Ülkemizde yasal olarak tüm ilaçlar reçete ile satılır. Ama herkes eğer cebinde parası varsa istediği eczaneden istediği ilacı alır. Ülkemizde yasal olarak vatandaşa yönelik ilaç reklamı ve tanıtımı yapmak yasaktır.
Ama diğer yanda reçete zorunluluğu olmaksızın satılabilen ilaçlar için reklam serbestisi getiren bir yönetmelik yayınlanır ve yürürlüğe sokulur.
Bu serbestiyi sağlayan düzenlemeyi yapanlara bunun anlamsız olduğunu söylediğinizde "olsun günün birinde bizde de reçetesiz satılan ilaçlar olabilir" yanıtını alırsınız. Yani bugün değil gelecek düzenlenmek istenir.
Meslek örgütü yerine bazı hekimler
Benzer biçimde uygulanan yasalar yönetmelikler hekimlerin ve görev yaptıkları sağlık kuruluşlarının açıkça reklam yapmasına engel olur, tanıtımlara da sınırlamalar koyan düzenlemeler getirilir.
Ama diğer yandan öğrenirsiniz ki; Sağlık Bakanlığı'nda bir çalışma grubu oluşturulmuş bu grup hekimlerin ve sağlık kurumlarının reklamını serbest bırakacak şekilde bir yönetmelik hazırlanıyor.
Üstelik yönetmeliğe bu alanın asıl denetleyici güçlerinden birisi olan hekimlerin meslek birlikler ve benzeri diğer örgütlerin katkı ve katılımı istenmez.
Sorarsınız; "neden böyle?" diye. Alacağınız yanıt "hiiiç, işte öyle!"den başka olmaz.
Reklama yeni pasta
Tabip Odası kendine yapılan şikayetleri değerlendirir, hekimlerin mesleki uygulamaları, topluma ve hastalarına yönelik tutum ve davranışları etik kurla ve mesleki ilkelere aykırı olursa yaptırım uygular.
Bu onun hem yasal hem de meşru görevidir. Bu yaptırımların önemli bölümü de tanıtım ve reklamla ilgili düzenlemelere aykırı davranışlar üzerinedir.
Ama bazı hekimler kendilerine verilen bu cezalar yerine sahip çıkılmasını ve "devir değiştiği" gerekçesiyle hekim reklamının serbest bırakılmasını talep eder.
Sonra öğrenirsiniz ki; geçtiğimiz yıl ülkenin mevcut reklam pastası toplam olarak yarı yarıya küçülmüştür.
Reklam sektörü bunun için çıkışlar arıyor. Bu çıkış yollarından birisinin de büyük bir potansiyele sahip olan sağlık alanı olduğu öngörülmüş ve hükümete yapılan baskılarla bu alanın reklama açılması sağlanacakmış.
Hekimliğin dört temel ilkesi
Son dönemde "Tıp ve hekimlik alanında yapılan eski düzenlemelerin günümüzün gereksinimlerine yanıt vermediği" sıkça söylenir oldu. Bu doğru mu diye düşünüyorum sık sık.
Sonra yöntemlerde, araçlarda bazı yenilikler, değişimler olsa da Hipokrat'tan bu yana geçen yaklaşık üç bin yıllık süreçte hekimlik ve tıbbın temel değerlerinin, ilke ve kurallarının değişmediğini, bir o kadar zaman geçse de değişemeyeceğini görüyorum.
Eğer amaç insan, onun yaşamı ve sağlığıysa, insan birey olarak bir onura ve değere sahipse, bundan kaynaklanan, eşitlik, özgürlük, yaşama hakkı gibi hakları varsa bu haklarını güvence altına alan düzenlemeler değişemez.
Hekimlik uygulaması yapılırken dört temel ilke göz önünde tutulur. Hekimlik alanındaki tüm uygulamalar bunların üzerinde yükselir: "Özerklik", "yarar", "zarar vermeme" ve "adalet".
Hekimlikle ilgili herhangi bir uygulama yanlış bulunurken bu ilkelere aykırılık olup olmadığı düşünülür. Hekimin reklam ve tanıtımına getirilen sınırlamalar da kaynağını bunlardan alır.
Bu ilkeler değişmediğine, değişemeyeceğine göre hekimlerin reklam ve tanıtımlarının yapılması konusundaki sınırlayıcı düzenlemeler bu gün de geçerli olmalıdır.
Sağlık reklamı zaten yaygın
Reklam ve tanıtım vatandaşa yönelik olarak yapılır. Oysa sağlık ve hekimlik uygulamaları alanında; vatandaşa yani hizmetten yararlanacak olana yönelik reklam ya da tanıtım anlamlı değildir.
Çünkü sağlık hizmeti "keyfi" nedenlerle yararlanılan, yerine getirilmesi isteğe bağlı bir hizmet türü değildir. Reklam demek abartı demektir, koşullandırma demektir, insanın aklında ya da gündeminde olmayanı aklına ya da gündemine sokmak demektir.
Tüketime yönlendirmek demektir. Reklamın neler içerdiğini uzun uzadıya anlatabiliriz. Ama bunların hiç birisi sağlık hizmetiyle ve hekimlik uygulamasıyla örtüşmez dolayısıyla bu alanda hizmetten yararlanana yönelik reklam olamaz.
Tüm bunlar halen sağlık tıp alanında reklam yapılmadığını göstermiyor elbette. Bugün bu alanda yaygın ve yoğun biçimde reklam yapılıyor.
Bu alanın denetleyicisi ve izleyicisi olması gereken meslek örgütleri ancak şikayet ve kendisine ulaştırılan başvurular üzerine bir denetim yapıyor.
Üstelik bunu profesyonelce ve bu alanda çalışan profesyonel elemanlarla değil, bir anlamda gönüllülük temelinde ve elinden geldiği, gücü yettiği kadar yapabiliyor.
Bu eksik bir uygulamadır. Olması gereken eğitim ve denetimdir. Tabip odaları bu denetim ve gerektiğinde uyguladığı yaptırımı hekimler üzerinden gerçekleştirmek durumundadır.
Çünkü tabip odalarının yasal olarak kullandığı erk hekimler üzerindedir. Diğer yandan yalnız özel çalışan hekimler ve sağlık kuruluşlarının izlenmesi ve denetimi yasalarla sınırlı. Ancak tabip odaları bu sürece yalnız hekimlere yaptırım uygulamakla yetinemez, yetinmemelidir.
Bunun halen mevcut diğer mekanizmalarını da işletme, en azından uyarma görevini yerine getirme zorunluluğunu vardır. Etkin bir denetim için bu mekanizmalar da kullanılmalıdır.
Tabip odaları bu konuda herhangi bir suç ya da kusurlu davranış oluştuğunda bağımsız mahkemeleri, ticari kuruluşların rekabetiyle ilgili yanlışları için reklam üst denetim kurulunu, medyayla ilgili durumlarda da medyanın denetim mekanizmalarını harekete geçirecek şekilde uygulamalarda bulunabilir ve bulunmalıdır.
Gizli reklamlar
Reklam ve tanıtım konusunda yaşanan bir "çifte standart" da kamu ve özel sektör ayrımı noktasındadır. Kamu kurumları ve orada çalışan hekimler açık ya da gizli rahatlıkla reklam yapabiliyor. Televizyon radyo programları, yazılı basında her gün bunun örnekleri yaşanıyor.
Falan merkez, filan hekim, şu kuruluş, bu hoca, şöyle yöntem, böyle teknik gibi sağlık alanına ilişkin uygulamaların tanıtım ve görüş açıklama görüntüsü verilen gizli reklamları sürekli yayınlanıyor.
Daha geçtiğimiz günlerde Sağlık bakanı ve Maliye Bakanı adeta kredi kartı reklamı yapar gibi kamu sağlık kuruluşlarında Kredi kartıyla muayeneyi kamuoyuna duyurmuştur. Tüm bunlar "para" kazanmaya yöneliktir.
Bunların hepsi yasal olarak yasaklanmış olan "sağlık hizmetine ticari bir görünüm vermek" eyleminin önekleridir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi aslında hekimliğin meslek kurallarına da aykırıdır. Eğer bu alanda gerçek bir denetim yapılma isteniyorsa tabip odaları, meslek birlikleri bunların üzerine de gitmelidir.
Hekimler dikkat!
Sağlık alanındaki reklamın serbest bırakılmasını en başta reklamcılar istiyor. Amaç belli. Reklam yapılmasına karar verilmiştir. Yani minare çalınmış, şimdi kılıf aranmaktadır.
Sağlık hizmetini alanlar ve hizmeti veren, etik ilke ve mesleki kuralları yerine getiren tüm hekimler uyanık olmalıdır.
Bu yolun açılmasının önüne geçilmelidir. Eğer bu yol açılırsa en başta bireyin sağlığı olumsuz etkilenecek, sonra da hekimliğin mesleki ilkeleri ortadan kaldırılacaktır.
Düzenlemeler uluslar üstü büyük sağlık kuruluşlarının ülkemizin özelleşmiş sağlık sektörüne girmesi ve dahası bu alanın tek egemeni haline getirilmesine yol açacaktır. Çünkü en çok reklamı en çok parası olan yapacaktır.
Diğer yandan bu gidiş sağlık alanında tıp dışı kişi ve kesimlerin de bu alanda söz sahibi olmasına yol açabilecektir.
Eğer günün birinde hekimliğin yok olmasını istemiyorsak bu tür uygulamalara binlerce yıllık değerlerimize sahip çıkarak karşı durmalıyız.
Sağlık alanında "Reklam" denilince hizmetin alıcısı olan hasta ve yakınlarıyla, insan sağlığı ve yaşamın dokunulmazlığı düşünülmeli ve hekimlik mesleğinin geleceği dikkate alınarak ortak bir noktada buluşulmalı, buna uygun davranılmalı, "para" ne kadar bizi yoldan çıkarmaya çalışsa da yanlış adımlar atmaktan kaçınılmalıdır. (MS/NM)