İnsan Hakları Derneği (İHD) ve 32 insan hakları savunucusu aydın tarafından 1990 yılında Ankara'da kurulan TİHV'nin o tarihten beri başkanlığını yapan Önen, "terörle mücadele" adına yaratılan savaşların ve işgallerin bugün dünyada insan hakları ihlallerini arttırdığını, insan hakları değerlerinin tehdit edilmeye, yıpratılmaya başlandığını söylüyor.
Kurulduğundan bu yana 10 bine yakın işkence mağduruna tedavi ve rehabilitasyon olanağı sağlayan TİHV'nin Başkanı Önen, "11 Eylül sonrası ortaya çıkan bu durum tabii hepimize yeni bir uğraş alanı gösteriyor; bu da uluslararası dayanışma alanıdır" diyor.
Helsinki ile hızlanan süreç
Hükümetler dışı bir kuruluş olarak 30 Aralık 1990'dan bu yana faaliyetini sürdüren TİHV, çalışmalarında Türkiye'nin altına imza atıp atmadığına bakmaksızın bütün uluslararası sözleşmeleri temel alıyor.
Ankara Genel Merkezi dışında İstanbul, İzmir, Adana ve Diyarbakır'da temsilcilikleri var.
İnsan Hakları Haftası'nda Türkiye'de insan haklarına ilişkin bianet'e bir değerlendirme yapan TİHV Başkanı Yavuz Önen "Türkiye'de insan haklarındaki gelişme ve değişme diyebileceğimiz olayların hepsi, Türkiye'nin Helsinki Zirvesi ile Avrupa Birliği'ne (AB) aday ülke olarak kabul edildiği 1999'dan sonra netleşti ve yoğunlaştı" diyor ve gelişimi şöyle aktarıyor:
"Bu tarihten sonra tabii hükümetler daha çalışkan oldular, 'demokratikleşme' dediler, 'uyum paketleri' dediler; anayasa ve yasalar değişti. Yanı kısıtlı ve baskı altında olan özgürlük alanlarını genişletme, daha özgürlükçü bir ortam yaratma anlamında anayasa ve yasalar değişmeye başladı. Bunların içinde tabii ki insan hakları açısından kazanımlar da var.
Bu ne demek oluyor; insan hakları konsept olarak kabul görmeye başladı ve insan hakları örgütleri de meşrulaşmaya ve daha önemli olmaya başladılar. Bu hem AB, hem Türkiye acısından böyle oldu. İnsan hakları organizasyonları ile temaslar çok yoğunlaştı ve özellikle 17 Aralık 2004 tarihi kritik bir tarih olduğu için böyle oldu."
Gongolaştırma endişesi
Tüm bu, özgürlük alanlarının genişletilmesi sürecine rağmen insan hakları mücadelesinin şu aşamadaki durumu hala kaygılara neden oluyor.
Yavuz Önen, hükümet dışı organizasyonların (Non-Governmental Organisations, NGO) insan hakları mücadelesinde söz sahibi olmalarının güçlendirilmesi yerine, "government", yani hükümetin organize ettiği bir dizi insan hakları kuruluşunun oluşturulduğuna (gongolaştırma) dikkat çekiyor:
"İnsan hakları örgütlerinin 1999'dan bu yana kabul görmeye ve daha önemli olmaya başlamasına karşın bir endişemizi dile getiriyoruz. Hükümetler insan hakları ortamını resmileştirme tavrı geliştirmeye başladılar. Gongolaştırma denilen, hem insan hakları anlayışını, hem de örgütlerini resmileştirme konusunda endişemiz var. Ayrıca tabii ki bu süreçte bile insan hakları örgütlerine baskılar var. Hükümet insan hakları örgütlerinin teröristlerle işbirliği içinde olduğunu bile iddia edebilmektedir.
TİHV işkenceyi geriletmede etkili oldu
14 yıllık çalışması boyunca TİHV'nin Türkiye'de ve dünyada insan hakları mücadelesindeki rolü ve katkısının iki önemli alanda olduğunu söyleyen Yavuz Önen şu noktaları vurguluyor:
* Birincisi işkence tedavi ve rehabilitasyon alanı. Kurulduğumuz günden bugüne 10 bine yakın insana 5 merkezde tedavi sunduk. Bu en önemli işlevimiz oldu. Bu, aynı zamanda işkencenin ortadan kaldırılması uğraşıdır.
* İkincisi işkence ve her türlü insan hakkı ihlallerine ilişkin dokümantasyon çalışması yaparak kamuoyunu bilgilendiriyor.
* Her iki alanda da Vakıf etkili oldu. Bu sadece fotoğraf çekme biçiminde değil; Vakıf aynı zamanda öneriler getirdi.
* Zaten işkence ortamının kaldırılmasında hala çatışmalı söylemler olmasına rağmen (işkencenin sistematik olup olmadığı) bizim rolümüz ve etkinliğimiz devam ediyor.
* Genel bir çerçeve sunarsak, işkence konusunda kamuoyunu bilgilendirme ve belgelemede - Türkçe ve İngilizce - olağanüstü katkımız oldu.
* İşkencenin geriletilmesinde uluslararası ortamda bir doküman ürettik; İstanbul Protokolu, ki bu, Birleşmiş Milletler dokümanı haline geldi.
* İşkencenin tespiti için bilimsel çalışmalar yaptık ve bu çalışmalar sonucu işkenceyi yıllar sonra da tespit edebiliyoruz. Bu konuda alternatif raporlar ürettik. Bizim ve Avrupa mahkemelerinin kullandığı raporlar oldu.
*Bütün bular işkencenin geriletilmesinde önemli bir etkinliktir. Cezaevlerindeki açlık grevleri sırasında tedavi merkezlerimiz ölüm oruçları ve operasyonlarda ruhsal ve fiziksel travmaya uğramış insanları, 400'ü aşkın açlık grevi yapmış insanı tedavi etti.
* Bu noktada aynı zamanda bir sosyal dayanışma ortamı da doğdu. Pek çok sosyal kesim hem maddi, hem politik ve psikolojik olarak destekledi.
İnsan hakları değerleri tehdit ediliyor
İnsan hakları mücadelesinde yakın gelecekte kendilerini bekleyen görev konusunda Yavuz Önen'in değerlendirmesi şöyle:
* 11 Eylül sonrası uluslararası gelişmeler bizim ne yapmamız gerektiğini bize çok net olarak gösteriyor. Terörle mücadele stratejisi birtakım savaşlar üretti; birtakım ülkeler işgal edildi. İnsan hakları ihlalleri arttı ve insan hakları değerleri tehdit edilmeye, yıpratılmaya başlandı.
* Bunlar tabii hep bize yeni bir uğraş alanı gösteriyor; bu da uluslararası dayanışma alanıdır.
* Çünkü bu perspektif çerçevesinde, hem bölgesel anlamda, hem de genel anlamda ulusal bir dayanışma programına ihtiyaç olduğunu, söylüyoruz.
* Yasal değişikliklerin toplumun ihtiyaçlarına yanıt veren değişiklikler olmadığını söylüyoruz.
* İnsan hakları mücadelesine AB - Türkiye siyasi ilişkileri perspektifi dışında yaklaştığımız için hala eksiklikler olduğunu, uygulamada sıkıntıların devam ettiğini düşünüyoruz.
* Hükümetten talebimiz iradesini göstermesi. Hükümetin söylemleri yaşamla uyuşmuyor. Uygulamada sonuç vermedi. İşkence, yargısız infaz, ifade ve düşünce özgürlüğü konuları uygulamada hala sorunlu. (YS/EÜ)
** TİHV'nin aldığı ödüller:
* Fransa Hükümeti tarafından verilen İnsan Hakları Ödülü (1991).
* International Centre For Human Rights tarafından verilen International Freedom Award (1991).
* İstanbul Tabip Odası tarafından verilen Sevinç Özgüner İnsan Hakları Ödülü (1992).
* Sakharov Freedom Fund Yönetim Kurulu'nun verdiği The Governing Board of the Sakharov Freedom Fund Annual Award (1994).
* Lawyers Committee For Human Rights tarafından verilen Roger Baldwin Medal of Liberty Award (1995).
* International Human Rights Law Group tarafından verilen Law Group Partners Award (1995).
* Çağdaş Gazeteciler Derneği tarafından verilen Onur Ödülü (1995).
* Avrupa Konseyi tarafından verilen Avrupa İnsan Hakları Ödülü (1998)
* Haziran Hareketi tarafından verilen Frode Jacobsen ödülü (2004).