Küresel Barış ve Adalet Komisyonu'nun (Küresel BAK) düzenlediği "Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma"nın ilk oturumunda, Kürt sorununun önemi ve güncelliği, barışın kazanılması için atılacak adımlar, savaşın toplumsal, ekonomik ve insani maliyeti ile toplumlararası barışın sağlanması üzerine konuşuldu.
"Her şey değişip akmada, bu hal beni hayran bırakmada"
İlk olarak söz alan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, 1 Mart tarihinde dolacak olan ateşkes sürecinin hemen öncesinde böyle bir buluşmanın önemine vurgu yaptı.
Haysiyet, özgürlük ve eşitlik için ayağa kalkanlarla dayanışma sağlanması gerektiğini söyleyen Uras, Ortadoğu'daki diktatörlüklerin sallanmaya başlamasının herkesi çok sevindirdiğini, artık aşağıdan yukarıya demokrasi ve özgürlük taleplerinin yükselmeye başladığını sözlerine ekledi.
Amirsiz devrimciler ve halkın örgütlü gücünün geleceğimizi kuracağını söyleyen Uras, Nazım Hikmet'in dizelerine atıfta bulunarak "her şey değişip akmada, bu hal beni hayran bırakmada" dedi.
"Savaş olunca savaş ekonomisi hakim olur"
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Maya Arakon, artık Kürt sorunuyla ilgili söyleyecek yeni bir şey olmadığını, ancak bugüne kadar söylenenlerin daha geniş kitlelerce anlaşılır kılınması gerektiğini savunarak sözlerine başladı.
1984 yılında Kürt halkına karşı uygulanan baskılara karşı PKK'nin harekete geçmesi ve buna karşılık TSK'nin "düşük yoğunluklu savaş" başlatmasından bugüne kadar resmi rakamlara göre, 50 bin kişinin öldüğü, 17 bin 500 kişinin faili meçhul cinayetlere kurban gittiğini, 2 milyon kişinin göç etmek zorunda bırakıldığını söyleyen Arakon, bu kirli savaşta kaç kişinin bedenen ve ruhen zarar gördüğünün ise bilinmediğini söyledi.
Kirli savaşın bilançosu
PKK ile mücadele adı altında 1988 yılında askeri harcamaların gayri safi milli hasılanın yüzde 2'sini oluşturduğunu, bunun 1999'da %5'e yükseldiğini söyleyen Arakon, 1988-2004 arası 100 milyar doların kirli savaşa akıtıldığı bilgisini veriyor. Yani "düşük ölçekli savaş"ın sadece TSK kanadından Türkiye'ye maliyeti yılda 7.5 milyar TL.
Emniyet Müdürlüğü'ne ayrılan payın da TSK'ye ayrılandan farkı yok. Resmi rakamlara göre 1980-2000 yılları arasında bütçeden Emniyet'e ayrılan para 120 milyar dolar. Yıllık 7,5 milyar TL'nin ayrıldığı da göz önüne alındığında emniyet ve terörle mücadele için yılda 15 milyar TL'nin aktarıldığı ortaya çıkıyor.
"İnkâr Kürtlere ve Türklere çok ağır fatura çıkardı"
Savaşa kurban edilen Türk ve Kürt çocukların, savaş lortlarına peşkeş çekilen fakir çocuklar olduğuna dikkat çeken Arakon, sözlerine şöyle devam ediyor:
"Biz zengin çocuklarını orada görmedik görmeyeceğiz; fakirler savaştırılıyor. O yüzden kimse gerçek anlamda umursamıyor. Kimse bana Ali Babacan'ın yeğeni örneğini vermesin. O tek bir örnektir; istisnadır."
"Dil insanın kimliğidir"
Kürt sorununun çözülmesi için en önemli faktörlerden birinin anadilin önündeki engellerin tamamen kalkması gerektiğini düşünen Bilgi Üniversitesi Kürt Dili Öğretim Görevlisi Ronayi Önen ise Kürtçe yaptığı konuşmada anadilin eğitim üzerindeki etkisine değindi.
Çocukların okula gittiğinde kendi anadilinin dışında bir dil konuşmasının eğitim kalitesini olumsuz etkilediğini söyleyen Önen, çocukların hayalini kurdukları, düşündükleri şeyleri okul dışında bırakmak zorunda kaldıklarını, bunun da çocuğun okula yabancılaşmasına yol açtığına değindi.
Toplumsal hafıza ve kodların anadilde saklı olduğunun bilimsel bir gerçek olduğunu vurgulayan Ronayi Önen, anadilde eğitim almaları durumunda çocukların, özellikle metropollerde yaşayan Kürt çocuklarının kendilerine güveninin artacağını, bunun da topluma yabancılaşmak yerine toplumla kaynaşmayı beraberinde getireceği görüşünü savundu.
"1995'den sonra bizim sayemizde kayıplar azaldı"
Cumartesi anneleri olarak kaybedilen yakınlarının ardından her türlü polis müdahalesine, işkence ve gözaltına rağmen mücadeleden vazgeçmediklerini söyleyen Hanım Tosun, yaptığı konuşmada eşinin kaybediliş sürecini anlattıktan sonra şunları söyledi:
"Benim kocam örgüt üyesi de olabilirdi. Eğer yasalarında bunun cezası idamsa idam etselerdi. Ancak "kaybetmek" anlaşılabilir bir şey değil. Her toplu mezar çıktığında ve o toplu mezarlara kepçelerle girildiğinde ben uyuyamıyorum. Bir gün öldüğümde beni lütfen kimsesizler mezarına gömün. Benim yakınlarım da kocam da orada olabilir." (EKN/EÖ)