Bayrampaşa Cezaevi'nde 19 Aralık'ta yapılan Hayata Dönüş Operasyonu sırasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olan Ferzan Çitici, 39 askerin yargılandığı bugün görülen altıncı duruşmada ifade verdi.
Çitici, "Ölüm orucundakilerin vazgeçmesi için çok uğraştım, olmadı. Operasyon ölüm orucundakileri hayata döndürmek için yapıldı" dedi.
Zeki Bingöl duruşmaya gelmedi
Duruşmaya, 39 sanıktan 26'sı katıldı. Şikayetçiler Arzu Özdemir, Emin Gökturna, Turhan Arhan, Dinçer Otluçimen, Sakine Demir, Turhan Talatçı ile müdahiller Hayriye Tavuk, Mehmet Yılmaz da mahkeme salonundaydı.
Operasyonda hayatını kaybeden Fırat Tavuk'un kardeşi İbrahim Tavuk'un da müdahillik talebinin kabul edilmesinin ardından, eski savcı Çitici tanık olarak çağrıldı.
Tanık olarak çağrılmış olan emekli Binbaşı Zeki Bingöl ile eski Savcı Fikret Ünalan ise duruşmaya gelmedi.
"Operasyon, tedavi amaçlıydı"
Çitici, "1996'dan 2000'e kadar Bayrampaşa Hapishanesi'nde sürekli eylemlerin yapıldığını, insan öldürüldüğünü, isyan çıktığını" söyleyerek söze başladı. Operasyondan 3 ay önce ölüm oruçlarının başladığını ifade eden Çitici, bunun üzerine mahpusların temsilcileriyle görüşmelere başladıklarını açıkladı.
Görüşmelerin sürdüğünden Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün de bilgisinin olduğunu söyleyen Çitici, tutuklu ve hükümlülerin, "F tipi hapishanelerden vazgeçilsin, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) kaldırılsın" gibi taleplerinin olduğunu ifade etti.
"1997'de Adalet, İçişleri ve Sağlık bakanlıkları üçlü protokol imzalamıştı. Buna göre, ölüm orucundakiler şuur kaybına uğradığında tedavilerinin yapılması öngörülüyordu. Bu protokole dayanılarak Bakanlar Kurulu'nda alınan kararla ölüm orucundakilerin hapisten çıkarılıp tedavilerinin yapılmasına karar verildi. Operasyon kararı böyle alındı."
"Görmedim, duymadım, bilmiyorum"
Operasyonun, cezaevi müdürünün talep yazısıyla hayata geçtiğini söyleyen Çitici, askeri müdahaleyle ilgili bilgisinin olmadığını, emri verenin kim olduğunu bilmediğini ileri sürdü.
"Operasyon sırasında cezaevi müdürünün odasındaydık. Başsavcı vekilleri, savcılar, cezaevi müdürleri, Jandarma Bölge Komutanı ve İl Jandarma Komutanı da yanımızdaydı."
Bulunduğu odadan, operasyonunu nasıl yapıldığını görmediğini öne süren Çitici, "Operasyondan sonra hazırlanan tutanağı neden imzalamadınız" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Operasyon sırasında müdürün odasından hiç çıkmadım, neler olup bittiğini görmedim, bilmiyorum. Müdahale emrini de ben vermediğim için imzalamadım" dedi.
Adalet Bakanlığı'ndan "imzala" talimatı"
Çitici, operasyondan bir gün önce, 18 Aralık'ta Adalet Bakanlığı'ndan telefon geldiğini, Savcı Kemal Canbaz ile birlikte İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığı'na gittiklerini söyledi.
"Genel Müdür Yardımcısı Hasan Sağlam ile konuştuk, İçişleri Bakanlığı'ndan onlara da operasyon için talimat geldiğini söyledi. Oradaki kriptolu telefondan Adalet Bakanlığı ile görüştüm."
"Bakanlık, cezaevlerine müdahalenin yapılacağını, bunun için Jandarmanın cezaevine müdahale talep yazısının İl Jandarma Komutanlığı'na verilmesini istedi. Bunun üzerine müdahale talep yazısını imzaladık."
Jandarmanın savcılık talebi olmadan doğrudan hapishanelere müdahale etmesi prosedüre aykırı, o nedenle Çitici'nin onayı gerekiyordu.
"Sorumluyu yargı bulsun"
Avukat Erhan Ergün, Çitici'ye daha önce yaptığı şu açıklamayı hatırlattı:
"Operasyon devletin kararıydı, hapishanelere hakimiyet için yapıldı ama dozu kaçtı."
Ve ardından sordu: "Operasyonun sorumlusu kim?"
Çitici, operasyonun, hükümetin aldığı karar doğrultusunda Adalet ve İçişleri bakanlıklarınca uygulandığını söyledi. Avukatın soruyu tekrarlamasının ardından da "Sorumlunun tespiti yargıya ait, bana değil" dedi.
"Delil karartanlara neden soruşturma açılmadı?"
Avukat Ergün, ateşli silahlarla vurulan mahpusların vücudundaki kurşun deliklerine müdahale edildiğini ve mermi çekirdeklerinin çıkarıldığının Adli Tıp raporuyla kanıtlandığını söyledi ve Çitici'ye "Delilleri yok edenler hakkında neden işlem yapmadınız?" diye sordu.
Çitici, birçok soruya verdiği yanıtı verdi: "Bilmiyorum."
Ayrıca, operasyonla ilgili o dönemde yapılan resmi açıklamaları mahkeme salonunda da tekrarladı:
"Operasyon, ölüm oruçlarıyla sağlığı bozulanların hayatını kurtarma amaçlı yapıldı, onları hayata döndürmek için yapıldı..."
Operasyonda fosfor bombası kullanıldığı iddialarına ilişkin bilgisi olup olmadığı sorulan Çitici yine "Bilmiyorum, benim adli soruşturma yetkim yoktu" cevabını verdi.
Avukat Several Ballıkaya da operasyonun ardından pişman olan bir erin, her şeyin sorumlusu olarak gösterdiği Jandarma Albay Burhan Ergin hakkında neden takipsizlik kararı verdiğini sordu. Bu soru da yanıtsız kaldı.
Operasyon öncesi "gizlilik" anlaşması
Duruşmaya katılmayan Bingöl, yazılı ifadesini sundu.
Ankara'da operasyon öncesi içlerinde birlik komutanlarının da olduğu bazı kişilerin toplantılar yaptığını ve operasyonda katılanların isim listesinin adli makamlara gönderilmeyeceğinin kararlaştırıldığını açıkladı.
Bingöl, ayrıca alternatif birçok başka planın da hazırlanmış olduğunu, örneğin "rehin alma" halinde alternatif planın uygulanabileceğini ifade etti.
Mahkeme Başkanı Hayri Özdal, duruşmaya gelmeyen Bingöl ve Ünalan hakkında yakalama kararı çıkarılmasına hükmetti.
Duruşma, 28 Kasım'a bırakıldı. Sanıklar bir sonraki duruşmaya da katılacak, ayrıca Eyüp Cumhuriyet Savcılığı'na, "operasyona katılan birlikler hakkında ne işlem yapıldığı" soruldu.
Operasyonda Uzman Jandarma Çavuş olarak görevli olan ve mahpusların bilerek yakıldığını anlatan Altan Sabsız ile görüşen Yüzbaşı Nejat Deriri'nin de tanık olarak dinlenmesine karar verildi.
Tanık koruma kanunundan kim yararlanmak istiyor?
Emniyet Müdürlüğü duruşma tutanaklarını, tanık koruma kanununa atıfta bulunarak talep etmişti. Mahkeme de tanık koruma kanunundan yararlanmak için başvuru yapanların kim olduğunun açıklanmasını istedi.
Ayrıca, operasyona katılanların bilgilerinin yer aldığı ancak jandarmanın boş olarak gönderdiği belgenin doldurulmuş halinin mahkemeye yollanmasına karar verildi. (AS)