Kamu çalışanlarına yönelik son birkaç ayda hızlandırılan hazırlıklar ise, sermayenin yeni ve önemli hedeflerinden bir tanesi olarak karşımıza çıkmış durumda.
Yasa tasarıları bir ay içerisinde Meclis'te
Genel Başlığı Kamu Yönetimi Reformu olarak tanımlanan proje, birbirini tamamlayan 3 önemli bölümden oluşmaktadır.Bunlardan birincisi, Merkezi Yönetim Reformu olarak adlandırılan "Kamu Yönetim Temel Kanunu" yasa tasarısı, ikincisi Yerel Yönetim Reformu ve son olarak merkezi ve yerel düzlemde yapılacak değişikliklere paralel çıkarılacak Personel Rejimi Yasası hazırlıklarıdır.
Bu üç bölümde ele alınan yasalardan ilk ikisine yönelik çalışmalar belirli bir aşamaya gelmiştir.Kamu Personel Rejimine yönelik hazırlıklar sürmektedir. 5 Nisan 2003 günü toplanan Bakanlar Kurulu içinde Personel Rejiminin de olduğu, 3 alana ait yasaların birlikte ele alınmasını ve 1 ay içinde Meclise sunulmasını karara bağlamıştır.
Merkezi Yönetim Reformu ile yapılmak istenen esas olarak devletin asli ve sürekli işlerini yeniden belirlemek ve bu çizilen alan dışında bırakılan alanları yerel yönetimlere devretmek; Yerel yönetimler aracılığıyla piyasaya açmaktır.Burada ki açılma, piyasanın mekanizmalarına bağlı olarak kentlerin satılması durumudur.
Yerel Yönetimler Yasası hazırlıkları kapsamında İstanbul' un durumu ayrı bir statüde ele alınmaktadır. Türkiye' de yerel yönetimler il özel idaresi, belediye ve köy olmak üzere üç türden oluşur.İl özel idaresi, 1913 yılında çıkarılmış bir kanun hükmünde kararname ile kurulmuş, zaman içinde yapılan bazı değişikliklerle günümüze kadar gelmiştir.
Yalnızca belediyeler ayakta kaldı
Cumhuriyetin ilk yıllarında ilkokul öğretimi görevlerine de sahip olan İl Özel İdaresi, 1947 yılında eğitim görevinin merkezi idareye alınmasıyla zayıflamaya başlamıştır. Bugün 3000 il genel meclisi üyesi ve 5000 toplam çalışanı olan il özel idareleri, başında vali olan ve işlevini merkezi yönetim ile yerine getiren bir örgütlenmedir.
Köyler, 1924 yılında çıkan bir yasa ile merkezden gerekli hizmetleri alan ve Cumhuriyetin ilk yıllarında 75.000 olan sayı gerileyerek 34.600' e kadar düşmüştür.
Yerel yönetim sistemi içinde 1950' li yıllardan bu yana hem sayısı hem de önemi artan tür belediyelerdir. Belediye, yerel gelirlerin ( ilan-reklam vergisi, eğlence vergisi, imar hizmetleri, v.b. ) gösterdiği üzere kentsel yerleşim modeli olarak planlanmıştır. Bugün açısından tüm belediyeler kentler hiyerarşisinde yer alabilmek ve dışarıda bırakılmamak için, akıcı sermayeyi kentlerine çekebilmek için karşılıksız arsa, ucuz ve güvencesiz emek gibi değerleri ortaya koymuş-sermayenin hizmetine sunmuşlardır. Dolayısıyla rüşvetin, yolsuzlukların ve soruşturmaların en sık gerçekleştiği, cazip bir yönetim modeli haline gelmiştir.
Bundan sonrası açısından, yeniden yapılanacak olan düzenleme ile, kamusal hizmetler olarak bilinen eğitim, sağlık gibi temel hizmetler yavaş yavaş piyasaya devredilecek, belediyelere bağlı çalışan kadrolu işçiler ve kamu çalışanlarının çalışma koşulları da piyasanın kurallarına göre düzenlenecektir.
Piyasaya devredilen bütün bu alanlar aslen, 25 Şubat 1995' te TBMM' de onaylanan GATS ( Hizmet Ticareti Genel Anlaşması ) kapsamına dayanmaktadır. Bu anlaşmaya bağlı olarak, bir çok alan piyasaya devredilmek üzere taahhüt edilmiştir.
Sözleşmeli personel isteniyor
Yerel Yönetimler Yasa Taslağında ki önemli bir değişiklik ise, çalışanlara önerilen tek tip istihdam biçimi olan sözleşmeli personel uygulamasıdır. Taslağın 22. maddesinde "Mahalli İdarelerde sözleşmeli personel çalıştırılması esastır" denilmekte, halen çalışanların tamamının ( işçi, memur v.b. ) sözleşmeli olarak çalıştırılacağı yer almaktadır.
Çalışanlar açısından Türkiye' de oturtulacak olan esnek, güvencesiz, performansa dayalı çalışma yaşamının ilk ve önemli örneği yerel yönetimlerde gerçekleşecek. Ağırlıkla Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Demokratik Halk Partisi'nin(DEHAP) geriye kalan yerlerde de islamcı sermayenin yerel yönetimlerdeki ağırlığı düşünüldüğünde genel açısından ortaya çıkan tablo iyice karmaşıklaşmış olacaktır.
AKP' nin hükümete gelmeden önce, gerek Acil Eylem Planında, gerekse yerel yönetimler için yaptığı bir çok çalışma da yerel yönetimleri piyasaya açarak varolan statükoyu güçlendirmeye razı olduğu ortadadır. DEHAP' ın çalıştığı belediyelerin " 1. Merkezi Yerel Yönetimler Konferansı " adıyla geçtiğimiz günlerde yapılan hazırlıklar, aslında konferans katılımcıları açısından çok net bir perspektif olmadığını açığa çıkarmıştır; en azından katılımcılar böyle ifade etmektedir.
Yerel Yönetimler Yasa Taslağına ve projenin bütününe ciddi bir karşı çıkış pozisyonu yerine, demokratik cumhuriyet projesinin gerçekleşebileceği bir zeminin tartışması yapılmaktadır.Rantın, geri kafakol ilişkilerinin ve yerelliğin kıskacı içinde, salt temsiliyetin devamı olarak görülen yerel yönetim anlayışı kürtlerin kendisinin de sorun olarak tanımladığı bir durumdur.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu tasarısı
Merkezi idarenin işlevleri (madde-4 ) ulusal politikaları ve standartları belirlemek, merkez ve taşra yerel yönetimler arasında ki koordinasyonun sağlanması, hizmetlerin hukuka ve belirlenen standartlara uygunluğunun denetlenmesi olarak belirlenmiştir.
Temel yapısı yeniden organize edilen devlette, devletin asli ve sürekli işleri yeniden tanımlanmış ve bu düzlemde yasanın geçici maddesinde bakanlıkların oluşumu düzenlenmiştir.
Bu Tasarıya Göre Kurulacak Bakanlıklar Listesi
Taşra Teşkilatı Olan Bakanlıklar
Adalet Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Taşra Teşkilatı Olmayan Bakanlıklar
Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Milli Eğitim Ve Spor Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Tarım Ve Orman Bakanlığı, Ulaştırma Ve Haberleşme Bakanlığı
İstihdam ve Personel Politikasına Yönelik olarak;
Madde-31 "Kamu hizmetlerinin gerektirdiği nitelik ve sayıda istihdamı esas afeti değişen şartlara uyarlanabilir, esnek, eşit işe eşit ücreti eşit statüye tabi tutmak suretiyle ödemeyi öngören, sade, basit, taraflarınca anlaşılabilir, performans değerlendirmesine müsait, şeffaf, etkinlik ve verimlilik ölçütleriyle işletilebilen , halka güveni esas alan, hizmetin yürütülmesini yetkili ve sorumlularıyla vatandaşlara sunan bir personel sistemi bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde hayata geçirilecektir ".
Bu madde ile esneklik getirileceği, performansa dayalı ücret sistemine geçileceği belirtilmektedir.
Personel rejiminde değişiklik
Personel rejimi konusunda yıllardır süren kamuoyu ve alt yapı hazırlıkları bugün fiilen yaşanan durumu yasalaştırmak için uygun bir zemine oturmuştur.AKP belgelerinde ve basına yansıyan açıklamalarda temel olarak personel rejiminin ana hatları ortaya çıkarılmıştır.
Kamu çalışanlarının sözleşmeli hale getirilmesi
Esnek çalışma biçimlerinin uygulanması
Toplam Kalite Yönetimi
Performans Dayalı ücret sistemine geçilmesi
Norm kadro uygulamalarının tamamlanması
Yukarıda sayılan maddelerin aynı anda tüm iş kollarında uygulanıp uygulanmayacağı, tasarıların Meclisten geçmesiyle elbette doğrudan bağlantılıdır. Ancak, tasarıların birbirini tamamlayan hazırlıklar biçiminde yürütülmesi ve AKP' nin son dönem Meclis'te ki yasaları erteleme, veto edilmesi durumundan kaynaklı zorda olduğu, buna rağmen kararlılığı ve aceleciliği gün gibi ortadadır. Uluslararası Para Fonu (IMF) stand-by anlaşmaları, sermayenin artan krizi ve AKP' nin Pazar açma istekliliği bütün bir çalışma yaşamını düzenlemeyi öngörmektedir.
Sonuç olarak...
Yapılacak düzenlemeleri tüm ayrıntıları ile izlemek ve geleneksel sendikal hareketin aradığı çözümler ( DİSK- KESK birleşmesi, devlet memurluğu pozisyonunu koruma v.b.) dışında , tartışmayı genişletmek ve artık hayatın dayattığı ortak örgütlenmeyi, gelenekselden kopmayı ciddi bir biçimde gerçekleştirerek işe koyulmak gerekiyor.
En son yapılan Ekonomik Sosyal Konsey toplantısında 1 Mayıs' ın resmi tatil ilan edilmesini isteyen eden Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) çağrısına cevap vermeye hazırlanan AKP ; 1 Mayıs' resmi tatil olması için hazırlıklara başladı bile...
Onca hak kaybını içeren yasa taslakları ortalıkta uçuşurken, geleneksel sendikalar 1 Mayısın resmi tatil edilmesiyle zaten çoğu işsiz olan ciddi bir sayıda ki proleterle ilgilenmeyecektir. Onlara her gün tatil...Geleneksel olan durumunu da korumaya çalışan olacaktır.Devlet memurluğuna sarılmak ya da sığınmak uçurumdan düşmeyi bir süre daha ertelemeye yarayabilir belki...Ancak çözüm olmayacaktır.
Türkiye' de uzun süredir tartışılan, ancak pratik örneklerinden yoksun olduğumuz; sermayenin ve devletin saldırılarına karşı, kural ve yasa tanımadan tüm çalışanların ve çalışmak ihtiyacında olanların ortak örgütlenmesinin adımlarını atmak gerekmektedir.Bu hareket biçimi salt bir örgütlenme biçimi olarak yalnızca yeni olabilir; dili, güncel talepleri, dayanışma formları, örgütsel çeşitliliği ile pratikleri yaratılmak zorundadır.Bugün varolan deneyimlerin paylaşıldığı ve geliştirileceği zeminde gerçek örgütlenme zemini vardır. Geleneksel sendikal hareketten umudu olanlara da iyi yolculuklar dilemek gerekir... (NK)