AB Genişleme Uzmanı ve Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Cengiz Aktar, Chirac'ın ifadelerini değerlendirerek, konuşmanın bir sürpriz olmadığını, ancak bu ifadelerin Türkiye'nin bundan böyle dikkat etmesi gereken noktalara ışık tuttuğunu vurguladı.
Aktar, "artık mümkün olduğu kadar DEP davası rezaletinde olduğu gibi Türkiye'yi istemeyenlere argüman vermekten kaçınmak ve diğer taraftan 2001 sonbaharından beri Türkiye'de yapılan siyasi reformların, müzakerelerin başlaması için fazlasıyla yeterli olduğunu, bıkıp usanmadan Avrupalılara hatırlatmak gerekir," dedi.
AB'den kopuk Avrupalılar
Chirac'ın AB Parlamentosu seçimlerinden, genişlemeden ve Türkiye'den söz ettiği basın toplantısına ilişkin görüşlerini anlatan Aktar, bu tip basın toplantılarının Fransa'da ve diğer AB ülkelerinde pek görülmediğini, çünkü gerek Fransızlar, gerekse diğer AB vatandaşları için AB meselesinin sürekli ilgi çeken bir konu oluşturmadığını vurguluyor. "Avrupalılar AB ile düşüp kalkmaz. AB'ye ilişkin seçim kampanyalarında Avrupa'dan başka herşey konuşulur," diyen Cengiz Aktar ekliyor:
"Bunun nedeni muazzam girift bir AB macerası ile yurttaşlar arasındaki çok derin ve AB'nin kuruluşundan bu yana süren bir kopukluk olmasıdır. AB, Birliğe yeni üye olan veya üyeliğe aday diğer ülkelerde daha popüler bir konudur."
"Chirac'ın ifadeleri sürpriz değil"
Chirac Türkiye hakkında, Dışişleri Bakanı Michel Barnier'nin birkaç haftadır söylediklerini tekrar etti diyen Cengiz Aktar şu değerlendirmeyi yapıyor:
* Chirac, Türkiye'nin üyeliğe hazır olmadığını, müzakere sürecinin yıllar alacağını, ama uzun vadede Türkiye'nin üyeliğinin temenni edildiğini söyledi
* Bence Chirac'ın beyanatında bir sürpriz yok. Beklenen buydu. Fakat burada dikkat etmemiz gereken nokta şu:
"DEP davası rezaleti"
* Yıl sonu geldiğinde, Türkiye'yi AB içinde istemeyen Avrupalılar, demokrasi gibi ucu açık olan Kopenhag siyası kriteri açısından Türkiye'nin uyumsuz olduğunu söyleyecek bir tavır içerisinde olabilirler.
* Kopenhag siyasi kriterlerinden bakınca, hiçbir zaman ve hiçbir ülke sütten çıkmış ak kaşık olamayacağı için, Türkiye'yi Avrupa'da görmek istemeyen Avrupalılar, atılan bütün adımlara ve yapılan bütün reformlara rağmen siyasi kriterlere uyumda eksiklik bulmakta zorluk çekmeyeceklerdir.
* Dolayısıyla artık mümkün olduğu kadar DEP davası rezaletinde olduğu gibi Türkiye'yi istemeyenlere argüman vermekten kaçınmak ve diğer taraftan 2001 sonbaharından beri Türkiye'de yapılan siyasi reformların müzakerelerin başlaması için fazlasıyla yeterli olduğunu, bıkıp usanmadan Avrupalılara hatırlatmak gerekir. (YS/BB)