günü Teşvikiye Camisinde öğle namazının ardından Aşiyan Mezarlığı'nda düzenlenecek törenle toprağa verilecek. Uluç, bir süredir İstanbul Cerrahi Hastanesi’nde kanser tedavisi görüyordu.
Uluç, son sergisini Kasım 2009’da Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde açmıştı. “Parçalanmanın Kimyası” ve “Sağ el, Sol el Desenleri” adlı sergilerde sanatçı, kemoterapi tedavisi gördüğü sırada yaptığı eserlerini de sergilemişti.
Kimdir?
1931 yılında İstanbul'da doğdu. 1953 yılında Robert Koleji bitirdikten sonra 1953-1957 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri'nde önce mühendislik sonra resim eğitimi gördü. 1953 yılında Nuri İyem'in öncülüğünde kurulan "Tavan arası Ressamları" olarak adlandırılan grupta yer aldı 1965'te bir yıl süreyle Londra ve Paris'te, 1972-1973'de ABD ve Meksika'da, 1973-1977 arası Nijerya'da bulundu. 1983'ten beri Paris'te yaşayan sanatçı yılın önemli bir bölümünü İstanbul'da geçiriyordu.
Kişisel sergiler: Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi, İstanbul, 1997, 1999, 2003, 2009; Galerie Montenay, Paris, 1998; Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul, 2002; Art of This Century Sanat Galerisi, New York, 2004. Katma sergiler: FIAC Galerie Montenay, Paris, 1997; "41. Yıl-41 Sanatçı-41 Yapıt", Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İstanbul, 1998; "Türk Resminde Soyut Eğilimler", Galeri Baraz Organizasyonu, Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul, 1998; FIAC, Paris, 2002-2003; Basel Sanat Fuarı, Basel, 2003-2004; Arco Sanat Fuarı, Madrid, 2004.
2005 yılında Baki'den alıntı ile "Heves Kuşu Durmaz Döner" adını verdiği ve kendi konuşma kayıtlarından seçtiği "Fragmanlar"la başlayan ve sayfalarını bir sergi mekanı olarak düşünerek tasarladığı kitabı, yeni bir yapıtı, yeni bir sergisi niteliğinde Yapı Kredi yayınlarından çıktı.
İlk kişisel sergisini 1955 yılında Boston'da açan sanatçı, bu yapıtın bir pasajında "1958'de, 27 yaşlarındayım. Nuri İyem, Ferruh Başağa, sevgili İlhan Koman ile Şadi Çalık ve ben Amerikan konsolosluğunda büyük, bir süre hatırlanacak bir sergi açıyoruz. Hepsi soyut sanat. Onların hepsi dostum ve hepsi benden en az 15-20 yaş büyük insanlar. Orada tek başıma ve garip bir şekilde bir ikinci kez küçük bir üne kavuşuyorum İstanbul'da, o çevrede. Fakat en ilginç işi kimin yaptığını söyleyeyim, Şadi Çalık, tek bir çubuğu bir kaidenin üzerine koyuyor ve bunun adını "minimumizm" koyuyor, yani o böyle izah ediyor. Minimum enerji, minimum form, minimum anlam vb. İstanbul bir zamanların Moskova'sı, Münih'i gibi avangard bir küçük merkez mi oluyor" demişti.(EÜ)