Prof. Dr. Şahika Yüksel: Utandırma ve suçlama bir tedavi yöntemi olamaz

Onarım terapisi, dönüşüm terapisi ya da tıbbi literatürde "cinsel yönelim değiştirme çabaları" (SOCE - Sexual Orientation Change Efforts) olarak da bilinen bir uygulama ve genellikle cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğiyle ilgili özellikleri değiştirmeyi amaçlayan bir dizi terapötik uygulamayı ifade ediyor. Müdahale "gey düzeltme terapisi" veya "eşcinsel tedavi" adlarıyla da biliniyor.
Söz konusu müdahaleler genelde, kişilerin cinsel yönelimlerini ya da cinsiyet kimliklerini toplumsal normlara veya geleneksel kimlik anlayışlarına uyacak şekilde değiştirmeyi amaçlıyor. Ancak bu terapilerin bilimsel herhangi temeli yok ve işkenceye varan uygulamaları da kapsadığı için pek çok ülkede yasak.
Ruh sağlığı uzmanı Prof. Dr. Şahika Yüksel ile son günlerde yeniden gündeme gelen “onarım terapisi”nin ortaya çıkışını ve kişilerde yaratabileceği tahribatı konuştuk.
Tedavi olmayan tedavi olarak ‘Onarım Terapisi’
Homofobiyi beslemenin sadece eşcinselleri ve onların ailelerini değil; tüm toplumu etkilediğini ve bu nedenle homofobinin yayılmasına hizmet eden söylemlerden uzak durulması gerektiğini söyleyen Yüksel, şunları dedi:
“Son günlerde basında, kendilerine ‘onarım terapisi’ uygulandığına dair çocuk ve gençlerin tanıklıklarına yer verildi.
"CETAD'ın (Cinsel Eğitim, Tedaviler ve Araştırma Derneği) kurucusu Dr. Nesrin Yetkin’in 2013 yılında ‘onarım terapisi’ konusundaki yazısında altını çizdiği gibi ‘Tedavi olmayan tedavi olarak ‘Onarım Terapisi’', 1990’lı yıllarda eşcinsel erkekleri kendi cinslerine ilgi duymaktan vazgeçirmek için çalışmalarına başlıyor. Cinsel yönelimleri nedeniyle kendi cinslerine ilgi duyan bazı Katolik eşcinsel erkekler, dini inançlarına uymadığını düşündükleri bu durumu değiştirmek ve kendilerini günahkâr hissetmekten kaçınmak adına 'onarım terapisi'ne yöneliyor. Bu süreci yürüten papazlar, psikologlar ve doktorlar da benzer dini kaygılarla hareket ederek bireylerin kimliklerini değiştirmeye çalışıyor. Vaka öyküleriyle aile kılavuzu kitapları yayımlıyorlar.
“'Onarım terapisi' uygulayıcıları tedavi olarak, erkek terapist ile ilişkide babayla barıştırmaktan, grup içinde erkeklerle cinsellik içermeyen iletişim kurularak, ‘erkek kimliğini güçlendirmek’ten söz ederler. Aslında, bu yöntemi uygulayanlar bile eşcinsel hislerin yok edilemeyeceğini kabul ediyor. Ancak asıl amaç, bireyin cinsel kimliğini baskılaması; yeter ki bir erkeğin eli başka bir erkeğin eline değmesin.
“Cinsel yönelimimizi değiştiremeyiz”
“Cinsel yönelim, bireyin cinsel duygu, istek ve davranışlarının belirli bir cinsiyete yönelmesidir. Anatomik cinsiyetimizi, cinsiyet kimliğimizi ve cinsel yönelimimizi bilinçli bir seçimle belirleyemeyiz ve değiştiremeyiz. Ancak, bireyler dışsal baskılar nedeniyle cinsel davranışlarını bastırabilir veya değiştirebilir. 'Onarım terapisi' adı altında uygulanan yöntemlerin temel hedefi, cinsel kimliği yalnızca cinsel eylemlerle sınırlandırarak bireyleri cinsel perhize yönlendirmektir.
“Bu uygulamaların arkasındaki kişiler, bireylerin kimliklerini değiştirmeye çalışırken, eşcinsellerin eşit haklara sahip bireyler olduklarını göz ardı eder ve etik kaygı taşımazlar. Günümüzde psikolog, psikiyatrist ve doktorların meslek örgütleri ile Dünya Sağlık Örgütü, bu zararlı yöntemi resmi olarak yasaklamıştır. Avrupa’nın birçok ülkesinde, Avustralya, ABD ve Kanada’da da bu yasak yürürlüktedir. Ancak, sağlık alanında çalışmayan bazı papazlar bu uygulamayı zaman zaman sürdürmektedir. Özellikle dindar Hıristiyan topluluklarda, bireyler grup terapileri aracılığıyla ya da kilisede utandırılarak cinsel yönelimlerini bastırmaya zorlanmakta, aslında kimliklerini değil, sadece cinsel ifade biçimlerini baskılamaya yönlendirilmektedir. Bu kitaplar daha sonra Türkçeye de çevrildi.

LGBTİ HAK MÜCADELESİ
Yunanistan “onarım terapisi"ni yasakladı
“Çalışmanın verileri yanlış yorumlandı”
Nesrin Yetkin’in ‘tedavi olmayan tedavi’ ifadesini kullanmasının somut kanıtları bulunmaktadır. 2001 yılında, psikiyatrist Robert Spitzer, ‘onarım terapilerinin’ cinsel yönelimi değiştirmede başarılı olduğunu öne süren bir araştırma yayımladı. Ancak Nisan 2012’de, bu çalışmanın verilerini yanlış yorumladığını itiraf ederek geri adım attı. Spitzer, bu terapilere katılan, burada zamanını ve parasını harcayan ya da ruhsal zarar gören tüm eşcinsellere bir özür borçlu olduğunu açıkladı. Üstelik bunu yalnızca yazılı bir beyanla değil, bir video programında da dile getirdi. Dindar bir kişi olan Spitzer’in, yalan söyleyerek ölmek istemediği düşünülebilir. Onun bu itiraflarını bir tür ‘günah çıkarma’ olarak değerlendirmek de yanlış olmaz (Arch Sex Behav 41:757, 2012).
“Eşcinselliğe yönelik ‘dönüşüm’, ‘değişim’, ‘onarım’ veya ‘düzeltme’ gibi kavramların bilimsel çevrelerde değil, medyada bile gündeme gelmesi, hem eşcinselliğini yeni fark etmiş ancak henüz kabul edememiş bireyleri hem de cinsellik konusunda uzman olmayan ruh sağlığı çalışanlarını yanlış yönlendirebilir ve kafa karışıklığına neden olabilir. Homofobinin her tür ailede, bölgede olduğu ülkemizde bu tip tedavi girişimlerinde bulunanlar olması da, eşcinsel bireylerin ve ailelerinin kafa karışıklığını arttırma tehlikesi taşımaktadır. Utandırma, ayıplama ve suçlama bir tedavi yöntemi olarak kullanılamaz. Kişinin suçluluk duyması onun depresyonunu kaygısını arttırır ve intihara itici bir etken olur.
“İnsanlar cinsel kimliklerini seçmez. Ne ise odur; ancak bunu zamanla tanır. Basında eşcinsellikle ilgili hatalı kabulleri besleyen mesajların verilmemesine özen gösterilmelidir. Homofobiyi beslemek sadece eşcinsel bireyleri ve onların yakınları olan ailelerini değil hepimizi etkilemekte. Bu nedenle, basında eşcinsellikle ilgili yanlış algıları besleyen mesajlardan kaçınılmalı ve homofobinin yayılmasına hizmet eden söylemlerden uzak durulmalıdır.”

Fransa, "onarım terapisi"ni yasakladı
Dr. Nesrin Yetkin’in yazısı
Haber kapsamında Dr. Nesrin Yetkin’in “Tedavi olmayan tedavi olarak ‘Onarım Terapisi’” yazısını yeniden yayımlıyoruz. Bu vesileyle, psikiyatri uzmanlarının cinsel terapiler alanında yetişmesinin öncülerinden biri olan ve 6 Kasım 2024'te hayatını kaybeden Yetkin’i de saygıyla anıyoruz.
CETAD Dosya 10 (2013): Yayıma hazırlayan Şahika Yüksel, Nesrin Yetkin.
“Onarım Terapisi (Reperative Therapy)”nin başlıca savunucusu, 1992´de kurulan NARTH (National Association of Research and Therapy of Homosexuality) ve uzun süredir bu kuruluşun başkanlığını yürüten Dr. Joseph Nicolosi´dir. Nicolosi´nin 1991´de yayınladığı ‘Reperative Therapy of male homosexuality’ isimli kitap ülkemizde 2008´de ‘Erkek homoseksüeller için onarım terapisi’ adıyla yayınlandı. Aynı yazarın 1993´de yayınlanmış vaka öyküleri ve 2002´de yayınlanan aile kılavuzu kitapları da vardır.
“Onarım terapisi” uygulayıcıları, erkeklerde ‘normal’ cinsel yönelimin daima heteroseksüel olduğunu, çocuklukta baba-oğul ilişkisinin uzak ve sorunlu olması nedeniyle ‘erkek kimliğinin’ gelişemediğini, böylece erkeklerle cinsellik dışı sağlıklı ilişki kurulamadığını, erkeklerle tüm ilişkilerin cinselleştirildiğini ve ‘patalojik olarak’ homoseksüelliğin geliştiğini ileri sürerler. Kadın eşcinselliğinden ise hiç söz edilmez. Bu terapi için uygun adayların, eşcinsel hislerinden hoşnutsuzluk duyan ve ‘gey yaşam’ tarzını onaylamayan genellikle genç ve deneyimsiz erkekler olduğunu söylerler. Her bireyin gelişimi kendi hızında ilerler, cinsel yönelimi ne olursa olsun insanlar, cinsel ilişkiye farklı yaşlarda başlar ve genel yaşamları içinde cinselliğe farklı oranda yer verirler. ‘Onarım terapisi’ uygulayıcıları, çok sayıda tanımadığı kişiyle rastgele kısa süreli cinsel ilişki kurmak ve uzun süreli ilişki kuramamak şeklindeki homofobik mitlere dayalı bir ‘gey yaşam tarzı’ tanımlayarak, bu tarzı benimsemeyen “gey olmayan homoseksüel”lerin kendi tedavilerinden yararlandığını ileri sürüyorlar.
Cinsel yönelimi heteroseksüel, biseksüel ya da eşcinsel olan insanların farklı cinsel yaşam biçimleri olabilir. Ömür boyu tek bir cinsel eşleri olabileceği gibi, aynı anda ya da peşi sıra yüzlerce cinsel eş ile de ilişkileri olabilir. Cinsel yaşam biçimi kişilerin cinsel yönelimlerine değil, yaşamları hakkında kendi değer yargılarına ve koşullarına göre verdikleri kararlara bağlıdır. Her bireyin cinsel yaşam biçimini özgürce seçme hakkı vardır. Ayrıca çok sayıda tek gecelik ilişki kuran ve/veya kurmak isteyen birçok heteroseksüel erkek olduğu gibi, çok uzun yıllar birlikte yaşayan birçok gey çift de vardır.
Öte yandan toplumda yaygın olan homofobi elbette eşcinsel erkekler için de geçerlidir. Daha yaygın olan heteroseksüel yönelim, tek biçim olarak sunulduğu ve dayatıldığı için, gelişmekte olan gençler eşcinsel ilgilerini fark ettiklerinde daha zorlu, aşamalı bir süreç geçirirler. Bu dosyanın ilgili bölümlerinde ayrıntılı anlatıldığı gibi, kendi cinsel kimliğini ve yönelimini fark etmekle kabul etmek arasında yıllar olabilir. Bu sürecin başlarında bazı eşcinsel erkekler toplumun dışladığı eşcinsellikten kurtulmayı ve tek model olarak dayatılan karşı cinsle ilişki kurabilmeyi isteyebilir. Burada uygun yaklaşım, doğru bilgiler vererek eşcinselliği normalize etmek, kişinin kendi cinselliğini kabulüne ve doyumlu bir yaşam geliştirmesine yardımcı olmaktır. Onarıcı terapinin hedef kitlesinin çoğunlukla bu bocalama dönemindeki her yaşta eşcinsel gençler olduğu görülüyor.
“Onarım terapisi” uygulayıcıları, tedavi olarak, erkek terapist ile ilişkide babayla barıştırmaktan, grup içinde erkeklerle cinsellik içermeyen iletişim kurularak, ‘erkek kimliğini güçlendirmek’ten söz ederler. Sonuç olarak da eşcinsel hislerin silinmediğini bu görüşü savunanlar da kabul eder, hedefleri karşı cinsle ilişki olsa da, cinsellikten uzak bir yaşam kurulmasını desteklerler. Bir bireyin cinsel yönelimini değiştirmeye yönelik klinik denemelerin geçerliliği, etkililiği ve etik boyutu tartışmalıdır. Eşcinselliğin tedavi edilebileceğini iddia ederek tekrar patoloji haline getirme çabaları, bilimsel çalışmalar veya psikiyatrik araştırmalar tarafından yönlendirilmiş olmayıp, eşcinsellerin, eşit yurttaşlar olarak, medeni haklarını kazanmasına karşı çıkan politik ve dini güçler tarafından desteklenmektedir.
Bu tür terapi girişimlerinin etkinliğine veya verdiği zarara dair bilimsel olarak güvenilir çalışma yoktur. Bu konudaki yayınlar, değiştiğini iddia eden, değiştirmeye dair yapılan çalışmaların kendisine zarar verdiğini iddia eden ve değiştiğini iddia edip daha sonra bu iddialarından vazgeçen bireylerin öykülerinden oluşmaktadır. Anatomik cinsiyetimizi, cinsiyet kimliğimizi ve cinsel yönelimimizi istemli olarak seçemeyiz ve değiştiremeyiz. Ama istersek cinsel davranışlarımızı değiştirebilir ve yok edebiliriz. Cinsel yönelim geçmişteki veya bugünkü cinsel uygulamalara bağlı bir durum değildir. Yaşam boyu bedensel olarak hiç kimseyle cinsel ilişkisi olmayan bir kişinin de, cinsel isteğine, fantezi ya da gerçek yaşamda cinsel isteğini uyandıran cinse göre cinsel yönelimi bellidir. Gelecek cinsel yaşamımızda hiçbir cinsel uygulamaya girişmesek de, bu cinsel yönelimimizin değiştiği anlamına gelmez. Yalnız, cinsel isteklerimizi bastırmaya ve cinsel yaşam biçimimizi değiştirmeye kendimizi zorlamakta olduğumuzu gösterir. Ruh sağlığı çalışanlarının uygun ve etik yaklaşımı, kişilere toplumsal değer yargılarına göre nasıl yaşamaları gerektiğini dayatmak değil, bilimsel kabuller doğrultusunda kendini tanıyıp anlamasını sağlamak, yaşamını daha doyumlu hale getirmesinde yardımcı olmaktır. Bir erkeğin kendi isteği ile de olsa, cinsel istek ve davranışlarını bastırmaya zorlanması birçok psikolojik soruna yol açabilir. Eşcinsel bir erkeğin karşı cinsle ilişki kurması ise, sadece kendisinin değil, bu ilişkinin öteki kişisi olan, sıklıkla da durumdan haberdar olmayan heteroseksüel kadının da yaşamında birçok sorun yaratmaya adaydır.
Amerikan Psikiyatri Derneği (APA), 1998’de, eşcinselliğin bir akıl hastalığı olduğu varsayımına ve eşcinsel yönelimin değişmesi gerektiği görüşüne dayalı “reparative terapi” gibi tedavilere karşı çıktığına dair bir bildirge yayımladı. Burada 1973’teki eşcinselliğin tanı konulabilir bir akıl hastalığı olmadığına dair görüşünü yineledi. Eşcinselliği “düzeltmeye” yönelik girişimlerin, bilimsel geçerliliği kuşkulu gelişim kuramlarını temel aldığını ve 40 yılda,“onarım terapisi” uygulayıcılarının bu iddialarını kanıtlayan hiçbir bilimsel araştırma sunamadığını ilan ederek, etik açıdan “Primum non nocere” / “önce zarar verme” temel tıbbi ilkesinin göz önünde bulundurulmasını ve bireylerin cinsel yönelimini değiştirmeye çalışmaktan kaçınılmasını tavsiye etti.
Benzer şekilde, 2009'da Amerikan Psikoloji Derneği (APA), 1960- 2007 yılları arasında İngilizce yayınlanan makaleleri tarayarak hazırlanan ‘Cinsel Yönelime Dair Uygun Teropatik Yanıtlar Çalışma Grubu Raporu´na dayanarak, üyelerinden ‘hastalarını cinsel yönelimlerini değiştirmeye çalışmadan, kabullenme, destek, spesifik bir kimlik empoze etmeksizin kimlik keşfi ve gelişimi içeren terapilerle desteklemelerini’ istedi.
2001 yılında reparatif terapilerin cinsel yönelimin değiştirilmesinde başarılı olduğunu yayınlayan Robert Spitzer, Nisan 2012'de, on yıl önce araştırmanın verilerini tamamen yanlış yorumladıklarını açıkladı ve bu terapilere katılan, burada zamanını ve parasını harcayan ya da ruhsal zarar gören bütün eşcinsellere bir özür borçlu olduğunu belirtti.
Eşcinsellik için dönüşüm/değişim/ onarım/ düzeltme kavramlarının bilimsel ortamlarda değil, medyada bile gündeme gelmesi, eşcinselliklerini fark edip henüz kabul etmemiş bireyler gibi, cinsellik konusuyla çok ilgili olmayan ruh sağlığı çalışanlarının da kafasını karıştırabilir. Homofobinin her kesimde yaygın olduğu ülkemizde bu tip tedavi girişimlerinde bulunanlar olması da, hem psikiyatrist ve psikologların, hem de eşcinsel bireylerin ve ailelerinin kafa karışıklığını arttırma tehlikesi taşımaktadır. Bu alanda çalışan tüm STK´ların bunlardan haberdar olması ve karşı durması önemlidir. Uzun vadede toplumun, kısa vadede topluma yaygın olarak mesaj verdikleri için ruh sağlığı çalışanlarının ve medya üyelerinin homofobi karşıtı eğitimlerinin yaygınlaştırılması giderek daha da önem kazanmaktadır.”
Nicolosi, J. (1991), Reparative Therapy of Male Homosexuality: A New Clinical Approach. Northvale, NJ: Aronson.
Nicolosi, J. (2008) Erkek homoseksüeller için Onarım Terapisi, Kaknüs Yayınları, İstanbul.
National Association for Research and Treatment of Homosexuality, (1999), American Counseling Association Passes Resolution to Oppose Reparative Therapy. NARTH Website (http://www.narth.com/docs/acaresolution.html).
http://www.psych.org/Departments/EDU/Library/APAOfficialDocumentsandRelated/PositionStatements/200001a.aspx
Report of the American Psychological Association Task Force on Appropriate Therapeutic Responses to Sexual Orientation. Ağustos 2009.(http://www.apa.org/pi/lgbc/publications/therapeutic-response.pdf)
Spitzer RL (2012) Spitzer reassesses his 2003 study of reparative therapy of homosexuality. Arch Sex Behav 41:757.
(TY)
Tutuklamaya sevk edilen LGBTİ+ aktivisti İris Mozalar, serbest bırakıldı

“Seçimden sonra Almanya'da göçmenler açısından ciddi riskler gündemde"

HAYATTA KALAN GENÇLER ANLATIYOR
"Ahmet Akın'ın çocuklara yaklaşımı, doğrudan cinsel ifadeler içermese bile iğrenç"

Ülker Sokak'ın 99 yıldızını birer birer sayarak

Özgül Saki: "LGBTİ+’lar 'tehdit' söylemiyle kriminalize ediliyor"
