*Fotoğraf: Oktay Aytemir.
AVŞAR, Dadaloğlu tekli çalışmasını yayınladıktan sonra müziğine elektro bağlaması, şamanik ritimleri ve psikedelik tınılarıyla devam ediyor.
Müzisyen ile pandemi sürecini, ilk müzikleri, bugünün DJ'lerini, tüm dünyanın yöneldiği psikedelik (psycodelic) müziği konuştuk.
"Bizde psikedelik 70'lerde başladı"
Müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Rock'n Roll ile bizim coğrafyamızın ritimlerini hep bir arada tutmaya çalıştım. Moğollar'dan Taner Abinin çok güzel bir sözü vardır "Rock, dünyanın halk müziğidir" diye.
Genelde Anadolu Rock deyip geçiyoruz ama içinde psikedelik var. 70'lerde Erkin Koray'ların, Barış Abilerin, Üç Hüreller'in yaptığı müziklerin içinden solisti çıkar, bir elektronik yapıya bürünür, şu an bütün dünyanın aradığı müziklerden fazlası.
Bizde çok eskiden başlamıştı psikedelik zaten. Dünyanın her yerinde dinletebilirsiniz, örnekleri de var. Bu bizde doğal başladı, özelilkle 60'lar, 70'ler kuşağının çok fazla etkisi var bunda.
Avrupa'dan psikedelik müzik yapan müzisyenlerle konuştuğumuzda bizim coğrafyanın maden olduğunu söylüyorlar hep. Bizde psikedelik sonuna kadar var.
"Şamanik ritimler coğrafyayı etkiledi"
Şamanik ritimlerin müziğinize dahil oluşu nasıl oldu? Bu ritimlerin Anadolu'da müziğe nasıl etkisi var?
Zaten enstrümanlı müzik yapmadan önce kullandığımız ilk enstrüman sesimizdi. Teknik araştırmalarda üflemeli bir çalgı olduğunu duymuştum ilk, ama hepsinden önce canlıların kendi sesi vardı.
Bülbülün sesini duyunca mesela "biz de bunu çıkarabilir miyiz" moduna girmişizdir.
Hiçbir enstrüman olmadan taşa bile vurarak bir şeyleri keşfetmişiz. Sonuçta bir doğaya ibadet ya da teslimiyet söz konusuydu.
İlk ayinlerde de özellikle şaman ayinlerinde günümüzde kullanılan bendirin farklı bir versiyonu vardı aslında. Yüzyıllarca hiçbir enstrüman daha dombralar bile olmadan kullanmışız.
Şaman ritimlerinin, özgür olduğu, belli kalıplar içinde çalınmadığı için de o ritim sazlarıyla bugüne kadar geldiğini düşünüyorum.
Bu da ister istemez coğrafyada yapılan bütün müzik türlerine etki etti. Pop müzikte ya da kalıplı müziklerde, aynı ritimler tekrarlanır, belli bir kalıbın dışına çıkıp doğaçlama yapamazsınız. Ama burada ritimlerde özgürlük doğuyor.
Pop ve dijitalleşme bir gün tükenecekti
Dünyada müzik üretiminin tüketildiği konuşuluyor son yıllarda. Şimdi tüm dünyada psikedelik müziğe bir açlık var. Neye bağlıyorsunuz?
Üretim konusunda ciddi sıkıntılar var evet, çok fazla tükettik. Popu satabilmek için hemen hemen herkes kendi kültürlerini de kullandığı için bu bir gün bitecekti.
Zaten duygularımız da aynı süreçte dijitalleşmeye başladı. 2000'lerin başında tüketmeye başlamıştık. Dikkat edin o günden bugüne herkes cover yapmaya çalışıyor.
Elektroniği ya da elektronik/etnik müziğin neden bu kadar etkin olduğuna gelirsek de aynı şaman davulunun ritmini anlatırken dediğim gibi şu an yapılan elektronik müzik dünyanın neresinde olursa olsun, elektro, tekno, psikedelik ne olursa olsun şöyle bir örnek verebilirim...
İnsanoğlu daha müzik yapmaya başlamadan bile önce ortaya geçer, bir taşın üzerine çıkar davulu veya vurabileceği herhangi bir aleti alırdı vurmaya başlardı etrafında bir sürü insan toplanırdı.
Paris'teki DJ ve taşın üzerindeki adam
Şimdi bakıyorum Paris'te Louvre Müzesinin yakınında bir DJ set kuruyor, parti yapıyorlar, ilk defa orada gördüm, seti ortaya koymuşlar insanlar her tarafındaydı. Hani sahneye çıktığınızda insanların sadece karşınızda olması gibi değil.
Aynı şaman ayinlerdeki gibi insanlar etrafında dönüyor, çıkardığın sesleri çıkarmaya çalışıyorlar ritim tutarak. Asıl trans budur zaten, trans müziği parantez aç dediğinde kimse açıklayamıyor ama kendini bırakabilmen, müziğe uyum sağlayabilmendir.
Tamamiyle tükettiğimiz için tüm dünyada elektroniğin bu kadar ön planda ve hemen hemen tüm insan karakterlerini yakalamasının nedenini, yaradılışımızdan sonra yaptığımız ilk keşiflerle bağlantılı buluyorum.
Aslında taşın üzerindeki o ilk insanla şu anki DJ'in çok farklı olmadığını düşünüyorum ben. Özümüze dönmek zorunda kaldık, çünkü çok tükettik.
Bilgisayar hayatımıza 20 yıl önce falan girdi, cep telefonunu da herhalde Demirel kullanmıştı Türkiye'de ilk. Neyse özetle işi müzik olan insanların şu anda dijitalle ilişkisi kesildi.
Keşfetme çağına girdik. Son on yıldır falan her yerde bir şaman bulabiliyorsunuz. Şöyle bir hoş tarafı oldu, DJ'in etrafında enstrümanlar oluyor ya da DJ kendisi de entrüman çalıyor.
Sadece bilgisayarın yaptığını değil, insanın yaptığını da hissettirebiliyor. Ben tamamen özümüze dönmekten kaynaklandığını düşünüyorum.
"Analog kayıtlara dönüş var"
Daha önce bir sohbette konuşmuştuk. Üç Hüreller'in "Sevenler Ağlarmış"ta yaptığı doğaçlamadan bahsetsek...
Asıl psikedelik o işte. Feridun Abinin gitar bağlaması normal bir rock şarkı yürürken, birden bütün Anadolu'yu gezdiriyor, müziğin evrenselliğini veriyor. Gezerken paylaşmak zorundasın, tek başına gezemezsin, sonra arkadaşına veriyor, o da geziyor.
Kolektif müzik yapma arzusunun 60'ların sonunda özellikle 70'lerde ortaya çıktığını görüyoruz, şimdi tekrar bireysellikten kolektife dönüş var.
Analog kayıtlara da tekrar dönüldü, ben kendi kayıtlarımda dijital hiç kullanmıyorum, şimdi de pek çok müzisyen dijitalle bir stüdyoya girip daha ucuza ve daha çabuk kaydetmek yerine analog kaydı tercih etmeye başladı tekrar.
Hatta pek çok müzisyen albümlerinin plak versiyonunu da çıkarıyor.
"Elektro bağlama bir zehir"
Elektro bağlamanın müziğindeki yeri nedir?
Zehir, zehir, direkt zehir... (Gülüyor) Onu dünyanın neresine götürürsen götür zehir. Dünyanın her yerinden insanlar, müzisyenler geldiğinde de aynı şeyi söylüyor.
Komün evlerimiz vardı, AirBnb kafasının daha duygusal olanı, altı yedi odalı evlerde müzisyen arkadaşlarla çok yaşadık ilk gençlik yıllarında. (Kendisi şu anda da 40 yaşında çok yaşlı sanılmasın).
O komünün, kolektif kafanın bizde bir etkisi oldu. Zaten bu psikedelik müziklerin hepsi tonlar açısından bağlama kullanıyorlar.
Elektro bağlamanın çıkardığı seste bir zehir olduğunu düşünüyorum. Akustik bağlamayla da tadı çok başka oluyor ama elektro bağlamayla deneyebilme şansınız oluyor.
Her eseri aynı tondan çalmak her gün aynı çorbayı içmek gibi birşey olur herhalde. Duygu değişsin, çünkü şarkı değişiyor, ses değişiyor, duygunun da değişmesi gerektiğini düşünüyorum ben.
Dünyanın neresine giderseniz gidin herkesi yakalayabilecek bir enstrüman elektro bağlama. E üstüne psikedelik tonlar gelince, sen de deneysel olmak isteyince, değişik kafalarda dolaşmak isteyince zehrin de etkisi artmış oluyor.
"Pandemide yalnız bırakıldık"
Pandemi süreci müzisyenler için nasıl geçti?
Pandemi süreci herkes için kendini keşfetme süreci olma açısından farklıydı. Müzisyenlere de herkes gibi etiketlerden önce insan olduğunu hatırlattı.
Ancak Türkiye'de pandemi sürecinin müzisyenler için çok kötü geçtiğini söyleyebilirim. 100'ün üzerinde müzisyen bu süreçte intihar etti. Bu medyaya yansıyan rakam, ben sayının çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.
Pandemi sürecinde yalnız bırakıldık. Hatta ötekileştirildik, ayrı bir tür gibi unutulup kenara bırakıldık, ayrıştırıldık. Ancak bizim de herkes gibi kiramız, faturalarımız, yeme-içme ihtiyacımız vardı.
Bu süreci kimi zaman daha rahat kimi zaman daha zor geçirdik ama müzisyen vatandaşlar olarak kesinlikle yalnız bırakıldık. Bu bir buçuk yılda üç beş tane sanatçımıza bakamadık, kimse kusura bakmasın.
Ve sahneye geri dönüş...
3 Kasım'da (21 Kasım'a ertelendi) Kadıköy The Wall'da pandemi sonrası ilk konseri veriyorsunuz? Sahneye çıkış hissiyatı nedir?
Diğer mevzuda anlattığım taş var ya, modern dönemde sahne diyoruz, o taşın üzerinde olmam gerekiyor tabii ki diğer müzisyenler gibi.
Sahnemiz kolektif bir sahne oluyor zaten. Benim sahnem çok kalabalıktır, bu kalabalıkla paylaşım da artıyor, duygular da artıyor. Bunu tekrar yaşayabilecek olmanın heyecanı tabii ki var.
O taşın üzerinde beraber olabiliriz, şarkıları tek başıma söylerim kafam yoktur hiçbir zaman.
Müzik hayatına nasıl girdi?Aslında hep vardı. Babam 24 saat evde radyoyu açık tutardı. Sonra ben üzerinde hiçbir şey yazmayan bir kasetle tanıştım. Tabii kimin kaydı olduğunu bilmiyordum. Aynı dönemde annem de sendikacıydı, sendikada tek telli bir bağlama buldum, "Bunu eve götürebilir miyim" dedim, izin verdiler. O bağlamayla o kasette duyduğum ritimleri yakalamaya çalışıyordum. Kasette kimin çaldığını öğrenebileceğim bir internet yok, insanlara soramıyorum. Sonradan öğrendim kasetteki o insan canlısı Jimi Hendrix'miş. |
(PT/AÖ)