Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Kampanyalar Yöneticisi Ece Milli’nin Paris Olimpiyatları öncesi Fransa'nın spor müsabakalarında başörtüsü yasağını ve ayrımcı çifte standartlarını konu edindiği yazısını yayımlıyoruz.
Tüm gözler, Temmuz ve Ağustos aylarında 2024 Yaz Olimpiyatları sırasında Fransa'nın üzerinde olacak. Paris Olimpiyatları şimdiden "ilkler" ile dikkat çekiyor. İlk defa bir Olimpiyat açılışı stadyumda değil, şehrin kalbindeki tarihi ve simgesel noktalarda gerçekleşecek. Paris Olimpiyatları, en yeşil ve eşitlikçi oyunlar olma iddiasında... Hatta "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Sağlayan İlk Olimpiyatlar" olarak kutlanıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi’nin Paris 2024 ile ilgili yazısında vurgulanan "Oyun Değişiyor!" ifadesi, bu iddialı hedeflere işaret ediyor:
"Paris 2024 Olimpik ve Paralimpik Oyunları'nda tarihte ilk kez eşit sayıda kadın ve erkek yarışacak. Sporcuların 50:50 oranında temsili, Yaz Oyunlarını cinsiyet eşitliğine ulaşan ilk müsabaka haline getiriyor."
Ancak bu parlak tabloda koyu bir gölge var: Fransa, dünyanın en büyük spor etkinliğine başörtüsü yasağının gölgesinde hazırlanıyor.
Af Örgütü: Fransa, başörtülü sporculara yönelik tüm yasakları kaldırmalı
"Artık nefes alamıyoruz. Artık spor bile yapamıyoruz." Bu sözler, başörtüsü takan bir Fransız sporcuya ait. Fransa yetkilileri, sporda toplumsal cinsiyet eşitliğini iyileştirme çabalarını başörtülü Müslüman kadınlar ve kız çocuklar da dahil bir grup kadına uygulamadığını açıkça belirtti. Eylül 2023'te Spor Bakanı Amélie Oudéa-Castéra, France 3 televizyonuna konuşurken, "Delegasyonlarımızın temsilcileri [...] takımlarımızda başörtüsü takmayacaklar" açıklamasını yaptı.
Bu ayrımcı tutum, uluslararası tepkilere yol açtı. Birleşmiş Milletler bu açıklamayı sert bir dille eleştirdi. Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) ise diğer ülkeleri temsil eden sporcuların olimpiyat köyünde başörtüsü takmalarına izin verileceğini açıkladı. Fakat IOC, Fransa yetkililerinin tutumuna karşı net bir tavır almadı. Sorumluluğu sadece Fransa yetkililerine aktardı ve sporda başörtüsü yasaklamalarının Olimpik hareketin yetkisi dışında olduğunu belirtti. Durumu "din özgürlüğü farklı devletler tarafından farklı şekillerde yorumlanmaktadır" ifadesini kullanarak açıkladı.
Müslüman kadınlar ve kız çocuklar, spora katılımlarını engelleyen çoklu ayrımcılıkla karşı karşıyalar. Son yıllarda, kararlı sporcular ve destekçiler tarafından yürütülen kampanyalar sayesinde, FIFA ve FIBA gibi uluslararası spor federasyonları kurallarını değiştirerek spora katılımı daha kapsayıcı hale getirdi. Fakat Fransa, kendi ayrımcı uygulamalarından vazgeçmiyor.
Başörtüsü yasağı uygulayan tek Avrupa ülkesi
Fransa, belirli spor dallarında başörtüsü yasağı uygulayan tek Avrupa ülkesi. Sporda başörtüsü yasağı, ulusal düzeyde bir yasak olmamasına rağmen, tek tek spor federasyonları tarafından belirleniyor ve futbol, basketbol ve voleybol gibi popüler sporlarda da uygulanıyor. Bu durum, başörtülü Müslüman kadın sporcuları sadece Olimpiyatlarda değil, birçok spor dalında da rekabet etme şansından mahrum bırakıyor.
Bu ayrımcı yasaklar, sadece sporcuları değil, spora katılmak isteyen tüm başörtülü kadınları ve kız çocukları da etkiliyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, din ve ırk ayrımcılığına dayalı engeller, sporcu kadınları ve kız çocukları değersizlik hissine sürüklüyor ve spora katılımlarını engelliyor.
Genç kadınlardan ve kız çocuklardan oluşan takımları çalıştıran bir antrenör, Uluslararası Af Örgütü’ne şöyle diyor: "Geçen Pazar günü, bankta ağlayan bir çocuk vardı. [...] Çocuk, yedi yaşından beri [basketbol] oynuyor, bugün 17 yaşında. [...] Dinleyin, Sayın Bakan, her hafta sonu oynayamayan on beş, yirmi, yüz kız çocuğu ağlatıyoruz…" Yedi yaşından beri basketbol oynayan Hélène'in, başörtüsü taktığı için oyundan men edildikten sonra yaşadığı hayal kırıklığı ve çaresizlik, sporda başörtüsü yasağının kadınlar ve kız çocuklar üzerindeki etkilerinin özeti gibi. Ekim 2023'ten beri yarışmalara katılamayan Hélène, "Maçlara gittim, bazen gitmeme kararı verdim çünkü gitmek acı veriyordu ve takım arkadaşlarımı coşturmak için enerjim yoktu. ... Rekabetçi bir oyuncuyum, yalan söylemeyeceğim, beş yaşından beri öyleyim. … Sizden alınan şey tutkunuzun en büyük parçalarından biri. […] Ruhsal olarak da zor çünkü gerçekten dışlanmış hissediyorsunuz. Ve herkes takımla gittiğinizde neden oynamadığınızı biliyor. Özellikle yedek kulübesine gittiğinizde ve hakem size tribünlere dönmenizi söylediğinde, herkes sizi görüyor ve onlar için bu sadece 'oyun dışı' olma durumu ama sizin için bir utanç yürüyüşü" diyor.
Müslüman kadınlar ve kız çocukların spora eşit koşullarda dahil edilmesini savunan futbol kolektifi Hijabeuses'ün eş başkanı Founé Diawara, 15 yaşındayken kendisine bir maç sırasında başörtüsü takamayacağının söylendiğini anlatıyor: “Futbola olan tutkum ve kimliğimin büyük bir parçası arasında sıkışıp kalmıştım. Sanki bana ikisi arasında seçim yapmam gerektiğini söylemeye çalıştılar.”
Fransa'daki bu yasaklar sistemsel ayrımcılığı, İslam karşıtı ırkçılığı ve Müslüman kadınlar hakkında olumsuz kalıp yargıları köklü hale getiriyor. Onlarca yıldır cinsiyetçi İslamofobinin gölgesinde yaşayan başörtülü Müslüman kadınlar ve kız çocuklar eğitim ve istihdam gibi temel haklara erişimde zorluk yaşarken, spor etkinlikleri de onlar için erişilemez hale geliyor.
Kadınlara sporda ya da hayatın herhangi bir alanında nasıl giyineceklerini dayatmak, kadınların bedenlerini kontrol etmenin ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin bir biçimidir. Hiçbir yasa koyucu bir kadının ne giyeceğine karar vermemelidir.
Fransa'nın başörtülü sporcuların Olimpik ve Paralimpik Oyunlara katılımını yasaklaması, Paris 2024’ün bir hedef olarak sunduğu toplumsal cinsiyet eşitliği idealini inandırıcılıktan uzak kılıyor ve ülkedeki ırkçı toplumsal cinsiyet ayrımcılığını açığa çıkarıyor. Oyunu gerçekten değiştirmek istiyorsa, Fransa'nın eşitlik ve özgürlük konusundaki taahhütlerini hatırlaması gerekiyor.
(EM/HA)