Foggo kitabında, "özgür dağlılar" Nesturiler'in yaşamını, inançlarını, geleneklerini, varlıklarını sürdürmek için verdikleri mücadeleyi ve 1843 yılında başlayan, yaklaşık 10 bin Nesturi'nin öldürülmesi, binlercesinin köleleştirilmesi ile sonuçlanan katliamı anlatıyor.
Kırmızı Püskül
Kitaba adını veren "Kırmızı Püskül", bir Nesturi geleneğini simgeliyor ve katliamdan yüzlerce yıl sonra bile anlamını yitirmiyor:
"Nesturilerde bebekler vaftiz edilirken, bebeğin başlığının tepesine üç küçük püskül dikilir. Bu püsküllerden siyah ölümü, beyaz barışı ve paskalyayı, kırmızı püskül de bebeğin başına gelecek kötülükleri temsil eder."
Kırmızı Püskül, 1990 yılında köylerini boşaltmak ve koruculuğu kabul etmedikleri için büyük şehirlere göç etmek zorunda kalan Kürt, Süryani, Keldani ve Ermeniler'in yaşayacaklarına da işaret ediyor:
"Bu katliamdan 144 yıl sonra OHAL Bölgesi kapsamındaki yüzlerce köy güvenlik gerekçesiyle boşaltıldı. 1992 yılında Keldaniler boşalttıkları köylere geri dönmek istediler. Uzungeçit'e ulaştıklarında bir Kürt, eliyle bir yıkıntıyı işaret ederek onlara şunu söyledi:
'Burası bir Keldani değirmeniydi. Müslüman köylülerin onlarla arası bozuldukça, değirmeni yıkmakla tehdit ederlerdi. Sonunda ne oldu biliyor musunuz? Devlet güçleri önce değirmeni, sonra Müslüman Kürtleri, en sonunda da Keldanileri buradan sürdü'."
"Özgür Dağlılar"
19. yüzyılda aşiretler halinde Mezopotamya'daki dağların geçit vermez vadilerinde yaşayan ve "Özgür Dağlılar" olarak adlandırılan Nesturiler, ilk yüzyıllarda Hıristiyanlığa geçen yerli bir halktı. Onları diğer Hıristiyan mezheplerinden ayıran, İsa'nın Tanrı değil, Tanrısal özellikler taşıyan bir insan olduğu yönündeki inanışlarıydı.
Müslümanların yüzyıllarca köylerinden kovduğu, kendi bölgelerinde korunabilmek ve yaşayabilmek için yukarı Zap nehrinin geçit vermez yüksekliklerindeki dağlık bölgeleri seçen Nesturileri anlatan Foggo, Hıristiyan dünyası için bile "bilinmezlerle" dolu bu halka duyduğu ilgiyi şöyle açıklıyor:
"Gazeteciyim ve azınlıklarla ilgili haberler yapıyorum. İnsan Hakları Derneği'nin de Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon'unda çalışıyorum. Aslında Keldanilerle ilgili bir araştırma yapıyordum ve Keldanilerle ilk tanışmam 1990'lı yılların başlarındaydı.
1991'de OHAL uygulaması başladığında, bölge halkının köyleri boşaltıldı, bazı köylüler İstanbul'a göç edip Tarlabaşı'na yerleştiler. İlişkimizin gelişmesine paralel olarak araştırmalarım da yoğunlaştı. Okuduğum kitaplarda Nesturi katliamından bahsediliyordu ve katliamla ilgili farklı görüşler vardı. Ortada nedenleri tam olarak bilinmeyen bir katliam vardı ve kesin olan tek şey 10 bin kişinin öldürüldüğüydü. Ben de bu olayı araştırmaya başladım, ortaya böyle bir kitap çıktı. "
"Anadolu halklarını tanımıyoruz"
Türkiye'de azınlıkların yeterince tanınmadığını ve bu halklara "korkuyla karışık düşmanlık beslendiğini" anlatan Foggo, bugün (Cuma) Milliyet gazetesinde yayımlanan bir haberi örnek veriyor:
"8-9 yıl önce azınlıklarla ilgili haberler yapmaya başladığımda, Mardin'de bir Süryani'ye 'Ne zamandan beri burada yaşıyorsunuz?' gibi bir soru sormuştum. Yüzüme bakıp 'Sizden daha uzun süredir' demişlerdi. Bunu hiç unutamıyorum ve yaşadıklarım da unutmama fırsat vermiyor.
Nesturilerin kiliseleri kayalara ve yüksek yerlere oyularak yapılmış. Kürt ve Türk müslümanların vereceği zararlardan korunmak için bu yolu seçmişler. Bu katliamdan önce de böyle bir korkuyla yaşamışlar. O günlerden bugünlere yansıyan bir haber de bu korkularının haklı gerekçelerini açıklıyor.
Milliyet gazetesinin haberine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları Komisyonu, yurtdışında yaşayan Ermeniler gibi Süryanilerin de üniter devlet açısından potansiyel tehlike oluşturduğunu ve Türkiye'den toprak talebinde bulunabileceğini iddia etti.
Raporda, Mardin'de nüfusa kayıtlı Süryani sayısının 60 bin olduğu, ancak bunlardan sadece 2 bininin Mardin'de yaşadığı belirtiliyor. Geri kalanların yurtdışına göç ettiği ancak Türkiye'deki vatandaşlıklarını sildirmediği vurgulanarak, bu bir tehdit olarak algılanıyor. Peki Almanya'ya, Fransa'ya, diğer Avrupa ülkelerine giden Türklerin vatandaşlıklarını sildirmemeleri neden doğal karşılanıyor? Bu yaklaşım, Türkiye'deki azınlıkların vatandaşlık haklarını kullanırken bile zorluklarla karşılaştıklarını gösteriyor." (BB)
* Kırmızı Püskül
1843-1846 Nesturi Katliamı
Çivi Yazıları Yayınevi
Birinci Basım 2002
142 sayfa
6 milyon lira.