Türkiye Sakatlar Derneği (TSD) Genel Başkanı Boyraz: "Daha önce başka yasalarda var olan maddeleri birleştirip özürlü yasası diye önümüze koydular. Hiç ilave yok," derken derneğin eski İstanbul Şube Başkanı Kuvan da "Vatandaşların devletini sahiplenmesi lazım. Özürlülere sadece kar zarar penceresinden bakılıyor. Hukuk ihlal ediliyor," diyor.
Yıllardır verdikleri mücadelenin semeresini bir türlü alamamaktan yakınan dernek başkanlarının ağızlarından çıkan en olumlu söz: "Hiç yoktan iyidir!
Başbakanlık Özürlü İdaresi Başkanlığı (BÖİB) ise "Yasal açıdan 1000 maddelik bir kanun da çıkartsak eksik olacaktı. Toplumsal problemleri yasalarla çözemezsiniz," diyerek kanun koyucuyu savunuyor.
Özürlüler yaşamak peşinde
1999'dan bu yana süre giden çalışmalar sonucu yasalaşan "Özürlüler Kanunu" önceliği sosyal güvenlik kapsamı dışında kalan özürlülere veriyor. İç içe geçmiş sorunlarla boğuşan 8.5 milyon engellinin ulaşım, eğitim, istihdam ve ayrımcılık gibi sorunlarının çözümünü düzenlemeyi hedefliyor.
Ancak zorlu sorunlar bir kısır döngü gibi dönüp dolaşıp başladıkları yere varıyor: İstihdam sorunu eğitim düzeyinin düşüklüğüyle, eğitim sorunu ekonomik güçlüklerle, ekonomik yetersizlik de istihdamın yüzde 20'lere takılıp kalmasıyla yakından ilgili. Tümü aynı anda ulaşım olanaksızlıkları gibi -yapısal sorunlarla da kuşatılıyor.
Çözüm için örgütlenme ve ses yükseltmenin gerekliliğinden söz eden dernek yöneticilerine göre "dışarı çıkmak şart." Bu da bir kez daha eğitim, istihdam ve ulaşım sorunlarına varıyor.
Yeni yasa, bu kısır döngüyü kırmak için pek çok koldan eş zamanlı olarak yürütülmesi gereken bir çözüm planı sunuyor mu ? Engelli dernekleri, uzun yıllar üzerinde uğraşılmasına ve özürlülerin haklarına yönelik ilk toplu düzenleme olmasına karşın yasayı yeterli bulmuyor.
Yasanın getirdikleri ve götürdükleri
TSD Genel Başkanı Şükrü Boyraz 6 yıl boyunca sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve devlet birimlerinin ortaklaşa uğraştığı kanun tasarısındaki maddelerin yarısının, maliye bakanlığının maliyet gerekçesiyle yaptığı itirazlar sonucunda düştüğünü vurguluyor.
Yeni yasada dikkati çeken yenilikler arasında aylık özürlü maaşının iki kat artırılarak 189 YTL'ye çıkarılması; daha önce olmayan evde bakım seçeneği getirilmesi; özürlülere ayrımcılığın ilk kez ceza kapsamı içine alınması ve ayrımcılık yapana altı ay ile bir yıl arasında hapis cezası öngörülmesi var.
Bununla birlikte, Boyraz getirilen yeniliklerin "sosyal olduğunu iddia eden bir devlet tarafından çoktan çıkarılmış olması gereken yasalar" olduğunu düşünüyor.
Yasanın getirdikleri?
* Sosyal güvence kapsamında olmayan özürlülere bakım teminatı getirdi
* Özürlü maaşı ayda 63 YTL'den 180 YTL'ye çıktı
* Ayrımcılık yapana altı aydan bir yıla kadar hapis cezası geldi.
* Özel ve kamu kurumlarının yapılarını özürlülere uygun hale getirmesi için 7 yıl süre kondu.
* Özürlülerin istihdamını kolaylaştırıcı maddeler kondu.
* Evde bakım seçeneği getirdi.
Yasanın götürdükleri?
* Özürlü çiftler evlendiklerinde özürlü maaşlarından biri kesiliyor
* Motor hacmi 1600cc'nin yüksek sakat arabaları lüks sayılıyor ve vergi indirimi kaldırılıyor.
Tartışılan maddeler
Yasanın özürlülerce en çok eleştirilen geçici 2. ve 3. Maddeleri, yol, kaldırım, yaya geçidi, yeşil alan ve spor sahaları gibi umuma açık hizmet veren tüm kamu yapılarının "özürlülerin erişebilirliğine uygun" hale getirilmesi için kamu kuruluşlarına 7 yıl süre tanıyor.
Boyraz'a göre bu maddeler bugünün özürlüleri için güzel bir gelecek vaadinden fazlasını içermiyor: "Bugün 7 yaşındaysam ve 7 yıl daha beklersem 14 yaşında olacağım. Devlet bana '14 yaşında ilkokula başla' diyor. Olacak iş mi?" diye soruyor Boyraz.
Bu sorunun yanıtı BÖİB Başkanı Mehmet Aysoy'dan geliyor: "Pek çok sorun olduğunun farkındayız. Ama öncelik verdiğimiz konu bakıma muhtaç özürlüler. Annesiz babasız, sosyal güvenlik kapsamının dışında yaşamaya çalışan bir kitle var. Bu yasayla birlikte ilk defa bu insanlara bakım teminatı sağlanmıştır."
Sosyal güvenlik kapsamına dahil olup da eğitim ve ulaşım olanaklarının yetersizliğinden mağdur olanlara ise 7 yıl içinde düzenleme gerçekleştirileceği vaadiyle umutlanmak kalıyor. Ancak, bu hükmün anayasanın eşitlik ilkesine dayanılarak açılan davalarda özürlü mağdurun önünü tıkayabileceğinden de kaygı duyuluyor.
Boyraz "Daha önce özürlüler, anayasanın eşitlik ilkesi uyarınca özürlülerin kullanımına uygun olmayan düzenlemeleri dava edebiliyordu. Ama artık 'yedi yıl sonra gel' diyecekler" diyor.
BÖİB Başkanı Mehmet Aysoy yasanın yapısını "devlet denge gözetmeli" diyerek gerekçelendiriyor: "Bütçenin sürekli açık verdiği bir ülkede yeni bir kanunun yaratacağı giderleri karşılayacak kaynakları üretmek zorundasınız."
Kaynak gösterilmeksizin ileri sürülen maddi yükü ağır talepler maliye bakanlığınca geri çevriliyor.
Aysoy öte yandan yasaların da sorunları ancak bir yere kadar çözdüğünü vurguluyor: "Yasal açıdan bin maddelik bir kanun da çıkartsak, eksik olacaktı. Toplumsal problemleri yasalarla çözemezsiniz."
Yasalardan çok, bakış açısının değişmesi gerek
TSD İstanbul Şube Başkanlığı görevini gönüllü yürütürken görüştüğümüz Serdar Kuvan da "Sırf yasayla olmuyor. Devlet yapacak olsa çoktan yapardı. Sivil toplum olarak bizim tek tek insanları bulup çaba sarf etmemiz gerekiyor," diyor Kuvan.
Kuvan yasaların çözüm getirmekte neden yetersiz kaldığına ilişkin örnekler veriyor: "Örneğin, çalışan sayısı 50'nin üzerindeki özel firmaların yüzde üç özürlü kotasını uygulaması gerekiyor. Ama firmalar işyerini özürlülere uygun hale getirmek için gereken yatırımı yapmak yerine cezasını ödemeyi ya da maaş ödeyip iş vermeyerek cezadan kaçmayı tercih edebiliyorlar."
Serdar Kuvan'ın açıklamaları yatırım bedeli diye kaçınılan masrafın aslında özürlülerin yaşama bedeli olduğunu düşündürüyor: "Yürüme engelliler için rampa yapacaksınız ki yemekhaneye gittiğinde yemeğini kendisi alabilsin. Hak ve özgürlükler budur. Hiçbir zaman 'sen orda otur ben sana veririm' dememen gerekiyor."
Kuvan'a göre "her daim muhtaç" olduğunu hissetmek özürlülerin kabul edebileceği bir çözüm değil. Bu yüzden kendilerine bir çıkış yolu bulmak umuduyla hayata dahil etmeye çalışıyordu derneklerinin başkanlığını yaptığı İstanbul sakatlarını.
Kuvan bu görüşme yapıldıktan sonra görevinden ayrıldı
"Devleti sahiplenmek"
"Devletten bekleyebiliriz tabii bazı şeyleri ama bunun ölçütlerini, kriterlerini, istatistiklerini bizim koymamız lazım. Biz bir şey koyamadıktan sonra hak verilse ne yapacaksın? Takipçisi olma ihtimalin yok ki senin. Nasıl takipçisi olabilirsin?" diyor Kuvan.
"Bananecilik"ten, örgütlenme eksikliğinden yakınan Boyraz da Kuvan gibi özürlülerin toplumsal bir duruş yakalayamamasından şikayetçi. Yürütülen yerel projelerle bütün özürlüleri haklarından haberdar etmeyi ve ev ev dolaşıp yerel dayanışma ve haberleşme ağını güçlendirmeye çalışıyorlar.
Özürlü raporu artık ücretsiz olduğu halde bunu bilmedikleri ya da haksız yere istenen ücreti ödeyemedikleri için rapor alamayan özürlülerin "verimsizsin, iş üretemiyorsun" gibi haksız suçlamalar karşısında savunmasız kalmalarını istemiyorlar.
Amaçları, "Tamam, özürlüler bir şeyler istiyorlar ama kendileri de uğraşıyorlar" düşüncesini yaygınlaştırmak, bunun için eyleme geçmek ve bu düşünceyi canlı kılmak. (CŞ/AD/EK)