Cumartesi Anneleri/İnsanları, Galatasaray Meydanı’ndaki 495. oturmalarını gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’e adadı.
Bilgin’in en sevdiği parçalardan biriyle başlayan oturmada, gözaltında işkence gördüğüne tanık olan 10 kişiden Özer Akdemir’in Bilgin için yazdığı şiir okundu.
Hafızayı Harekete Geçirmek: Kadınların Tanıklığı sergisi ve atölyelerinin katılımcıları da Cumartesi İnsanları’yla oturdu. Şili’de zorla kaybedilemelere karşı mücadele veren performans sanatçısı Maria José Contreras ve antropolog Marcial Godoy, Şili’de diktatörlüğe karşı demokrasi mücadelesinde kayıp yakınlarının oynadığı rolün önemine dikkat çekti.
Kenan Bilgin’e ne oldu?
Kenan Bilgin, 12 Eylül 1994’te Ankara Dikmen’de gözaltına alınarak Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü ve işkence gördü. Aynı operasyonda gözaltına alınan 10 kişi, yazılı bir açıklamayla bunu doğruladı.
Cavit Nacitarhan, şubede Bilgin ile yüzleştirildiğini, avukat Murat Demir 3 Ekim 1994’te Bilgin’I emniyette gördüğünü açıkladı.
Bilgin’den haber alamayan ailesinin başvurusu üzerine, savcı Selahattin Kemaloğlu tanıkları dinledi, ifadeler zapta geçti. Ancak Kemaloğlu Ankara’dan sürüldü. Soruşturmayı devralan savcı Özden Tönük, tanık ifadelerinin yalan olduğunu söyleyerek dosyayı kapattı. Ardından terfi ederek Yargıtay üyesi oldu.
Kenan Bilgin’in gözaltına alındığı yetkililerce reddedilmeye devam edince, aile AİHM’e başvurdu. AİHM 2001’de Bilgin’I gözaltında kaybetmekten Türkiye’yi suçlu buldu.
Bilgin’in failleri cezasız kalırken, AİHM kararını haberleştiren Türkiyeli gazeteciler yargılandı, ceza aldı.
Şili’deki kayıp mücadelesinden dayanışma mesajı
* Sağdan sola: Marcial Godoy, Maria José Contreras, Ayşe Gül Altınay.
495. oturmada Şili’li Contreras, darbenin 40. yılında “Görmek istememek” başlıklı bir performans gerçekleştirdiklerini, kaybedilen 1200 kişiyi temsilen 1200 kişinin 11 dakika boyunca sokakta yere yatarak bir insan zinciri oluşturduklarını anlattı. “Bu insanların hala kayıp olduğunu hatırlatmak için şehrin merkezinde bir yara, bir iz oluşturmak istedik. 11 dakika boyunca şehirde hayat durdu” diye konuştu.
Antropolog Godoy ise darbe sırasında 6 yaşında olduğunu, annesinin kaybedildiğini, bir süre ondan haber alamadıktan sonra annesinin aralarına geri döndüğünü anlattı. “Burada size destek olmak ve sizden güç alarak Şili’ye dönmek için bulunuyoruz” dedi.
“20 yıl oldu ama biz bu dosyayı kapatmayacağız”
Oturmada söz alan milletvekili Levent Tüzel, devletin sermaye işbirliğiyle katliamlarına devam ettiğini söyledi, “Hesap sormaya devam edeceğiz” dedi.
Bilgin ailesi adına söz alan İrfan Bilgin, “Burada resmini tuttuğumuz insanların hikayeleri, kaybedilme nedenleri ve kaybedenler aynı” derken şöyle konuştu:
“Kenan Bilgin’in kaybedilmesinin 20. yılındayız ama bizim için zaman aşımı yok. Biz bu dosyaları kapatmıyoruz. 20 yıl önce yakınlarımızı sağ istiyoruz, diyorduk. Ama öyle bir ülkede yaşıyoruz ki aileleri kemiklere razı ettiler.
“Biz Ağar’a şunu söyletebildik: ‘Ben bir tuğla çekersem herkes altında kalır’. Şimdi bizim bu tuğlayı çektirmemizin zamanı geldi!”
Kenan Bilgin’in gözaltına alındığına ve işkence gördüğüne tanık olan Nacitarhan, Bilgin’i gözaltında gördüğünü, yan hücreden işkence sonrası inlemelerini duyduğunu anlattı. “20 yıldır tanığım ama kendi katilleri için Tanık Koruma Programı çıkaranlar, bizim tanıklıklarımızı dinlemedi. Bizi sadece AİHM dinledi be Türkiye’yi cezalandırdı. Biz bu tanıklığı yapmaya devam edeceğiz” dedi.
Bilgin ailesinin avukatı Kamil Tekin ise verdikleri hukuki mücadeleyi anlattı. AİHM kararına rağmen faillerin cezasız kaldığını vurguladı.
Kaybedenler terfi etti
Cumartesi İnsanları adına Berra Gazioğlu’nun okuduğu açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Kenan Bilgin’in akıbetini soruşturan savcı Ankara’dan uzaklaştırılıp gözdağı verilirken, gerçeği örtbas eden savcı terfi edilerek Yargıtay üyesi oldu.
“Kenan’ın kaybedildii Ankara Emniyeti’nin müdürü Orhan Taşanlar terfi edip vali oldu.
“Kenan Bilgin’in kaybedilişinin 20. Yılında, AİHM’in mahkumiyet kararı verdiği Bilgin dosyasının yeniden iç hukukta etkin bir biçimde soruşturulmasını istiyoruz. Bu soruşturmaların yalnız cellatları değil, bu iklimi yaratan yerelden ulusala tüm yapıları hedeflemesini istiyoruz.” (ÇT)