Birleşik Krallık'ta, spor yönetimi, spor sosyoljisi, sporcu sağlığı ve psikoloji konularında çalışan dört bilim insanı, Wilkes Universitesi'nden Doçent Dr. Umer Hussain, Western Üniversitesi'nden Doçent Dr. Adam Ali, Western Üniversitesi'nden Doçent Dr. Macintosh Ross ve Solent Üniversitesi'nden öğretim üyesi Shakiba Mogadam'ın Paris 2024 Olimpiyat Oyunları'na eleştirel bir bakışla kaleme aldıkları ortak makaleyi, zamana ilişkin bir kaç redaksiyonla yayınlıyoruz.
Bilim insanları ortak makalelerini şu kayıtla sunuyorlar:
"Yazarlar, bu makaleden yararlanabilecek herhangi bir şirket veya kuruluş için çalışmıyor, danışmanlık yapmıyor, hisse sahibi değil veya fon almıyor ve akademik görevlerinin ötesinde hiçbir bağlayıcı ilişkiye sahip değiller."
* * *
2024 Yaz Olimpiyatları bugün Paris'te dünyanın dört bir yanından gelen sporcularla başlıyor. Oyunlar genellikle küresel bir araya gelişin işareti olarak anılsa da, tarih boyunca hep ev sahibi kentlerin en savunmasız topluluklarını marjinalleştire geldi.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), insanlığa bağlılığına ilişkin olarak durmaksızın büyük iddialar ortaya atıyor. Olimpiyat Şartı'na ve IOC'ye yol gösteren "Olimpizm” felsefesine bakıldığında, ne kadar boş olsalar da örgütün vaatlerine şaşıp kalmamak elde değil.
“Olimpizmin amacı, insan onurunun korunmasına önem veren barışçıl bir toplumu teşvik etmek amacıyla sporu insanlığın uyumlu gelişiminin hizmetine sunmaktır.” diyorlar.
Ne var ki, Oyunlar, ev sahibi kentlerdeki dünyanın en dışlanmış insanlarının bir bölümünü pek çok kez dezavantajlı duruma düşürdü. Paris 2024’te de sonuç farklı olmayacak. Dünya ulusları başka yöne bakacak, Oyunların sonuçlarını görmezden gelecek ve Olimpiyat'ın "daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü" sloganının icabını yerine getiren yeni kuşak sporcuları kutlarken yerinden etmeye, soylulaştırmaya ve bağnazlığa kucak açacak.
Evsizlerin yerinden edilmesi
Yerinden edilmiş topluluklar da dahil yüzlerce kişi, Nisan'da Paris'in güneyinde bir kamptaki derme çatma barınaklardan tahliye edildi. Bu en güncel örnekten önce de polis, Oyunlar'ın başlaması yaklaşırken pek çok tahliye gerçekleştirdi.
Bu tahliyeler, küresel gösteri öncesinde ev sahibi kentin imajını parlatmak amacıyla dışlanmış insanları yerlerinden etmek üzere Olimpiyat Oyunları'nın nasıl bahane edildiğinin açık bir örneğiydi.
Yetkililer, tahliyelerin Oyunlar'la bağlantılı olmadığını söylüyor ama Temmuz 2023'te “yasa dışı işgal”e yönelik büyük para ve hapis cezaları getiren yeni yasa boşuna çıkarılmamıştı.
Yerinden edilmiş topluluklar, öncelikle inanılmaz zulme uğramış olmaları, savaş ve kendi ülkelerini terketmek zorunda kalmaları türünden deneyimlerinin yol açtığı önemli zihin sağlığı riskleriyle karşı karşıyalar. Avrupa ülkelerindeki uzayan göç süreçleri, yerinden edilmiş toplulukların ruh sağlığı bozukluğu belirtileri gösterme ve yaşama riskini daha da büyütüyor.
Araştırmalar ayrıca istikrarsız yaşam koşulları ve toplumsal ve kültürel bağların bozulması gibi etmenlerin kırılganlığı daha da artırdığını, yerinden edilmiş topluluklar arasında ruh sağlığı bozukluğu belirtileri gösterme riskini artırdığını gösteriyor.
Olimpiyat Oyunları gibi etkinliklere ev sahipliği yapmak için insanları barınabilecekleri tek yeri terke zorlamak, çoğunun halen deneyimlemekte oldukları travmayı daha da artırıyor.
Başörtüsü yasağı
Fransa hükümetinin başörtülü Fransız Müslüman kadın sporculara yönelik tutumu, Paris Olimpiyatları etrafındaki en tartışmalı konulardan biri olmaya devam ediyor.
Eylül 2023'te Fransa Spor Bakanı Amélie Oudéa-Castéra, Fransız sporcuların başörtüsü takmasının yasaklanacağını yinelemişti. Bu da Paris Oyunları'nın ne kadar kapsayıcı olacağı konusundaki şüpheyi besliyor.
Fransız hükümetinin dinsel simgelere ilişkin ideolojik görüşü, IOC'nin başörtüsü türünden kıyafetler giymek de dahil sporcuların dinsel inançlarını ifadelerine izin veren düzenlemeleriyle doğrudan çelişiyor.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi ve Uluslararası Af Örgütü, bu tür yasakların Müslüman kadınların hak ve özgürlüklerini ihlal ettiğini açıkladı.
Ayrıca Diaba Konaté'nin de aralarında olduğu bir çok Müslüman kadın sporcu Fransa'dan ayrıldı veya ayrılmayı düşünüyor. Dinsel inançlarına saygı gösteren spor ortamları arayışındalar.
Başörtüsü yasağı, yalnızca Müslüman kadınların dinsel inançları gereğince yaşama hakkını ihlal etmekle kalmıyor, aynı zamanda Olimpiyatlar'ın benimsediği temel eşitlik ilkeleriyle de çelişiyor.
Başörtüsü yasağı Fransa hükümetinin başörtüsü takmak isteyen Müslüman kadınları fiilen dışlayarak spor yoluyla eşitliğe yönelik taahhüdüyle de tamamen çelişiyor.
Batı medyasının çifte standartları
Yaklaşan Paris Olimpiyatları'yla bağlantılı insan hakları ihlallerinin açık ve belgelenmiş örneklerine karşın, Batı medyası ve siyasi liderlerin çoğu gözle görülür bir sessizlik içindeydi.
Birçok Batılı sporcu, yorumcu, haber kaynağı ve politikacı, daha önce büyük spor etkinliklerine ev sahipliği yapan Azerbaycan, Rusya, Çin ve Katar gibi ülkelerin insan hakları sicillerini eleştirmişti. Birçoğu bu hükümetlerin insan hakları karnelerini aklamak için spor etkinliklerini kullandığını iddia etmişti.
Hatta bazıları boykot ve yasaklama çağrısında bile bulundu.
Ancak bu tür eleştiriler nadiren Batı'nın kendi içine yöneliyor.
Araştırmacılar daha önce Batı medyasının Batı'daki insan hakları ihlallerini Batılıların ahlaki açıdan üstün ve kaygı sahibi olduğunu öne süren çarpık bir önyargıyla aktardığını ve sorunları sistemik olmaktan çok yalıtık bir çerçeve içine oturttuğunu ileri sürmüştü.
Örneğin yakın zamanda yapılan bir araştırma, Britanya medyasının kriket oyuncusu Azeem Rafiq'in Yorkshire County Kriket Kulübü'ne yönelik ırkçılık iddialarını nasıl yansıttığını özetliyor. Medya anlatısına bakılırsa, Britanya toplumu ırkçılığın farkındaydı, eleştiriyi kabul ediyordu, harekete geçmeye hazırdı.
Ama aynı medya Rafiq’i olayın dışında, iddialarını da yalıtık vakalar olarak resmediyordu.
Batı medyasının ev sahiplerinin kendilerini spor ile aklamalarına yönelik kınamalarının tutarsızlığı ve Batılı ev sahiplerine yönelik eleştirilerinin sınırlılığı acı bir gerçeği perdeliyor. Pekin'de veya Los Angeles'ta, Rio de Janeiro'da veya Paris'te de olsalar bu mega etkinliklerin insani maliyeti çok yüksek.
Artık Batı'nın aynaya bakma zamanı geldi. Paris 2024 Olimpiyatları, "sosyal sorumluluk ve uluslararası ölçekte kabul gören insan haklarına saygı" doğrultusunda yenilenen çabalara sahne olmayacak. Bu oyunlar pek çok açıdan zaten bir başarısızlıktan ibaret.
100 yılı aşkın bir süredir verile gelen zararlardan sonra, belki de Olimpizm'i tarihin çöplüğüne göndermenin zamanı gelmiştir. Bu mega spor etkinlikleri hakkında düpedüz ve dürüstçe konuşmamız, kısıtlarını göstermemiz ve hangi ulusun ev sahipliği yaptığına bakmadan bu Oyunlar'a anlamlı bir muhalefeti dile getirmemiz gerek. Eğer bu, Olimpiyatlar'sız bir dünya demek olacaksa da, olsun.
(AEK)