Haberin Kürtçesi için tıklayın
Greenpeace’in “Yağmur Ormanları için Geri Sayım” raporuna göre, dünyaca tanınan markalar palm yağı üretimi için 3 yıldan kısa bir süre içinde neredeyse İstanbul büyüklüğünde yağmur ormanını katletti.
Palm yağı endüstrisinin yağmur ormanlarına verdiği zarar nedeniyle, 16 yılda Bornea orangutanlarının yarısı yok oldu. Küresel çapta tehlike altındaki 193 hayvan türü palm yağı üretiminin tehdidi altında.
Tahribata neden olan palm yağı üreticileriyle çalışan firmalar arasında Colgate-Palmolive, General Mills, Hershey, Kellogg’s, Kraft Heinz, L’Oreal, Mars, Mondelez, Nestlé, PepsiCo, Reckitt Benckiser ve Unilever bulunuyor.
Şirketler söz verdiği politikaları uygulamıyor
Palm yağı endüstrisinin yarattığı tahribatın tartışılmaya başlamasının ardından, Aralık 2013’te palm yağı ticaretinde dünyanın en büyüğü olan “Wilmar International” şirketi palm yağı üretimi için ‘ormansızlaştırma, turba ve sömürü içermeyen faaliyetlerde’ (No Deforestation, No Peat, No Exploitation- NDPE) bulunmayı taahhüt etmişti. Diğer markalar da Wilmar gibi NDPE politikalarına geçtiklerini beyan etti.
2014 sonlarından itibaren, Endonezya ve Malezya’daki rafineri kapasitesinin yüzde 74’ü ormanları koruma taahhüdü vermiş şirketler tarafından işletiliyor.
Ancak Greenpeace’in raporuna göre, şirketler tedarik zincirlerindeki üreticilerin faaliyetlerinin NDPE politikalarına uygunluğunu denetlemiyor.
2015’ten bu yana palm yağı için 130 bin hektar yağmur ormanı katledildi. Bu yağmur ormanlarının yüzde 40’ı Endonezya’nın Papua bölgesinde yer alıyor. Papua, palm yağı endüstrisinin “keşfi”nden önce dünyada biyoçeşitliliğin en zengin olduğu bölgelerden biriydi.
“Üreticiler tedarik zincirini değiştirmeli”
Greenpeace, Endonezya yağmur ormanlarında yapılan tahribatın en büyük sorumlularından birinin, NDPE politikasını yayınlayan ilk şirket olan Wilmar International olduğunu söylüyor.
Raporda şu ifadelere yer veriliyor:
“Greenpeace’in analizi Wilmar’ın rakiplerine kıyasla daha yıkıcı üreticilerden palm yağı tedarik ettiğini ve dahası bu tedarik zincirinin, Wilmar’ın pazara yönelik ilk tercihi olduğunu gösteriyor.
“Küresel sıcaklıklar artmaya ve nesli tükenmekte olan türlerin popülasyonu azalmaya devam ettikçe şirketler, tedarik zincirlerinin güvenilir olduğunu kanıtlamak ya da yüksek riskli malları tamamen bırakmak konusunda daha büyük bir baskıyla karşı karşıya kalacak. Palm yağı endüstrisinin ve diğer sektörlerin geleceği, köklü bir şeffaflıktan, bağımsız doğrulamaya ve ormansızlaştırma faaliyetleri ile insan hakları ihlallerinde sıfır toleransa dayalı yeni bir ticaret modelinin benimsenmesinden geçiyor.
“Wilmar’ın bu konuda öncülük etmesi gerekiyor. Wilmar, ormanları tahrip eden üreticilerden mal tedarik etmediğini kanıtlamalıdır. Bunun için de tedarik zincirindeki bütün üretici gruplarından tüm faaliyetleri için üretim tesislerinin konum verilerini ve imtiyaz haritalarını yayınlamalarını istemeli ve bunu kabul etmeyenlerle işbirliğini kesmelidir.
“Bu daha az palm yağı satmak anlamına gelse de 2020 yılı itibariyle yalnızca tüm faaliyetlerinin NDPE politikasına uygun olduğu yani ormanları yok etmediği bağımsız kuruluşlarca doğrulanan üreticilerle çalışmak için tedarik zincirini baştan sona değiştirmelidir.” (ÇT)