"Ben bir transeksüel annesiyim. Öğrendikten sonra iki sene onu 'düzeltmeye' çalıştım. İstanbul'da gezmediğim psikiyatr, yatır, kilise, cami, adak, kesme şeker, oruç baba kalmadı. Herşeyi denedim. Bu konuda uzman bir doktora gittiğimde teşhis konuldu: Çocuğun transeksüel, kabule geç.
"O gün 16 yaşında bir erkek çocuğumu kaybettim ama orada 16 yaşında kocaman bir kız çocuğum dünyaya geldi.
"Kızım şu anda üniversite üçüncü sınıfta. Geçiş dönemini tamamladı, ameliyatını oldu, ismini değiştirdi, pembe kimlik sahibi oldu. Evde mutlu, ojesini sürüyor, saçını yapıyor, facebook'ta arkadaşlarıyla muhabbetini yapıyor. Ben de aktivist bir anne oldum.
"Çok güzel bir genç kızım var. Onunla iftihar ediyorum."
LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transeksüel) Aileleri İstanbul Grubu Listag'dan Pınar anne, hikayesini anlatıyor.
Listag, 2008 yılında Lambda İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği çatısı altında, LGBTT bireylerin arkadaşları, aileleri ve özellikle anne ve babaları için bir dayanışma ve destek grubu olarak kuruldu.
Şimdi de hikayelerini herkesle paylaşacakları "Benim Çocuğum" adlı uzun metraj bir belgesel filmin yapımı için yola çıktılar.
"Pankartları hazırla, biz de yürüyeceğiz"
Belgeseli çekmeye İtalyalı bir LGBTT aile grubu olan AGEDO'nun belgeselini, Floransa'da filmde rol alan ailelerler birlikte seyrettikten sonra karar vermişler.
LGBTT hakları aktivisti Metehan Özkan, filmi anneler Sema ve Günseli'yle birlikte seyretmeye giderken, trende onlara "biz de İstanbul'daki Onur Haftasında birlikte yürür müyüz?" diye sorduğunda, "Bilemiyoruz, bizim de ailelerimiz var. Onların da kalbi var, hastalıkları var" cevabını aldığını anlatıyor. Fakat belgeseli seyrettikten sonra dönüş treninde "Metehan, pankartları hazırla! Biz de yürüyeceğiz" demişler.
Bu gezinin ardından Boğaziçi Üniversitesi'nde bir panelde, şimdi filmin yönetmenliği yapan Can Candan ile tanışmışlar.
Candan, panelde onları dinlerken ağlamaya başladığını söylüyor.
"Bir taraftan kendi anne-babamla olan ilişkimi düşünüp yetişkin bir çocuk olarak ağlıyordum; bir yandan da bir baba olarak ağlıyordum. Ebeveyn olmak ne demek? Türkiye'de kaç ebeveyn çocuğunu olduğu gibi kabul edebiliyor?
"Bu sadece cinsel yönelimle alakalı değil, kim olduğumuzla alakalı. Hepimizin hayatta verdiği bir savaş. Bu insanlar ebeveyn olmanın ne olduğunu yeniden tanımlıyordu."
Bir belgesel sinemacı olan Candan, o anda Listag'la ilgili bir belgesel çekmeye karar vermiş. Tam da Listag "hikayelerimizi nasıl belgeselleştirebiliriz" diye düşünürken.
Listag'la ebeveynler dayanışıyor
Mehmet Tarhan, Listag'ın hem ebeveynler, hem de LGBTT hareketine önemli bir etkisi olduğunu söylüyor.
"Önce anne babaları LGBT'lerin sorunlarıyla ilgili biraraya getiriyorduk. Ama LGBT'lerin kendi sorunları için örgütleri var zaten. Çocuklarının açılması sırasında aileler büyük bir travma geçiriyor ve bu süreçte birbirlerine destek olmaya ihtiyaçları var. LGBT bireylerin diğer LGBT'leri bulduğunda yaşadığı rahatlamanın bir benzerine ailelerin de ihtiyacı var.
"Biz de Listag'la birlikte yürürken aslında o şikayetçi olduğumuz toplumsal ilişkilerinin yeniden kurulabileceği, alternatif aile modellerinin çıkabileceği ve LGBT bireylerin dolaylı etkilerle de olumlu sonuçlar alabileceğini görmüş olduk."
Listag, birçok şehirde aile grupları oluşturuyor, Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği'nin (CETAD) gönüllü psikiyatrları ve psikologlarıyla biraraya geldikleri toplantılarda cinselliğin açmazlarını konuşuyor, çocuklarının cinsel yönelimlerini ve cinsiyet kimliklerini yeni öğrenmiş aile bireylerine eşcinselliğin, biseksüelliğin ve transseksülleğin bir hastalık veya bir sapkınlık olmadığını öğretmeye gayret ediyor, onlara dünyada yalnız olmadıklarını gösteriyorlar.
Ailelerin hepsi, çocukları dile getirdiğinde çok fazla insanın kulak asmadığı sorunlardan ebeveynler bahsettği zaman daha fazla ciddiye alındığını söylüyor. Sema anne "Yıllardır çocuklarımız yürüyüşler yaptı, pankartlar taşıdı ama onları dikkate alan olmadı. Biz de üç yıldır çocuklarımızla birlikte yürümeye başladık ve hakikaten bizi biraz dinlemeye başladılar" diyor.
Bir gey babası olan Ömer, ilk toplantıya oğlunun ısrarıyla gittiğini söylüyor, "O toplantıda bugünlere geleceğimizi tahmin bile edemezdim."
2010'da bir gazeteye verdikleri röportajdan sonra CETAD toplantılarına yeni aileler katıldığını söylüyor. O günden sonra toplantıya katılan bir anne, oğlunun o röportajı önüne koyarak kendisine açıldığını anlatmış. Toplantıda konuşulanların ardından da uzun zamandır ilk defa rahat uyuyacağını söylemiş.
Ömer, "o an, yaptığımız tüm uğraşların meyvası gibiydi o annenin söyledikleri" diyor. "Benim kocam doğulu, ben kocama asla bunu söyleyemem' diyen kadın, bir sene sonra toplantılara kocasını getirmeye başladı. Bunun gibi o kadar çok yaşanmışlık var ki. Demek ki bu yolculuk çok önemli..."
"Artık çocuklarımızın defterleri yerine dövizlerini kaplıyoruz"
Yönetmen Candan filmin Listag'ı tanıtmaya yönelik olmadığının altını çiziyor.
"Bu, Türkiye'de ebeveyn olmayı yeniden tanımlayan, aileyi tekrar tekrar sorgulayan bir film. Ayrıca homofobi, transfobinin bu kadar yoğun olduğu, insanların sadece cinsel yönelimlerinden dolayı nefret cinayetlerinde öldürüldüğü bir ülkede bu filmin en kısa zamanda seyirciyle buluşması gerekiyor.
"Yapmak istediğimiz seyirciyle ebeveynleri karşı karşıya koymak. Yedi ebeveyn, kameraya, yani seyircinin gözünün içine baka baka kendi özel deneyimlerini anlatacak bu belgeselde."
Belgeselin ikinci bölümü ise ebeveynlik deneyimlerinden yola çıkarak nasıl aktivist olmaya doğru ilerlemeye başladıklarını ele alacak.
Listag aileleri önceden "biz aktivist değiliz, ebeveyniz" derken, Günseli anne bu yolculuğa çıkarken kafasında öncelikli olarak LGBT ailelerine destek olmak olduğunu, ama bu yolda toplumun algısını değiştirmek konusunda ne kadar etkili olabileceklerini anladığını anlatıyor.
Artık "biz aktivistiz" diyorlar. "Önceden çocuklarımızın defterlerini kaplardık, şimdi dövizlerini hazırlıyoruz" cümlesi birçok şeyi özetliyor belki de.
Benim Çocuğum: Bir aile filmi
"Benim Çocuğum", içinde yaşadıkları muhafazakar, homofobik ve transfobik toplumda, ebeveyn, aile ve aktivist olmanın ne demek olduğunu yeniden tanımlayan, cesur ve ilham verici yedi anne ve babanın hikayesini anlatacak.
Belgeselin çekimleri başladı. Ancak ekibin bu çarpıcı hikayeleri seyirciyle buluşturabilmek için, her bağımsız belgesel film projesi gibi bireylerin ve kurumların maddi desteğine ihtiyacı var. Bu süreçte bir "karşılık-hibe" desteği almışlar. Bir grup hayırsever, yapılan bağışların karşılığında, aynı miktarda bağış yapma sözü vermiş. Yani şu an alacakları her destek ikiye katlanacak.
Ekip geçtiğimiz günlerde aile filmlerine destek vereceklerini açıklayan Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü'ne de fon başvurusunda bulunacak.
Metehan Özkan'ın da dediği gibi, "varolan sistem bize çok tipik bir aile modeli sunuyor. Anne, baba ve çocuktan oluşan ve o çocuğun heteroseksüel evlilik yaptığından başka aile modellerinin var olduğunu hep unutuyoruz."
Dolayısıyla bakanlık aile yapısını güçlendiren filmlere fon sağlayacaksa, o film bu filmdir. "Çünkü bu insanlar çocuklarını dışarı atmıyorlar, öldürmüyorlar, içine alıyorlar. Ailelerini devam etttiriyorlar."
Bu belgeseli takip edin, destekleyin, duyurun. (ÇT)
* "Benim Çocuğum" belgeseli ile ilgili ayrıntılı bilgi için tıklayın.
* Bir Listag annesi olan Ulrike'nin mektubunu okumak için tıklayın.