"Akademinin niteliksizlik ve özgür olmama durumu zaten mevcuttu. Ama demokratik kültürü olan, farklı öğrencilerin gelip zenginleşebildikleri adacıklar vardı. Şimdi o adacıkların tahrip edildiğini görüyoruz. Onu tahrip edenlerin de nitelikli akademik üretimler yaparak mücadeleye girecek kadar nitelikleri yok.”
Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden ihraç edilen Prof. Dr. Yüksel Taşkın ihraçların etkisini böyle yorumladı.
Yüksel Taşkın, Barış için Akademisyenler’in “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisi imzacılarındandı. Marmara Üniversitesi’nde imzacılara dair soruşturmayı yürüten komisyonun “Devlet memurluğundan çıkarma cezası” istediğini, rektörlüğün görüşü uygun bularak talebi YÖK'e gönderdiğini Aralık ayında tesadüfen öğrendiler.
7 Şubat akşamı yayınlanan Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında ilan edilen 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 48 üniversiteden 330 akademisyen kamu görevinden çıkarıldı. Marmara Üniversitesi’nden aralarında Taşkın’ın da olduğu 23 akademisyen ihraç edildi.
“YÖK’e giden olumsuz raporu biliyorduk”
Taşkın, bildiriye imza vermelerinin ardından ihraçlara kadar olan süreci şöyle anlattı:
“15 Temmuz’dan önce süreç hukuki olarak bizim lehimize işliyordu. Olağan hukukta bu meseleyi çözecektik. Mevcut hukukun eksiklerine rağmen süreç lehimizeydi. Darbe işleri değiştirdi. Devlette çok fazla denge altüst oldu.
“Marmara Üniversitesi’nde oluşturulan komisyon tarafsız değil. Hukukçulardan oluşan beş kişilik komisyon.Uzun süre bir şey yapmadı, sessizce bekledi. Birden, bir üyenin şerh düşmesi dışında, sert rapor kalem aldı. Meslekten men kararını sert şekilde hazırladıkları rapor sızdı bize.
“Raporda dışardaki savcıların yapmayacağı, savcılardan daha savcı şekilde içerik oluşturulduğunu görüyoruz. Rektörler onu onaylamayabilirdi. Onaylayıp YÖK’e gönderdi. Herkes kendisinin bu kararı doğru bulmadığını ama yukardan baskı olduğunu iddia ediyor. Ama kimse direk ben yaptım demiyor.
“YÖK’e giden bu raporun olumsuz ve sert içeriği olduğunu biliyorduk, o yüzden her KHK’da listelere bakıyorduk. O koşullarda da derslere giriyorduk. İşlerimizi yapmaya çalışıyorduk. Psikolojimiz” oydu.”
“Akademinin durumu zaten iyi değildi”
İhraçların akademiye etkisini dair ise akademinin zaten problemleri olduğunu ancak akademilerde demokratik kültürü olan adacıklar olduğunu anlattı, ihraçların bu adaları tahrip ettiğini söyledi.
“Akademin genel durumu zaten hiç iyi değildi. Akademik olarak yetersiz, ama siyasal olarak da özerk olmadığı için iki problem vardı; niteliksizlik ve özgür olmama durumu zaten mevcuttu.
“Ancak bazı adacıklar vardı, ideolojik olarak tanımlamıyorum ama en azından demokratik kültürü olan, farklı öğrencilerin gelip zenginleşebildikleri adacıklar vardı.
“Şimdi o adacıkların tahrip edildiğini görüyoruz. Onu tahrip edenlerin de nitelikli akademik üretimler yaparak mücadeleye girecek kadar nitelikleri yok.
“Akademide farklı gruplar farklı ekoller olsun diyecek kadar cesaretleri ve birikimleri olmadığı için en kolay yolu seçiyorlar kendileri için, ötekileri tasfiye ediyorlar.”
“Doğru bulmuyorum ama’ demenin hükmü yok”
İhraçların ardından akademisyenlerin tepkilerine dair ise “Doğru değil ama” ifadelerine değindi.
“Bir sürü genelde muhafazakar kökenli yetki sahibi insan ‘Aslında biz doğru bulmuyoruz ama’ gibi ifade kullanıyorlar.
“Benim siyasi kültürümde, benim ahlaki kodlarımda şöyle bir şey var; bir şeyi yanlış bulursanız itiraz ederseniz, itiraz eyleme davet eder. Eylem derken ‘Ben doğru bulmuyorum’ dersiniz ya da istifa edersiniz.
“Doğru değil, hoş değil’ tarzı akademide de hakim. Bunların bence hiçbir hükmü yok.
“Kendi bölümümüm, Ankara SBF bu konuda tavrını hep kanıtlamıştır. Belli yerlerin dışında akademisyen dünyasının bu konuda yeterince destek vermediği açık.
“Özelikle muhafazakar İslamcı kesimlerin. Bu konuda tarihe olumsuz bir kayıtlara düşmüş durumda. Bu durumda bile ‘atılmalar doğru değil çünkü Erdoğan’a zarar vermeye çalışıyorlar’ diyebiliyorlar. Mağdur olan başkası ama Erdoğan üzerinden tartışma yürütüyorlar. Biz gülüyoruz tabi buna sadece.”
“Demokrasi bu mücadeleler üzerinden oturuyor”
“Kesinlikle haklı olduğumuzu düşünüyoruz” diyen Taşkın, hukuki süreçleri kullanacaklarını söyledi.
“Bu sadece kendimiz için değil, bu ülkeye de bir hizmet. Ülkede hukuk ve demokrasi bu tür mücadeleler üzerinden oturuyor. Böyle bir sorumluğumuz var bizim.”