1995 genel seçimlerinde Demokratik Sol Parti (DSP)'den aday olarak TBMM'ne giren, iki dönem milletvekilliği yapan TBMM eski İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Dr. Sema Pişkinsüt Irak'ta ABD ve İngiliz ordusunun sivil halka karşı uyguladığı işkence konusunda bunları söylüyor.
Pişkinsüt, ABD ve İngiltere'nin Irak'a demokrasi, özgürlük ve insan hakları getirecekleri iddiasıyla girdiklerini, ortaya çıkan işkence olaylarının bu söylemin inandırıcılığını tamamen yok ettiğini vurguluyor.
"Filistin Askısından Fezlekeye, İşkencenin Kitabı" adlı yapıtı ve TBMM'de İnsan Hakları Komisyon Başkanı olduğu dönemdeki çalışmaları ile tanınan Dr. Sema Pişkinsüt, "insan hakları"nın yalnızca retorikte kalan, ancak Türkiye'de Meclis genelinde tartışmaya açılmayan bir konu olmasını da eleştiriyor.
Tek yanlı ve haksız savaş
Sema Pişkisüt Irak'taki savaşın tek yanlı ve haksız olarak başlatıldığına işaret ederek "dolayısıyla kuralsızlıklarla birlikte ilerledi. Böyle bir yapılanmanın, böyle bir savaşın da işkence ile ilgili sonuç vermesi de son derece doğaldır," diyor ve ekliyor:
* Irak'ta görevden alınan hapishane müdürü general işkencenin sistematik olduğunu söylüyor. Ki başından beri gördüğümüz kuralsızlıklar zinciri ve sonucunda da işkencenin çok açık bir biçimde uygulama alanı olması söylediklerini doğruluyor.
* Bugüne kadar bunun bir denetimi olmadı. Denetim çok önemli ve denetim yok. Ne Kızıl Haç ne sivil toplum kuruluşları orada çalışma olanağı bulamadı. Tek başına Amerika ve İngiltere'nin yapacağı soruşturmalar dünya kamuoyunu tatmin etmez.
* Uluslararası sivil toplum örgütleri ve konunun uzmanları araştırma yapmalı; araştırma sonucunda da mutlaka yargılanma ve yaptırımın olması lazım. Ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki ABD işkence ile ilgili uluslar arası bazı anlaşmalara da imza atmadı. Bu anlamda yaptırımın ne olacağı meçhul.
Celal Talabani'ye tepki
İngiltere ve Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal Talabani'nin de yanlışlar içinde olduğunu belirten Pişkinsüt, özellikle Talabani'nin Irak'ta işkenceye ilişkin ifadelerini eleştiriyor:
* Halepçe'de Saddam'ın kimyasal silah 5 bin Kürt ölmüştü. Kuzey Irak'ta Kürt halkı sürekli işkenceye uğramıştı. Bu kadar ezilen bir halkın temsilcisi olarak Talabani bunu normal karşılayabiliyor? İşkenceyi önemsemeyin cümlesinin nasıl söyleyebiliyor. Kısacası dünya kamuoyunda ABD ve İngiltere ciddi bir biçimde inandırıcılıkları kaybetmişlerdir.
* Bugüne kadar bu konunun yani insan haklarının inandıkları bir dava olmadığını ve siyasi araç olarak kullandıklarını söylemek mümkündür. ABD yönetiminin doğu blokuna karşı en temel eleştirisi insan haklarıydı, ama aynı dönemde Suudi Arabistan gibi rejimlerle de iyi ilişkiler içindeydi.
* Irak'a giriş iddiaları "demokrasi ve özgürlük"tü. Bu olayın sonucunu dünya kamuoyunun çok açık bir biçimde sorgulaması gerektiğine inanıyorum.
Genel Kurul'a indirilmeyen incelemeler
Türkiye gibi demokrasinin gelişme aşamasında olduğu ülkelerde işkence ve insan hakları konusunun üzerine gitmenin önemine işaret eden Sema Pişkinsüt, kendisinin TBMM İnsan hakları Komisyonu Başkanı olduğu zaman hazırladıkları raporların Genel Kurul'da tartışılmamasını eleştiriyor:
* İşkence ve kötü muamele benim komisyon başkanlığım zamanımda son derece büyük bir tepki aldı. Hazırladığımız raporların meclis genel kurulunda tartışılması için raporları Meclis Başkanlığı'na sunduk. Genel kurulda tartışmaya açılmasını istedik. Ancak bunu genel kurula götürmek yerine benim İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı görevime son verildi. Benim yerime Milliyetçi Hareket Parti (MHP)'li biri getirildi.
* Bu çok açık bir oyundu. Bir parti başkanının, kendisini sosyal demokrat kimlikle tanıtan bir partinin, Demokratik Sol Parti'nin (DSP) başkanından bizim hazırladığımız işkence, kötü muamele ve her türlü insan hakları ihlallerine ilişkin raporları Genel Kurul'a taşımasını beklerdim, ki orada tartışılsın.
* Ayrıca Çiller zamanında hazırlanmış bir faili meçhul cinayetlere ilişkin rapor vardı. Bu rapor da defalarca Çiller'e müracaat edilmiş olmasına rağmen Genel Kurul'a getirilmedi. DSP'nin insan hakları ve demokrasi konusunda bir iddiası varsa ve bu iddiada samimi ise yalnız bizim değil faili meçhul cinayetlere ilişkin rapor da görüşülmeliydi Genel Kurul'da." (YS/)