Birçok yan kurumuyla gücünü pekiştiren ordunun bu etkinliğinin sorgulanması diğer birçok konudan daha "ağır" sonuçları olan bir mesele. Ordunun bu durumunun Türkiye'de tartışılmıyor olmasının, tartışılıyor olsa bile bunun çok sınırlı olmasının nedenlerini ve bunun yarattığı sonuçları "Geçmişten Geleceğe Ordu" ve "Cumhuriyet Kültürünün Oluşum Sürecinde Bir İdeolojik Aygıt Olarak Silahlı Kuvvetler ve Modernizm" kitaplarının yazarı Serdar Şen'e sorduk.
Türkiye'de ordunun gücü nereden kaynaklanıyor. Bu gücü yaşamın bir çok alanında kullanan ordunun bu durumunun ciddi bir şekilde tartışılmamasını neye bağlıyorsunuz?
"Ordu rejimin taşıyıcısı konumunda"
Ordunun salmış olduğu bir korkudan dolayı insanların korktuğunu çok fazla düşünmüyorum. Çünkü "derin devlet, din" gibi alanlarda söyledikleri göz önünde bulundurulduğu anda bunun çok fazla ordu kurumunun yaydığını düşünmüyorum. Böyle bir boyutu mutlaka vardır fakat dünyadaki ve geçmişteki örneklerin de gösterdiği gibi bu korku veya duvarlar her an bir şekilde yıkılabilir. Dolayısıyla bunun gerekçelerinin daha farklı yerlerde aranması gerektiğini düşünüyorum:
Çok da belirgin ideolojik çerçevesi olmayan akademik çalışmalarla dahi ordunun ele alınmadığını düşündüğümüz anda kurumun yaydığı korkunun ikincil olduğunu düşünüyorum. Bence ordunun tartışılmamasının nedenleri:
Nedenlerden bir tanesi kendini meşrulaştırma sürecine ilişkin. Ordunun kendini meşrulaştırdığını, rejimle insanların olağan yollarla buluşamadığı noktalarda ordu bir tür rejimin taşıyıcısı oldu. Özellikle kırsal kesimdeki insanlarla, halkla buluşturdu. Burada hem rejimi hem de kendini meşrulaştırdı.
Ayrıca rejimin yeniden üretilmesinde Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun (OYAK) önemli olduğunu düşünüyorum. Ekonomideki ciddi etkinliği ve Türkiye'nin ilk beş büyük holdinginden biri haline geldiği ve 220 şubeli bir banka halini aldığı düşünüldüğü anda, herşeyi bir yana bırakacak olursak burada istihdam edilen on binlerce insan, yan sektörleriyle birlikte daha da artan sayıda insanı istihdam ediyor olması.
Militarist politikalara veya kurum olarak Orduya tavır alabilecek, ya da çıkarları gereği tavır alabilecek kesimlerin kendilerine dair korkuları da etkili nedenlerden. Bu korkuları da kendi varoşlarıyla ilgili. Mesela 1980-2000 arasında yüzde 20'lik kente ilk kez gelmiş bir nüfus var. dolayısıyla bunlar organize politik hareketler yaratamadığı ve rejimle birebir temasları olmadığı için, bu insanların muhalefet zeminini güçlendirme şansı da yok. yüzde 20'lik bir kesim böyle devre dışı kalıyor. Geriye kalan insanlara da bakıldığında muhalefet potansiyeli taşıyan kesimlerden biri OYAK ile olan rekabetlerinden dolayı sermaye.
Bu kesimlerden sermayenin tepki gelmesi gerekirken ekonomik, siyasal, kültürel alanları kapsayacak, yani bütünsel bir proje organize edip herhangi bir dinamiğe dayanarak yaşama geçirme gücünü, şansını kendilerinde görmedikleri için hala orduyu bir istikrar adası olarak görüyorlar. Dolayısıyla orduya karşı yer yer küçük muhalefetler gelişmiş olsa bile ciddi bir muhalefet geliştirmiş değiller. Bu nedenle en önemli bir potansiyel de devre dışı kalmış oluyor.
Orduya muhalefet edebilecek bir kesim görüyor musunuz?
Orduya muhalefet etme ihtimali olan bir kesim var o da Sol tabii ki. Ama ben sol konusunda da çok fazla umutlu değilim. Bunun gerekçesi sol bir şekilde Türkiye'de modernleşme sürecinde kitleselleşme dönemini yaşadı. Sosyalist politikaları gündeme getirerek kitleselleşmedi. Malum; işçi, köylü milli burjuvazi ile oluşan Türkiye modernleşme üzerine taşınma perspektifi hakimdi. Dolayısıyla bu süreci besleyecek uluslar arası alanlara da sahipti. Sol teorik olarak da anti militarist politikalar geliştirme şansına sahip değildi.
12 Mart'ta, 12 Eylül'de darbe yediği halde buna rağmen ciddi bir muhalefet geliştiremedi. Orada şöyle bir problem olduğunu düşünüyorum: Sol, bütünsel bir proje ortaya çıkaramadı. Türkiye'deki dinamikleri ciddi anlamda kavrayamadı. Bu konuda bütünsel bir proje geliştiremeyen sol, neye muhalefet edip neye etmeyeceği konusunda tereddüt geçirdi ve bunun sonucu olarak eski refleksleriyle hareket edebiliyor. Bunun da en önemli göstergesi bence 28 Şubattır. Sol önemli oranda 28 şu Şubat'ı desteklemişti.
Ordunun Türkiye'de tartışılamamasının günlük hayata yansıması ne şekilde gerçekleşiyor, bu durum bizi nasıl etkiliyor?
Ulusal pazarlarla ilişkisi olmayan insanlar adına bence çok fazla bir etkisi yok. Dolayısıyla o insanlar adına böyle bir sorun da yok. Diğer kesimlerde -özellikle emeği ile geçinen kesimler- olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına yol açıyor. İçinde bulunduğumuz konjonktürde iç içe geçmiş olan ve ekonomik ayağı olan politikalara muhalefet etme imkanı kalmıyor. Dolayısıyla bu durum insanlar için tam bir kayba neden oluyor.(HA/NK)