İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezinin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği kapsamındaki konferansta İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatmagül Berktay, "Akıl cinsiyet tanımaz mıdır?" sorusunun yanıtını ararken felsefenin ve filozofların kadına bakışını anlattı.
"Cinsiyetsiz akıl iddiasının ancak bir ideal - gelecekte olan şey olarak var olduğunu" belirten Berktay, "Yıllar boyunca akıl ideali erkektir. Bu durum eşitsizliklerin pekiştirilmesine katkıda bulunmuştur" dedi.
Öğrenci Kültür Merkezi Tiyatro Salonu'ndaki konferansa öğrenciler ve öğretim üyeleri de yoğun ilgi gösterdi.
Erkeğe ait bir uğraş alanı olarak felsefe
"Karşıdan iki kişi geliyor sandım. Meğerse bir erkekle karısıymış."
"Kadın insan mıdır? - Felsefenin Kadına Bakışı" başlıklı konferansa Berktay, işte bu Rus atasözüyle başladı ve bu anlayışın felsefede de yansımasını bulduğunu söyledi.
Felsefeyi, "büyük hakikatin aranması faaliyeti" olarak niteleyen Berktay, bu faaliyete katılanların aidiyetlerinin yani din adamı, yazar ya da üniversite hocası olmalarının hakikat arayışında öne sürdükleri tezleri etkilediğine dikkat çekti.
Berktay'a göre, ister din adamı, yazar ya da üniversite hocası olsun tüm filozofların daha temel bir aidiyetleri, "erkek" olmalarıydı.
Berktay bu nedenle felsefenin yıllar boyunca "erkeğe ait bir uğraş alanı" olarak kaldığını, batı felsefe geleneğinde rastlanan az sayıda kadının da "kadın olmalarına rağmen" felsefe yapabildiklerini belirtti.
Kadın yasada da eksik insan
Tarih boyunca erkeğin düşünmeyi, rasyonel olanı, bilinebilir olanı ve varlığı; kadının ise irrasyonel, bilinemez ve yokluğu temsil ettiğini anlatan Berktay, 17. yüzyılda yaşanan bilimsel devrimin doğacı filozoflarının da kadınların zihinsel eksikliği görüşünü desteklediğini hatırlattı.
Berktay, sonraki süreçlerde kadın ve erkek arasındaki iktidar ilişkilerine dair bir farkındalık gelişse de verili durumu kabul edip meşrulaştırmaya çalışan bir yaklaşım sergilendiğini söyledi; "eril kodların norm görüldüğüne" dikkat çekti.
"Kadın kendi başına bir kişilik olarak kabul edilmez. Kadın eril normlara göre tanımlanıp belirlenir" diyen Berktay, bu düşüncenin yansımanın Medeni Kanun ve Türk Ceza Kanunu'nda görülebildiğini söyledi: "Medeni Kanun ve Türk Ceza Kanunu'nda da kadın 'eksik insan' olarak ele alınır; kadınlar, çocuklar, sakatlar diye bir sıralama vardır."
Erkekler gücü ve iktidarı temsil ettikleri için bu ayrımın meydana geldiğini anlatan Berktay, yine de umutsuz bir tablo çizmemek gerektiği düşüncesinde:
"Kadınlar artık bu yargıların farkına varabilecekleri konumlara ulaştı. Örtük cinsiyetçilikle baş etmek zor ancak imkânsız değil." (BB)